Sevgili okuyucularım, HDP yeni kurulacak erken seçim hükümetinde yer alacağını açıkladı.
Bu partiye üç adet bakanlık verilecekmiş.
Şimdi, çok yakında karşımıza çıkması muhtemel olan tabloya kısaca bir bakalım:
- Hangi bakanlıkların verileceğini bilmiyoruz ama Tayyip-Ahmet ikilisi tarafından en önemsiz, sakıncasız, tehlikesiz görülen ve “İcracı” olmayan üçü verilecek.
- Ancak HDP’li bakanlara o bakanlıkların yetkileri bile asla emanet edilmeyecek.
- Bakanlık bütçesinden para harcama yetkileri daha önce çıkarılacak kararnamelerle kısıtlanacak. Örneğin Çevre Bakanlığı verilecek dersek, para ve güç kaynağı olan TOKİ daha öncesinde doğrudan Başbakanlığa, ya da başka bir kuruluşa bağlanacak.
- Bakanlara atama yapma yetkisi de (uygulamada) verilmeyecek. Varsayalım HDP’li bakan birkaç üst düzey elemanını değiştirmek istedi. Kabul edilmeyecek... Altlarında hazır buldukları bürokrasi kadrolarıyla güya iş yapacaklar. Sevk ettikleri kararnamelerin çoğu Tayyip-Ahmet ikilisi tarafından geri çevrilecek.
- Hiç kimseyi işe alamayacak. Buna izin verilmeyecek.
- Bakanlık kadrolarına tepeden gizli emir verilecek: “Bu geçici bir durumdur. Seçime kadar bakanı muhatap kabul etmeyin.” Adam yerine koymayın demenin başka bir yolu! Bakan belki özel kalem müdürünü bile değiştiremeyecek.
- Devletin bütün işleyiş mekanizması bu üç adet HDP’li bakandan gizlenecek. Devlet, devletin bakanlarından bilgi ve belge saklayacak.
- Varsayalım HDP’li bakanlar eğer uçak bileti bulunursa (!) Güneydoğu’ya gitmek istedi. Kendilerini vali ve komutanlar karşılamayacak.
- Yine varsayalım bakanlar İmralı’ya gidip Apo’yu ziyaret etmek isteyecek. İstek geri çevrilecek.
- Kurallar gereği kendilerine koruma verilecek. Korumalar özenle seçilecek ve bakanların nefes alışı bile ilgili makamlara anında bildirilecek.
- Kırmızı plakalı makam araçları da verilecek. Fakat bir bakacaklar ki, kırmızı plakalı Mercedes’ler sık sık arızaya geçiyor! Bu durumda yeşil ya da beyaz renkli sıradan araçları kullanmak zorunda kalacaklar. Belki de dolmuşa binecekler!
Bu tablonun gerçek olup olmayacağını bilemem. Ancak olma olasılığı yüksektir.

* * *

Eğer HDP, bakanlarının “Normal bakanlık” yapacağına inanıyorsa bunu aklından çıkarsın...
Aksi takdirde yanılmış olur.
Onlara verilecek görev sadece göstermelik olacaktır.
Böyle bir tabloda onlar sadece tiyatronun bir figüranı, süs eşyası olarak görev yapar...
Altlarına kırmızı plaka verildiği zaman bakan olduklarını zannederler ama birileri, hem de bakanlığın alt kadrolarını oluşturan iktidar bürokratları onların yanağından makas alır.
Açılım saçılım sürecinin sonucu bunlar!..
Gün gelir adama teröristlerle, bölücülerle iktidar ortaklığı verilir, koalisyon hükümeti bile kurdururlar!
Hani açılım saçılım başlarken Abdullah Gül demişti ya “Çok güzel şeyler olacak” diye...
Şimdi o güzellikler hayata geçiyor!

Büyük lokma ye, büyük konuşma!


Sevgili okuyucularım, Cumhurbaşkanlığı sarayından gerek resmi açıklamalarda, gerekse bazı medya kuruluşlarında “Külliye” diye söz edilmesini dünkü yazımda eleştirmiş ve kınamıştım...
Buna örnek olarak da Aydın Doğan’ın sahibi olduğu yandaş kanal CNN-Türk’ün yayınlarını göstermiştim.
Özetle şöyle demiştim:
“Külliye tanımında yer alan medrese, türbe, tekke ve zaviyeler Cumhuriyet döneminde zaten kapatılmıştı. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı sarayının “Külliye” olması hem yasal açıdan, hem de pratikte mümkün değildir.
Emir kulu yandaş medya beyin yıkama açısından kullanabilir.
Ama CNN-Türk’ün yağcılık veya yandaşlık nedeniyle ısrarla kullanması ayıptır. Cumhuriyet rejimine ihanettir, en hafif deyimiyle saygısızlıktır.”

* * *

Dün sabah gazeteye gelince bazı okuyucular tarafından gönderilmiş olan e-posta mesajlarını okudum:
“Siz haklı olarak böyle diyorsunuz ama tam da sizin yazınızın bulunduğu 5. sayfanın sol alt köşesindeki haberde kaçak saraydan “Külliye” diye söz ediliyor. Siz eleştiriyorsunuz, gazeteniz ise aynen kullanıyor! Acaba yandaşlar bu durumu siz ve gazetenizle ilgili alay konusu yapabilir mi!..”
Okuyucularımız haklıydı.
Bizim gazete yine Aydın Doğan’a ait olan Doğan Haber Ajansı (DHA) tarafından geçilen bir haberi dün aynen kullanmıştı...
Ve haberde saraydan “Külliye” diye söz ediliyordu.
Bu sözcüğün başkaları tarafından kullanılmasını eleştiren bendeniz, bizim gazetede çıkan o haber önüme konulunca meslek çelişkisine düşmüş oldum...
Ne söyleyeceğimi bilemedim.
Kendi kendime “Bundan sonra büyük lokma ye, büyük konuşma” dedim!