Sevgili okuyucularım, yıllardan beri iki temel bela ile yatıyor ve kalkıyoruz.
- İlki Fetullah olayı.
- İkincisi Suriye rezaleti.
İkisinden de artık sıkıldık, gına geldi.
Bugün Suriye olayına kısaca bakalım. Tam dört yıl oldu ki, dipsiz kuyu olan Suriye macerasına balıklama daldık ve bu sayede Ortadoğu’nun bataklığına bulaşmış olduk.
Bu öyle bir bataklıktır ki, içine giren bir daha (ne yaparsa yapsın) çıkamaz, kendini kurtaramaz.
O pislik ortamında kimin eli kimin cebindedir, bilinmez.
Yalan, sahtekarlık, ihanet, belirsizlik, casusluk, muhbirlik, alçaklık, utanmazlık, çirkeflik hep oradadır.

* * *

Türkiye Cumhuriyeti o pisliğe ne halt etmeye bulaştı?
Şimdi hesabının sorulması gereken temel soru şudur:
Madem bulaştık, bu işten kazancımız ne oldu? Daha doğrusu herhangi bir kazancımız oldu mu?
Hayır, hiçbir kazancımız olmadı.
Tam tersine çok büyük maddi ve manevi zararlara uğradık.
Bunun aksini iddia eden bir babayiğit varsa çıksın ortaya, iddiasını kanıtlasın.

* * *

Esad dönemindeki Suriye ile Türkiye arasında gerçek bir dostluk vardı. Günün birinde her şey bozuldu.
Suriye’de iç savaş patlayınca bizi yöneten aymazlar Esad’ı devirme görevini üstlendiler!
Suriye harabeye döndü, enkaz oldu. Bizimkiler zevkten dört köşe, ellerini ovuşturuyordu.
Ülkesinden kaçan üç milyondan fazla Suriye vatandaşı Türkiye’ye sığındı. Bunları dört yıldan bu yana kamplarda üç öğün yemek, eğitim ve sağlık harcamaları dahil tam pansiyon besliyoruz.
Sığınmacılar için bugüne kadar 25 milyar dolar harcadığımızı geçtiğimiz günlerde dünya liderimiz açıklamak zorunda kaldı! Paralar suyunu çekti...
Bu durumda AB ülkelerinden para dilenmeye başladık ama nasihatten başka bir şey alamadık!

* * *

Ordumuz şimdi Suriye topraklarında. Bu kez şehit cenazeleri geliyor, bizim kamuoyunda tık yok!
Recep Bey çok kızgın, kükrüyor ve bütün dünyaya posta koyuyor!
AB ülkeleri, ABD, Rusya, Birleşmiş Milletler...

* * *

Kimseyi dinlemediler, uyarıları dikkate almadılar. 900 kilometrelik sınırımızda sadece Suriye Devleti ile komşu idik ve hiçbir sorun yoktu.
Şimdi yeni komşularımız arasında IŞİD var, PKK var, Esad’ı devirmeye soyunan Özgür Suriye Ordusu ve bilumum İslamcı terör örgütleri var.
IŞİD ve PKK dışındaki örgütler Suudi Arabistan-Katar ikilisi tarafından besleniyor. Binlerce profesyonel teröristin maaşları bu iki ülke tarafından ödeniyor, sağlık bakımları ve tedavileri Türkiye’de bizim hükümet tarafından ücretsiz yaptırılıyor.
Üstelik Türkiye Cumhuriyeti, Suriye topraklarındaki askeri operasyonları için yıllardan beri şakır şakır harcama yapıyor.
Resmi rakam açıklanmıyor ama bu iş için de birkaç milyar dolar harcadığımız kesin.
Bizim vergiler Suriye ve Suriyeliler için harcanıyor.
Biz bu Suriye belasını başımıza niçin açtık? Bu pisliğe niçin bulaştık?
Ne kazandık?

* * *

Suriye’de Esad’a karşı savaşan maaşlı teröristler, en büyük yardımı Türkiye’den gördü. Bunlara gıda, silah, cephane Türkiye’den gönderildi, şeriatçı muhalifler Türkiye tarafından beslendi ki Esad devrilsin! Bu amaçla devletin ve milletin yüzlerce trilyon parası harcandı ama adam sağlam çıktı ve devrilmedi.
Hep birlikte ve her zaman sormamız gerekiyor:
Bu süreçte Suriye’yi durup dururken niçin düşman ilan ettik? Suriye bize herhangi bir düşmanlık mı sergilemişti? Türkiye’yi tehdit mi etmişti? Sınırlarımızdan içeri terörist mi sokmuştu? Türkiye’de adam öldürme, adam kaçırma olaylarına mı karışmıştı?
Hayır!
O halde bu düşmanlık niye?
Bunun nedenini iyi bilmemiz gerekiyor:
Mezhep ayrılığı... Esad Sünni değil, bizimkiler Sünni...
AKP hükümetinin amacı Türkiye gibi orada da şeriatçı bir rejim kurulması. O yüzden bu kadar tantana yaptılar ama dünyaya rezil oldular.
İkincisi ise ABD’den gelen “Biz Esad’ı devirmeye karar verdik, haydi Türkiye sen de bastır” talimatı.
Türkiye Cumhuriyeti bu iktidarın elinde işte bu sefil durumlara düşürüldü.
Üstelik başımıza bir de “Üç milyon Suriyeli belası” açıldı. Atsan atılmaz satsan satılmaz! Ne yapmalı?

* * *

Başımıza (dünya liderimizin desteği ile) bu inanılmaz belayı açanların başında Ahmet Davutoğlu isimli şahıs geliyor. Yaptı yapacağını, şimdi sürte gerisine çekildi. Ağzını açıp yaptıklarını savunamıyor.
İsmini ve marifetlerini unutturmak için çaba harcıyor.
Ülkemizi durup dururken maddi ve manevi çok büyük zararlara uğratan, Türkiye Cumhuriyeti’ni dünyaya rezil eden, elalemden para dilenmemize neden olan işte o şahıstır.
Şimdi Suriye’den gelen şehit cenazelerinin sorumlusu da odur.
Hesap sormalı ama kim soracak!

* * *

Balıklama daldığımız Suriye pisliği gerek Türk Milleti ve gerekse Türkiye Cumhuriyeti açısından tam bir rezalete dönüştü. Yara kangren oldu, cerahat akıyor.
Bir kez daha soruyorum:
Bu maceradan biz ne kazandık!