Başbakan Binali Yıldırım diyor ki:
“FETÖ ile sadece Erdoğan ile Erbakan mücadele etti!”
Demek. Erbakan-Fethullah Gülen ilişkisini bilmiyor. Oysa...
Erbakan’ın FETÖ ile mücadele ettiği “şehir efsanesi”dir!
Anlatayım...
Gülen bildiğiniz gibi “Nurcu” idi.
Nurcular; Menderes’i ve ardından (sözüm ona Said Nursi’nin küçükten başını okşayıp “büyük adam” olacak dediği) Demirel’i destekliyordu. Ta ki...
Politik hayata Erbakan girene kadar...
Erbakan 1969’da Konya’dan bağımsız milletvekili oldu.
Adalet Partisi içindeki Hüsamettin Akmumcu ve Hüseyin Abbas gibi Nurcu milletvekilleri Demirel’in “Batıcı” siyasetinden rahatsızdı. Yeni bir “İslamcı” parti kurmak istiyorlardı.
Zübeyir Gündüzalp, Mehmet Fırıncı, Mustafa Sungur gibi Said Nursi’nin talebeleri parti kurmaya karşı çıktı.
Sonuçta, Nurcu milletvekillerinin katılımıyla Erbakan liderliğinde Milli Nizam Partisi (MNP) kuruldu.
Partinin kurulması Nurcuları üçe bölündü: Demirelciler, Erbakancılar ve Türkeşçiler! (MNP kurulduktan sonra Hüsrev Altınbaşak’ın Yazıcılar grubu Türkeş’i destekleme kararı aldı.)
O yıllar İzmir’de bulunan Gülen, MNP’ye sıcak baktı.
Türkeş’e de soğuk değildi... Zübeyir Gündüzalp liderliğindeki Nurcular, MHP’nin kimi arkadaşlarını partiye aldığını öğrenince mücadele vermek için Bekir Berk ve Mustafa Polat’a, “Tarihi Vesikaların Işığı Altında İslami Hareket ve Türkeş” adlı broşürü yazdırdı.
Gülen, Türkeş’e bayrak açılmasına karşı çıktı. Kendisi gibi Erzurumlu olan yakın dostu Mustafa Polat’la araları bozuldu.
Nurcular, 12 Mart 1971 askeri darbesine bu tartışmalarla girdi...

“Boynu vurulmalı”


12 Mart askeri darbesi olunca...
MNP kapatıldı; Erbakan yurt dışına çıktı; Gülen tutuklandı.
Ancak. Darbeciler; Demirel’in tek başına iktidar olmasını önlemek için Erbakan’ın kadrolarına Milli Selamet Partisi’ni kurdurup, seçime soktu. Ve Erbakan yurt dışından dönüp partinin başına geçmesine ses çıkarmadılar.
CHP-MSP koalisyon hükümeti solculara af getirince Nurcuların bir bölümü gibi Gülen de partiden uzaklaştı. Nurcu Mehmet Kutlular’ın Yeni Asya grubuyla yakınlaştı. (O dönem MSP’ye kızgınlık hat safhadaydı;Necip Fazıl Kısakürek ”Erbakan’ın boynu vurulmalı” derken; Mehmet Şevket Eygi, Erbakan’ı “Şeriatın baş belası ruh hastası” diye tanımladı!)
Bir kişi havayı değiştirdi: “Minyeli Abdullah” kitabının yazarı İsmail Hekimoğlu, Erbakan’a bu kadar ağır yüklenmeye karşı çıktı.
Erbakan, Demirel ve Türkeş ile koalisyon hükümeti kurunca Gülen tekrar MSP’yi desteklemeye başladı. Erbakan da bu durumdan memnun oldu; “Demirelci” Yeni Asya grubunu Gülen vasıtasıyla bölmek istiyordu. Kurmaylarına, “Gülen’e sahip çıkın, yardımcı olun” talimatı verdi.
Bu destekle İzmir’de Gülen’in yıldızı parladı; vaaz verdiği Bornova Cami’ni MSP’liler doldurmaya başladı.
Işık Evleri’nin, yurtların, dershanelerin ve hatta “Sızıntı” adlı derginin çıkmasında MSP’lilerin katkısı oldu. Fakat...
Bir süre sonra MSP’liler şunu anladı; partili gençleri lider olarak Erbakan’ı değil Gülen’i benimsemeye başlamıştı!
Partide tartışmalar başladı. Gülen’in Milli Gazete’yi eleştirip, “sarıkla cübbeyle bu işler olmaz” demesine başta Erbakan olmak üzere kimse ses çıkarmadı.
Erbakan ile Gülen 12 Eylül 1980 askeri darbesine “sıcak mesafeli” havada gittiler...

Gülen bayrak açtı


12 Eylül askeri darbesi olunca...
MSP kapatıldı; Erbakan hapse atıldı ve Fethullah Gülen kaçıp saklandı.
Ama... Cemaat’in bütün faaliyetleri serbestti.
Gülen, “Sızıntı” dergisinde müstear adla yazdığı “Asker” ve “Son Karakol” gibi makaleleriyle darbeye övgüler dizdi.
1982 Anayasası’na “evet” oyu verdirdi Cemaatine.
Bu dönem en kızdığı kişi Erbakan oldu! Erbakan’ı yangına körükle gitmekle, akılsızlıkla suçladı; ve “12 Eylül ihtilalinin en güzel yanı, Müslümanları Erbakan gibi kendini bilmez bir adamdan kurtarmasıdır” dedi.
Çevresine, Erbakan’ın belini doğrultamayacağını; inşallah hapiste uzun seneler tutacağını söyledi.Bu derece kızgındı; rakip görüyordu çünkü.
Erbakan dahil eski liderlere siyasi af getiren 1987 referandumunda “hayır” oyu verdi.
Gülen, Erbakan’la hep mücadele etti. Erbakan ise hep sessiz kaldı; bir tek cümle etmedi/ettirmedi. Sadece...
Körfez Savaşı’nda Gülen, “İsrailli bebeklerin haline ağladığını” söyleyince, Milli Gazete’de aleyhine yazılar çıktı.
Zaman gazetesi hemen yanıt verdi; Erbakan’ı iki yüzlülükle suçladı.
Erbakan’ın, Türkeş ve Aykut Edibali’yle kurduğu ittifak oluşumuna karşı çıkan kimdi dersiniz: Gülen!
Refah Partisi’nin/Erbakan’ın yükseldiği dönemde Gülen, Çiller’e yakın durdu.
Cemaat 1990’lı yıllarda şu propagandayı yapıyordu; “Gülen, Erbakan’ın panzehiridir.”
Ancak. Gülen’e rağmen Erbakan başbakan oldu.
Erbakan Başbakanlık Konutu’nda verdiği iftara Gülen’i de çağırdı. Fakat... Gülen iftara gitmediği gibi, Erbakan aleyhine verdiği demeçlerle 28 Şubat’ın yolunu açtı. Refah Partisi’nin kapatılması için demeçler/taktikler verdi.
Zaman gazetesi Erbakan aleyhine sürekli yayınlar yaptı.
Buna rağmen...
Erbakan ısrarla, “Fethullah Gülen kardeşimizdir, aramızda kalpten kalbe yol vardır” diye konuşmaya devam etti. (Söylentilere göre Erbakan özel sohbetlerinde Gülen için “Allah onu ıslah etsin, dünyayı da kaybediyor, ahretini de” demişti! Mücadeleye bak sen!)
Demem şu ki:
Erbakan, Gülen ile mücadele etmedi!
Gülen, Erbakan ile mücadele etti!
Başbakan bilmiyor...