Yaşananlara bakarsak sağlıklı bir ekonomimiz olduğunu söyleyemeyiz. Öncelikle ekonomimizin hasta olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Ekonomilerde hastalık olur mu? Bal gibi olur...
İkinci Dünya Savaşı bitmiş, Hollanda ekonomisi tam gaz gidiyor. Şans mı, şansızlık mı artık bu Hollandalı arkadaşlar Kuzey Denizi’nde büyük doğal gaz rezervleri keşfediyorlar.
Tabii normal olarak Hollanda doğalgaz ihracatına başlıyor ve ülkeye adeta para akıyor. Bu durum kısa sürede para birimleri Gulden’in acayip değer kazanmasını sağlıyor.

OLUR BÖYLE VAKALAR

Durum iyiye giderken 1959 yılında ekonomik göstergeler birden kötüleşmeye başlıyor. Ülkeye aşırı para girişi, Gulden’in aşırı değerlenmesi, ihracatın gerilemesi, sanayide üretimin düşmesi ve giderek işsizliğin artmasını tetikleyen kriz sürecini başlatıyor. Mal üretimi neredeyse duruyor ve malların dışarıdan ithalatı ağırlık kazanıyor.
Üretim olmayınca yer altı zenginliği refah yerine, işsizlik ve ekonomide durgunluğu tetikliyor. Her şey daha iyi olması gerekirken ülke krize giriyor.
Bu beklenmedik durum 1977 yılında The Economist dergisi tarafından “Hollanda hastalığı” olarak adlandırılıyor

YOĞUN BAKIM HASTASI

Peki, biz nasıl kaptık hastalığı?
2002 yılından sonra gerek küresel para akımlarının sapıtmasıyla gerekse AKP’nin ekonomi politikası sebebiyle “geniş borç rezervleri” bulduk. Bize de para aktı...
Yabancılara satılan bankalar ve işletmeler, özel sektör borçlanmaları, özelleştirmeler, vergi afları, sıcak para, kaynağı belirsiz girişler bizi döviz müptelası yaptı. Aşırı döviz girişi ülke parasının değerlenmesine neden olmakta, değerli para o ülke sanayisinin diğer ülkelere oranla rekabet gücünü yitirmesine, üretmeyip dışarıdan almasına ve bağımlılığa yol açar.

METİN OLUN...

Şu an durumumuz ne?
Bize de dünya para girişi oldu... Üretim pahalılaşınca bazı sektörler piyasadan çekildi, maliyeti daha ucuz olan ithalat başladı.
Türk Lirası iki yıldır hızla değer kaybettiği halde sanayinin yeniden yeşermiyor. Nitekim ülkede tasarruf yani para birikimi sınırlı olduğundan, bankalar yeni işletmelere kredi açmaya sıcak bakmadığından yüksek oranlı ithalat devam ediyor.
Sanayici ithal girdi olmaksızın üretim de, ihracat da yapamıyor. Ara malları için kendi işçi çalıştırıp üretmiyor, ithal edip burada montajlıyor.
Hiç değilse Hollanda süreç içerisinde durumu düzeltebilecek birikime sahip olmuştu. Ya biz? Hem hastalık kaptık, hem borca battık! Allah acil şifa versin.