Oylar sandığa atılmadan ve seçim henüz yapılmadan kaybedenleri belli oldu. Kazananlar bilinmiyor.
Kaybedenler netleşti.
Kazananlar, seçim sandığından çıkacaklar. Seçmen henüz sandığa gitmeden kaybedenler ise tabak gibi ortadalar.
Kalp gözüyle bakın.
Siz de göreceksiniz.
Seçimin 2 kaybedeni var: Biri Ahmet Davutoğlu. 2 aydır kitlelere sesleniyor. Elinin altına devletin ve zengin partisinin müthiş olanakları sunuldu. Çok sayıda akıl küpü danışmanlar ordusu arkasında yer aldı.
Lider kumaşı yokmuş.
Lider olamadı.
Kötü bir kopya oldu.
Talihsiz bir özenti olarak kaldığı için özendiği lideri, “başaramayacak kuşkusuna” kapılıp, meydanlara inerek; Ahmet Davutoğlu’nun karizmasını ilk çizen oldu. Ahmet Davutoğlu; “bizden olanlar ve bizden olmayanlar” diye toplumu bölerek; enerjisini bu süfli kurgudan alan eski liderine öykündü.
“Restoratör” olacağım demişti.
Yani eskiyi yenileyen.
Eskinin tıpkı basımı oldu.
Kendini bitirdi ve sandıklar açılınca göreceğiz hem de partisini Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına göre epey aşağıya indirdi.

* * *

Kiziroğlu türküsüyle başladı.
Kabrime gelme ile bitiriyor.
En yakın yoldaşı ve yardımcısı Bülent Arınç bile Davutoğlu’nun lider olamayıp eskinin taşeronu olarak kaldığını önceki gün şu cümlelerle dile getirdi: “Siz Davutoğlu Ahmet Hocasınız. Yani sizin toplumdaki imajınız; bu adam bir bilim adamıdır. Fevkalade edeplidir. Çok iyi yetişmiştir, tarih bilgisi, kültürü fevkalade derindir. Yumuşak bir insandır, herkesi kucaklar. Ben imaj maker (liderler üzerinde imaj çalışması yapıp karizmatik görünmelerini sağlayan kişisel görünüm ve stil danışmanı) olsam size (Ahmet Davutoğlu’na) bunu tavsiye ederim. Çünkü birilerine benzemek istersek tam benzeyemeyiz... Yani güzel örnek olamayız...”
Bülent Arınç çırpınıyor!
Taklitten orijinal çıkaracak.
Ama vakit çok geç!
Son fasıl da bitti!
Sandığa bir gün kaldı.
Sandıklar dolup açılmadan 2015 yılı 7 Haziran Seçimlerinin ilk kaybedeni Ahmet Davutoğlu oldu.

* * *

Diğer kaybedeni Dünya alem biliyor: Seçilerek Cumhurbaşkanı olmuştu. Tarafsız davranabilirdi. Ona oy vermeyenlerin bile öfkesini küllendirebilirdi. Siyasi geleceğinin telaşına kapıldı. Davutoğlu’nu kendi seçtiği halde çapsız buldu. AKP adına oy istemek için arkasına devletin tüm gücü ve olanaklarını alarak meydanlara, açılmış tesisleri bir kez daha açmaya, TV ekranlarında çanak soru cevaplamaya koşuştu. Türkiye gibi 200 yıldır her alanda medeniyet arayan bir ülkede; “yahu be... Edepsiz alçak... Paçavra...” sözcüklerinin ağzından döküldüğü ilk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan oldu. Kendi toplumunun yarısından fazlasıyla çatışan çok ağır konuşmalar yaptı. Yabancı basın ilk kez bir Türk Cumhurbaşkanı için “sinirli ve megaloman” tanımlamalı haberler yayınladı. Küfürlü konuşmalara 400 milletvekili isteyerek başlamıştı, seçimin kaybedeni o oldu.

Mal varlığı!

Seçime giren partilerden milletvekili olmak isteyenlerin; 2010’u serbest meslek sahibi, 1018’i emekli, 889’u işçi, 661’i mimar-mühendis, 531’i hukukçu, 518’i öğretmen-öğretim görevlisi, 460’ı esnaf... Seçim öncesi Uluslararası Şeffaflık Türkiye Derneği, “milletvekili olmak isteyen adayların mal varlıklarını açıklamalarını“ istemişti. Binlerce aday arasından sadece 21 HDP’li, 7 CHP’li, 1 AKP’li, 1 Yurt Parti’li, 1 LDP’li ve 3 bağımsız aday mal varlığını açıkladı. Adaylar şeffaflık çağrısına sağır kaldı.