Yitiklerin ve zararların kişilere ve toplumlara göre anlamı ve ölçüsü ayrıdır. Doğal olan, anlayış ayrılıklarının dayanakları, kaynakları ulusal ve kişisel yapılarla, gelenekler, görenekler, eğitim ve yaşam biçimleridir. Kuşkusuz en büyük yitik, en büyük zarar, yitirdiğimiz değerlerimiz, varlıklarımız, sağlığımızdır. Ulusal bağlamda yerine getirilmesi güç, hattâ olanaksız yitikler, onarılıp karşılanmasında yeterli olunamayan durumlar. Kişisel hesaplarla çalışıp boğuşmanın hiçbir anlam taşımadığı koşullarda toplumu temelden etkileyen olumsuzluklar en büyük yitikler, en büyük zararlardır.
Asıl zarar, bizi içten yaralayıp yıkan zarardır. Zararın madde yönü o kadar önemli değildir. İç ve dış borçlar, bütçe açıkları, güneydoğudaki yıkımlar, yıkıntılar, kapatılan çukurlar, orada şehit olanların verdiği zarardan daha büyük değildir. Yurt düzeyindeki yıkıntılar, orman yangınları, kapatılan işyerleri, iflâslar, hırsızların, rüşvetçilerin, sahtecilerin alıp götürdükleri, dolandırıcıların kaptıkları bile. Türk Lirası değerindeki iniş çıkışlar, mal varlıklarından yoksunluklar, hepsi yeniden sağlanıp elde edilebilir. Bu konulardaki zararlar karşılanıp yitikler yeniden kazanılabilir.

FAKAT


İnancımızda, güvenimizde, ilkelerimizde, değerlerimizde yaşanan yitikler, zararlar yarattığı, neden olduğu sonuçlarla en yakıcı, en yaralayıcı, en yıkıcı olanlardır. Yaşamsal ve ulusal bağlamdaki olumsuzluklarla bunların yol açtığı, getirdiği yitikler ve zararlar, yerine başka şey konulmayacak, boşlukları kapatılmayacak olanlardır. Silâhlı Kuvvetler’in kumpaslarla yıpratılması, dinci eğitim öğretime kayan eğitimdeki bozukluklar, terör belâsının paniğe neden olan korkusu, psikolojik deprem sayılacak kaygılar. Endişelerle evlere kapanmak, sokakları boşaltmak, ATATÜRK’ümüzün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir” özdeyişinin tersine halkımızı soy ve inanç ayrımlarıyla kutuplaştırmak, mezhepçilik ve tarikatçılıkla bölmek, ülkemizi parçalamaya kalkışmak bize en büyük yitik verdirecek, bizi en büyük zarara uğratacak kötü durumlar ve tutumlardır. Partizanlık, karşıtlık, çıkarcılık, hakların kullanılmasını, özgürlüklerin yaşanmasını engelleyen düzenlemeler, işlemler ve eylemler de bunlardandır.
Duygulardaki çöküntü, bağlılıklardaki dağılma ve kopmalarla güvenlikteki kuşku ve sorunlar. Hepsi toplumsal barışın, ulusal dayanışmanın yıkımıdır. Hukuka saygının, yargıya güvenin yoksunluğu, devlete bağlılığın bitişidir. Sağlıktaki yetersizlikleri, işsizlikte özellikle aydın işsizliğini, yurttaşlık ve insanlık gereklerinde uğranılan güçlükleri, olanaksızlıkları eklersek acı gerçeği daha iyi saptarız.

ÖZETLE


Üzerimize düşen gölgelere, düşürülmek istendiğimiz karanlığa teslim olmamak için güçlü istencimizle karşı koyarak yaşam sevincimizi koruyacağız. Değişik nedenli ve kaynaklı terörle korkutmak isteyenler amaçlarına ulaşamayacaklardır. Unutmayalım ki asıl yitik, asıl zarar, rakamlarla, ölçülenler değil, rakamlarla ölçülemeyenlerdir. İlkelerimize bağlılık, karşılıklı sevgi, saygı ve güven, acılarımızı dindiremese de azaltacak, yaşam gücümüze olumlu katkılar verecektir.
Bay RTE, Obama ile görüştüğünde bayram yapan partililer ve yandaşları asıl sevinci ülkemizdeki barış ortamının sağlanmasıyla duymalı ve yaşamalıdır. Siyasal velveleler, tutulmadığı izlenen içtenliksiz sözler, değişik araçlı ve amaçlı aldatmalar, kandırmalar, oyalamalar hiçbir olumlu sonuç getiremez. Toplumsal ilişkiler insanlık, yurttaşlık ve kardeşlik temeline oturmadıkça yaşam karamsarlığı ve karanlığı azalamaz.
Korumalarla Diyarbakır’a çıkarma yapan günümüz Başbakanı konut ve işyeri yıkımından çok, toplumsal yıkıma değinmeli, yurttaşlar arasındaki doğal, herkesin saygı göstermesi gereken bağlara güç verilmesini önermeli, değişik nedenli ayrılık ve ayrımcılıklara da karşı çıksa ulusal aydınlığa katkısı unutulmaz olurdu. Kimi sosyal demokratların AKP’ne çalıştığı yakınmalarıyla aydınlara ve kimi CHP’lilere yönelik eleştirileri de buradan ilgililere iletiyoruz. Bilgileri olsa da halkımızın beklentileri için yararlı bir uyarı sayarak.