Sevgili okuyucularım, bu yazının kaynağı haberleriyle olay yaratan Ankara büromuzun değerli adliye muhabiri Asuman Aranca’nın dün geçtiği ve benim de
bilgisayar ekranından okuduğum haberi.
Yargıtay üyesi olan İrfan Vural FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle tutuklanmış, şimdi cezaevinde. Kendisini tutuklayan Sulh Ceza hakimine verdiği savunma gerçekten ilginç.
Kendisini tanımam, FETÖ’cü olup olmadığını, suç işleyip işlemediğini bilemem.
Ancak sözlü savunmasını okuyunca insan ister istemez “Vay canına” demek zorunda kalıyor. Özetliyorum:
“Nevşehir imam hatip mezunuyum, FETÖ’cü olmakla uzaktan yakından ilgim yoktur...”
Sonra kendi siyasal görüşlerini anlatıyor, “İnandığım bir davanın liderine (Tayyip Erdoğan’a) yani benim de liderime suikast ve darbe teşebbüsünde bulunan bir grupla birlikte olmam mümkün değil...”
Kendisinin milli görüş çizgisinde olduğunu belirtiyor. Yargıtay üyeliğine 2011 yılındaki furyada bu iktidar tarafından seçildiğini anlatıp şöyle diyor:
“Milli görüş genelinden geliyorum. Erbakan hoca öldüğünde resmini kesip çantaya koymuşuz. Bu gelenekten gelen Tayyip Bey’i kendisine lider edinen bir insanın bu lidere darbe yapanlarla birlikte hareket etmesi mümkün mü?
Sempati duyduğum bazı tarikatlar vardı çünkü ben onları mütedeyyin (dindar) insanlar olarak değerlendiriyordum. Ben imam hatip kültürünü iliklerine kadar işleten bir insanım. Ancak tarafsızlığımı hiçbir zaman bozmadım...”

*  *  *

Sonra aile yapısını anlatıyor:
“Abim şu anda AK Parti Niğde il başkan yardımcısı. Küçük kardeşim bundan birkaç yıl önce teşkilattan sorumlu il başkan yardımcısıydı...
Benim oğlum Muhammet Bahadır ismini taşır. Bakın ismi Muhammet, soyadı Bahadır... Yeğenimin ismini ben koydum, Mücahit’tir. (Erbakan ekibinin sevdiği isimler.)
Diğer yeğenimin ismini de ben koydum, Sümeyye’dir.
Küçük kardeşimin çocuğu Recep Tayyip ismini taşıyor...”
Sonra AKP’nin 1 Kasım 2015 seçimlerindeki başarısını ailece nasıl kutladıklarını anlatıyor.

*  *  *

Tutuklu sanık İrfan Vural’la herhangi bir alıp veremediğim elbette olamaz. O halde bunları niçin yazıyorum!..
Yargının, hele de yüksek yargının durumunu bir nebze olsun göstermek için...
Yargının “Tarafsızlığını (!)” somut bir ifade ile vurgulamak
için...
Siyasete, yakınlarına bu isimleri koymak dahil böylesine bulaşmış bir yargı mensubu, kimse kusura bakmasın da, önüne gelen belli davalarda tarafsız kalamaz.
Dürüst ve tarafsız kalmayı başaranları tenzih ederim ama bu söylediklerim A’dan Z’ye çok sayıda hakim ve savcı için geçerlidir...
Bunun somut örneğini, hukuku nasıl utanmadan çiğnediklerini Ergenekon ve Balyoz davalarında görmüştük.
Ne yazık ki Türk yargısı siyasete alet edilmiş, tarafsızlığını büyük ölçüde yitirmiş, aynı zamanda toplumun güvenini de sıfırlamıştır.
Bu günlere boşuna gelmedik!

ÖSO şehitleri!


Suriye’de Esad rejimini
devirmek için vuruşan bir paralı teröristler güruhu var. Adı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO). Bizim hükümetten her türlü yardımı görüyorlar.
Bu herifler özellikle Katar ve Suudi Arabistan tarafından besleniyor. Hepsi o iki ülkeden maaşlı. Maaşlar dolar olarak ödeniyor.
Bu paralı askerlerle bizim hükümetin ilişkileri de çok iyi!...
Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanlığı Suriye savaşı konusunda yaptığı resmi açıklamalarda sık sık şu ifadeye yer veriyor:
“Dünkü çatışmalarda ÖSO üç şehit vermiştir!..”

*  *  *

Elalemin paralı askerleri Suriye’de ölüyor veya öldürülüyor ve bizim Genelkurmay onları “Şehit (!)” ilan ediyor.
Bu nasıl iştir?
Şehitlik kavramı ile nasıl bağdaşır?
Bizim kendi ülkemizde her gün askerlerimiz ve polislerimiz şehit ediliyor... Hem de yıllardan beri.
Gerçek şehit onlardır.
Türkiye ile uzaktan yakından ilgisi olmayan o profesyonel teröristleri şehit ilan etmek, bizim şehitlerimize yapılan büyük bir saygısızlıktır.

*  *  *

Dün gündeme haberler düştü...
ÖSO güruhu Suriye sınırımızın hemen dibinde birbirleriyle çatışmaya girdi!
Acaba kaç “Şehit (!)” varmış.
Genelkurmay yakında onu da açıklayacaktır!

Milli Takımı ve İmparator’u kutluyorum!


Sevgili okuyucularım, Milli Takımımız futbol tarihimizin en büyük zaferlerinden birine imza attı.
Dünya devi Kosova’yı 2-0 yenmiş olmak muhteşem bir hadisedir!..
Dünya Kupası elemelerinde gerçi henüz nal topluyoruz ama olsun varsın...
Şu anda dört maçta ilk galibiyet...
Ve iki beraberlik, bir yenilgi...
Altı takımlı grupta dördüncü durumdayız.

*  *  *

Bu muhteşem zaferin mimarı olan ve primler hariç ayda net bir milyon 100 bin lira maaş verilen Türkiye Futbol Direktörü bunun da üstesinden mutlaka gelecektir!
Bu büyük zafer sonrasında İmparator’la birlikte oyuncularımıza da dolar üzerinden dört dörtlük bir prim verilmesi gerekir!
İnşallah aralarında yeni bir prim kavgası çıkmasın da...
Bu işler parasız olmaz!