İktidar partisi kurucusu ünlü işadamı İTO Başkanı, “gittiği hastanede genç yaşında hayatını yitirince” Sağlık Bakanlığı soruşturma açtı. Ünlü ve parti kurucusu olmasaydı bakanlık soruşturma açar mıydı? Şüphelendim ve “sağlıkta dönüşüm yapmakla övünen” bu iktidarın döneminde  “doktorum nerede”  yazıları yazmaya başladım. Ve yoğun bir şekilde  “Doktorunuz öldü. Hastane umutsuz”  feryadı akımına uğradım.
Önce şu bilgiyi paylaşayım.
2016 yılında.
Acil servislere giden sayısı:
110 milyon kişi oldu.
11 milyon MR çekildi.
Ülke insanımızın sağlığına bu kadar titiz görüntüsü veren bu olağanüstü bilince(!) rağmen hastanelerdeki her 3 ölümden 2’si “ölümcül hastane mikrobu patlamasından” doğmaktaydı.  Hastanelerdeki ölümcül mikropları yok etsin diye kullanılan “antiseptik-dezenfektanları” üretenler arasında ayrım yapılıyor,  standart dışı, bozuk, üretimine hırsızlık karışmış ürünleri üreten firmalar korunup kollanıyordu. Bunun sonucunda hastaneler “ölümcül hastane mikrobunda patlama yaşar” noktasına gelmişti.   Kuşkusuz parti kurucusu ünlü işadamı kalp yetmezliğinden hayatını yitirmişti. Bu ayrı bir dosyaydı. Hastanelerin öldürücü mikrop yuvası haline gelmesi ise ayrı dosya. Bağlantı yoktu, ancak ikisi de hastane odaklıydı.

* * *

Hastanelerimiz umutsuz.
Hastanelerde ölümcül hastane mikrobunun bulunup bulunmadığını “tıbbi mikrobiyoloji uzmanları” tespit ediyorlar. Ancak ülkemizde 20-25 devlet hastanesi hariç çoğunda tıbbi mikrobiyoloji uzmanı yok. Çünkü Sağlık Bakanlığı yönetmeliğinde, özel hastanelere yük getirmesin diye düşünülmüş olmalı, mikrobiyoloji uzmanı ve laboratuvarı zorunluluğu yoktur. Bu nedenle hastane sahipleri, “tıbbi mikrobiyoloji uzmanı” ya da “enfeksiyon hastalıkları uzmanı” bulundurmuyorlar.  Diğer birim doktorları da iş yoğunluğundan ötürü hastane hijyeni konusuna yoğunlaşamıyor. Sonuçta “ölümcül hastane mikroplarının yüzde 90’ı tanımlanamadan gözden kaçıyor” bunun faturasını da her yaştan vatandaş canıyla ödüyor.
Evet!
Sağlıkta dönüşüm oldu.
Halk memnun.
Hastaneye koşuyor.
Burnunda sivilce çıkmış.
MR çektiriyor.
Peki!
Doktorun durumu ne?

* * *

Sağlıkta dönüşüm ve onun parçası “performans sisteminin” bütün yükü doktorlara bindirildi. Doktorlar, hemşireler, sağlık teknisyenlerinin çalışma koşulları ağırlaştırıldı. Birçok pratisyen hekim, uzman hekim, doçent, profesör düzeyinde hekim, mesleğinin en verimli çağında (40’lı yaşlarda) hekimliği bıraktı. Sağlık Bakanlığı, “doktorlarımız niçin ömrünü verdiği bu mesleği bırakıyorlar” diye merak etmedi. Yurt dışından “doktor ithal ederiz tehditleri” yapıldı. İntihar eden, depresyona giren doktor sayısı arttı. Bir yandan doktorların özel muayenehanelerine savaş açıldı, diğer yandan özel hastaneler teşvik edilip, korundu. Hekim eğitimi, meslek içi eğitim, sürekli eğitim unutuldu. Masa başı planlar, programlar, talimatlar, emirlerle hekime yeni yükler bindirildi. Tabip Odaları saf dışı edildi, sağlık müdürlükleri emir merkezi yapıldı, gece aklına geleni sabah emir yapıp doktora dayatıldı.
Hastayı doktor iyileştirir.
Doktorunuz öldü!

Rüşvet! İrtikap! Yolsuzluk!


“Dünya Sağlık Örgütü, 2006 yılında Türkiye’de hastane, otel, yurt, kreş yataklarında “antibiyotiğe dirençli bakterilerin yoğunlaştığını” T. C Sağlık Bakanlığı’na ihbar etti ve ivedi önlem alınmasını istedi. Belediyeler, valilikler, Sağlık, İçişleri ve Turizm bakanlıklarına sızmış FETÖ/PYD örgütü, denetimi yapacak firmalardan 5 milyon dolar rüşvet talep etti. Durum, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a tarafımdan deliller ile “devlet bürokrasisinin rüşvet, irtikap, yolsuzluk öyküsü” adı altında üç ayrı dosya halinde sunuldu. Dün dosyalarla alakalı İçişleri Bakanlığı’ndan arandım ve 18 Aralık’ta yapılacak toplantıya davet edildim. Rüşvet isteyen büyükşehir belediye başkanlığı, valilik ve diğer kumu görevlileri Cumhurbaşkanı’nın şu an bilgilerindedir.
İsmail Amasyalı
Dönem Kocaeli Milletvekili”