ANALİZ

Bakmayın siz, söylerler ama Abdülhamit adını koyamazlar


İktidara yakın gazetecilerden Sevilay Yılman yazdı, dedi ki “Yeni havaalanının adı Abdülhamit olacak.”
Bir süredir zaten bu konuda dedikodular yayılıyor.
Bir anketten söz edilmişti.
Atatürk’le Abdülhamit’in neredeyse başa baş gittiği söylenmişti.
Sarayın anketçilerinden biri de kendi yaptırdığı araştırmayı açıklarken “Abdülhamit adı çok önde gidiyor” demişti.
Şıklarda “Atatürk’ün neden olmadığını” soranlara ise “Erdoğan Atatürk adına bir havaalanı var demişti bu nedenle yönlendirmek olur diye Atatürk adını koymadık” cevabını vermişti.
Sonuçta sinsi bir planla yeni havaalanının adını Abdülhamit koymak isteyenler var ama inanın bunu yapamayacaklar.
Sadece “bir ön çalışma” yapıyorlar.
“Ne kadar tepki gelir?” sorusuna cevap arıyorlar.
Tepkisizlik hakim olursa belki Abdülhamit adını koymaya kalkarlar ama ya yine kendileri vazgeçer ya da ilk iktidar değişikliğinde zaten o isim kaldırılır.
Peki, neden bu havaalanına Abdülhamit ismini koyamazlar?
Osmanlı padişahları içinde iktidarı döneminde en çok toprak kaybeden padişah Abdülhamit de ondan.
Daha pek çok gerekçe bulunur da, sadece bu bile yetmez mi?
Ayrıca Abdülhamit adı bizim Türkçe dışındaki dillerde kolay söylenebilen bir isim değil.
Gerçi dünyanın çeşitli ülkelerinde söylenmesi çok zor havaalanı isimleri var ama bu havaalanı dünyanın en büyüğü olacak.
Yazışmalarda da sıkıntı yaratacak bir isme başta turizmciler çok karşı çıkarlar.
Sonuçta yeni havaalanına Abdülhamit ismi dedikoduları sadece toplumda ayrışmayı amaçlamaktadır ama başarılı olmayacağını düşünüyorum.
Ama ille Abdülhamit adı konacaksa bari açılışını da 29 Ekim’de değil 30 Ekim’de yapsınlar. 30 Ekim 1918 Osmanlı’nın boynuna idam ipinin geçirildiği, ordusunun dağıtıldığı Mondros Ateşkes Antlaşması’nın yapıldığı gündür.
Açılışa o gün yakışır o zaman.

BAŞIMDAN GEÇENLER

Akla ziyan bir Arapça tartışması


Önceki hafta Tele1’de söylediğim bir cümle, bir izleyicim tarafından Twitter’da paylaşıldı.
Tweet şöyleydi; “Sabah TELE 1’de Can Ataklı değindi; Osmanlı’nın ilk döneminde padişah isimleri; Osman, Orhan, Murat, Mahmut, Mehmet vs. idi. Son dönemlerde neden; Abdülmecit Abdülaziz Abdülhamit Vahdettin vs oldu? Çünkü Osmanlı Araplaştı! Hiç bu şekilde düşünmemiştim. İlginç geldi.”
Bunun üzerine gerçekten akla ziyan bir Arapça tartışması başladı.
Tele1’de söylediklerimin ne anlama geldiğini anlamayan bir çok troll “Osmanlı’nın ilk dönemindeki padişahların isimleri de Arapçadır” diyerek saldırıya geçtiler.
Oysa yazılan çok açık. Osman da Arapça isim olabilir ama Abdülmecit gibi mi. Ya da Orhan Vahdettin gibi Arapça bir isim mi?
Sözlerimdeki kastım şuydu; “Geniş bir coğrafyaya yayılmış kökü Arapça olan isimler yerine sadece Arap ülkelerinde kullanılan isimlerin seçilmesi Müslümanlığın ötesinde Araplaşmanın bir göstergesidir.”
Neyse ki bu sayede “ne kadar çok Arapça uzmanı” olduğunu da öğrenmiş olduk.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Bırakın İdlib’i halletsinler, herkes evine dönsün


İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açıkladı hafta sonunda. Dedi ki “255 bin 300 Suriye vatandaşı 2 yılda ülkelerine geri döndü.”
Geriye kalanlar daha 3 milyon ama eğer İdlib de temizlenirse Türkiye’deki Suriyelilerin Türkiye’de kalma zorunluluğu bitecek.
İdlib’in de özgürleşmesi sonunda bölge tamamen güvenli hale gelecek, Suriyeliler gönül rahatlığı ile geri dönecek Türkiye de önemli bir dertten kurtulacak.
Türk halkı her ne kadar “ensar anlayışı” ile Suriyelilere kucak açtıysa da gerek misafirliğin süresinin uzaması gerekse artan Suriyeli nüfusu sosyal sorunlara yol açabilir.
Burada AKP iktidarının “İdlib’e dokunmayın” talebi engelleyici bir unsur.
Oysa İdlib bir terörist yuvası.
İktidar Türkiye’de nasıl sivil halka hiç zarar vermeden “her gün sayısız terörist yok ettiğimizi” övünerek anlatıyorsa aynısını İdlib’de de başarabilirler.
Yeter ki asıl derdimiz siviller olsun, gerisi kolay.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Terbiyesizlikleri şımarıklık sayesinde öğreniyoruz


Sosyal medyada dün çok okunan haberlerden biri Kırıkkale’den geliyordu.
Kırıkkale’nin Yahşihan İlçesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürü Osman Türkyılmaz’ın eşi Necibe Türkyılmaz kocasının kaymakamlık binasındaki makam odasında 11 arkadaşıyla bir araya geldi.
Kadınlar arasında “gün” diye anılan bu günde makam odasında pastalar, kekler ve kısır yendi, kadınlar da eğlenceli bir gün geçirdi.
Peki, biz bunu nasıl öğrendik.
Necibe Türkyılmaz bu özel günün fotoğraflarını Facebook sayfasında paylaştı.
Türkyılmaz “Güzel sürprizlerinden dolayı arkadaşlarıma çok teşekkür ederim” mesajını yazarken makam odasındaki eğlenceye katılan Emine Dalan “Biz teşekkür ederiz, tekrar buluşalım” dedi.
Neresinden bakarsanız “rezil” bir olay.
“Yeni Türkiye” diye tutturanların bu terbiyesizliklerini iktidardan aldıkları güçle ulaştıkları şımarıklık sayesinde öğreniyoruz.
Bu terbiyesizler aynı zamanda o kadar güç sarhoşu ve şımarık ki, yaptıklarını herkese duyurmaktan ve bundan övünç duymaktan çekinmiyorlar.

plusbanner2x