ABD-TC ilişkileriyle ilgili çok önemli iki haber var. Birinci haberin kaynağı, Obama’nın “Atlantic” dergisinde yer alan uzun söyleşisi. İkinci haberin kaynağı ise, Washington Post gazetesinde yer alan iki imzalı bir makaledir. Makaleyi yazanların ikisi de ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisiydi. Gerek Atlantic dergisi, gerek Washington Post gazetesi, lalettayin medya organları değildir. Her ikisi de, hadi resmi demeyelim ama yarı-resmi iletişim kanalıdır. Devlet adamlarının buralarda yayınlanan söyleşi ve makaleleri bir bakıma Amerikan Devleti’nin resmi açıklamalarıdır. Büyükelçiler Marc Edelman ve Morton Abramowitz’in ortaklaşa yazdıkları makale “Eğer Erdoğan hâlâ ülkesine parlak bir gelecek vermek istiyorsa, ya reform yapmalı (Tercümesi: Kafayı değiştirmeli) ya da istifa etmelidir” cümlesiyle özetleniyor. Bu son tavsiye “Yoksa başına iş açılır” şeklinde de okunabilir. Ya da “Öğüdü dinlemezse, biletini keseriz” anlamına gelebilir.

“KEMALİZM BİTMELİ, YERİNE ILIMLI İSLAM GELMELİDİR”

Makalenin üzerine inşa edildiği Amerikan değer yargıları ve varsayımlarını ve bunlara dayanarak ABD’nin (AB ile birlikte) Türkiye’ye uygulamak istediği “balans ayarını” ben size kendi dilimde anlatacağım. Önce şunu belleyin. ABD, Tanrı tarafından dünyaya yeni bir nizam (New World Order) vermekle görevlendirilmiştir. Onun için Amerika bu işlere ne karışıyor diye itiraz etmeyin. İşte bu ABD, 15 yıl kadar önce Türkiye’yi masaya yatırıyor. Bir durum değerlemesi yapıp şu sonuca varıyor. “Laikliğe, tek ulusa ve tam bağımsızlığa dayalı Kemalizm, Türk toplumuna giydirilmiş dar bir elbisedir”. Ülkede serbest seçimler yapılmasına ve İslamcılar iktidara gelmesine rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin otonom yapısından doğan gücü sayesinde Kemalizm yıkılamıyor. Bu yüzden demokrasi gelişmiyor, Kıbrıs’ta Türk işgali sona ermiyor, Kürtler bağımsızlıklarına kavuşamıyor. Kemalizm gitmeli yerine ılımlı İslam gelmelidir. Bu herkesin hayrınadır.

“ILIMLI İSLAM BİRİKMİŞ SORUNLARI ÇÖZER”

Amerikan siyaset mühendisleri (CIA, Dışişleri Bakanlığı, Pentagon ve adını dahi bilmediğimiz onlarca firma) Türkiye’yi ılımlı İslamcı bir ülke yapmak için dört koldan faaliyete geçiyor. Para muslukları açılıyor, Türkiye iç pazara dayalı hızlı bir zenginleşme sürecine giriyor, AB’ye katılma veya oyalama süreci başlıyor. Ordu’nun dokunulmazlık efsanesi çökertiliyor, çanına ot tıkılıyor, Kıbrıs’ta Annan Planı oylanıyor, Kürt Açılımı başlıyor.

ILIMLI İSLAM RADİKALLEŞİYOR

Her şey ABD’nin istediği yönde ilerleyen Türkiye (makalede yazıldığına göre) 2012’de yön değiştiriyor. Ilımlı İslam’dan gelen Erdoğan, radikalleşmeye başlıyor. İŞİD’le Amerika’nın istediği gibi savaşmıyor. Hatta onu alttan alta destekliyor. Kürt açılımı kapanıyor, Türkiye iç harbe sürükleniyor. Suriyeli mültecileri kasten Avrupa’ya yönlendirip, AB’de istikrarı bozuyor, Kıbrıs’ta fabrika ayarlarına dönüyor.
Son söz: Anlayana bir makale saz, anlamayana ültümatom az.