Geçen hafta, Türkiye dahil neredeyse bütün dünya; dünyanın en zengin insanlarından Jeff Bezos’un karısına 35 milyar dolar vererek, boşanmasını konuştu. Ülkemizde de zaman zaman televizyon yapımcılarının, spikerlerin, iş adamlarının ve futbolcuların astronomik nafaka ve tazminatlarla boşandıklarını gazetelerde okuyor, televizyonlarda izliyoruz. Bugün sizlere, boşanmanın vergisel boyutu ile ilgili özet bilgiler sunacağım.

Boşanmanın gerçekleşmesi durumunda; taraflardan birisi diğerine mal veya para vermek durumunda kalabilmektedir. Buradaki temel soru şudur: Boşanma durumunda boşanılan eşe verilen mal veya paralar, nafaka, tazminat ve diğer adlarla yapılan ödemeler vergiye tabi midir?

Boşanma sonunda mahkeme kararına bağlanan nafaka tutarları; ister aylık 125.000 TL ister 1 milyon TL olsun, Gelir Vergisi Kanunu’nun 25. maddesine göre nafakayı alan açısından gelir vergisinden istisnadır.

İVAZSIZ İNTİKALLER

Boşanma karşılığında karşı tarafa sadece nafaka verilmeyip; maddi ve manevi zarara karşılık verilen tazminatlar da söz konusudur. Bu tazminatlar mal ya da para şeklinde olabilmektedir. Bu tazminatların vergiye tabi olup olmadığı çerçevesinde bir değerlendirme yaptığımızda; Veraset ve İntikal Vergisi’nin konusuna girip girmediğini irdelememiz gerekmektedir.  İvazsız intikaller, Veraset İntikal Vergisi’nin konusuna girmektedir. İvazsız intikalleri düzenleyen Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun ilgili hükmünde; maddi ve manevi zarara karşılık verilen tazminatlar, ivazsız intikal sayılmıştır. Buna göre; boşanma nedeniyle verilecek mal ve paralar, “boşanma koşulu” karşılığı tazminat olarak verildiğinden, ivazlı bir intikal söz konusudur. Bu nedenle, boşanma karşılığında alınan maddi ve manevi tazminatlar; Veraset ve İntikal Vergisi’nin konusuna girmemekte olup, dolayısıyla vergi yoktur.

BOŞANMA PROTOKOLÜNDE VERGİ

Boşanma olayının en önemli konularından olan; nafaka ve maddi ve manevi tazminatlar ile ilgili, Gelir Vergisi ve Veraset ve İntikal Vergisi’nin alınamadığını ifade etmiştim. Anlaşmalı boşanmalarda düzenlenen boşanma protokolünün damga vergisine tabi olup olmadığı konusu da, ülkemizde epeyce bir tartışma konusu olmuştu. Boşanma protokolleri; damga vergisine tabi kâğıtları düzenleyen (1) sayılı tablonun I-A/1 bölümünde düzenlenmiş olup, nispi oranda damga vergisine tabidir. Boşanma protokolü kapsamında yapılan gayrimenkul devir ve teslimlerinde; Harçlar Kanunu gereğince; ödenmesi gereken tapu harçlarının da, taraflar tarafından ödenmesi gerekmektedir.

ALANA DEĞİL, VERENE BAKILMALI

Kamuoyuna yansıyan ve magazin basınının sayfalarını süsleyen milyon dolarlık boşanmalarla ilgili olarak; bu nafaka ya da tazminatları alanlardan çok, bu tazminatları ödeyenlere bakmak vergisel açıdan daha anlamlı olacaktır. Nafaka ya da tazminatlara ilişkin yapılan ödemeler, vergisi ödenmiş bir kaynaktan mı, ya da vergiye tabi olmayan bir kaynaktan mı elde edilmiştir?

Bu soru; Türk vergi sisteminde, nafaka ya da tazminat ödeyenlere sorulamamaktadır. Hatta, ülkemizde harcama ya da tasarrufun kaynağı hiç kimseye sorulamamaktadır. Çünkü ülkemizde, gelir vergisi reformu hâlâ yapılamamıştır ve yapılacağı konusunda da bir irade beyanı ortada yoktur.

Gelir vergisine tabi gelirin tanımında; kaynak kuramından, net artış kuramına geçileceğini açıkça ifade etmeyen bir vergi reformu programı açıklanırsa; hemen oradan uzaklaşın ve o açıklamaları asla izlemeyin.

Vergi mahkemeleri esastan inceleme yapmak zorunda


Pazar günü yayımlanan yazımda inceleme konusu yaptığım, bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararın sonuçlarını değerlendirmemiz bugünkü yazıma kaldı.

Mal ve hizmet alımında bulundukları firmanın, sahte fatura düzenlediği yönünde tespitler bulunmasından dolayı; kendilerini vergi dairelerinin yazıları üzerine, kod listesine alınma baskısı altında hisseden ve serbest iradelerini yansıtmayan düzeltme beyannameleri vermek durumunda bırakılan mükelleflerin; bu işlemlere karşı açtığı davalar, vergi mahkemelerinde artık esastan incelenmek zorundadır. Pişmanlıkla verilen beyannamelere ihtirazı kayıt konularak, dava açılamayacağının ileri sürülmesi; pişmanlık kurumunun doğasından kaynaklanan bir sınır oluştursa da, aynı iddia süresinden sonra verilen düzeltme beyannameleri için geçerli olmayacaktır. Çünkü mükellef, pişmanlık beyanında bulunmamıştır. Ancak, mükelleflerin durumlarını mahkemeler önünde tartışma konusu yapabilmeleri için, düzeltme beyanına ihtirazi kayıt koyma hukuki imkanı dışında bir seçenekleri de yoktur.

Anayasa Mahkemesi, çok önemli bir karar vermiş ve bireysel başvuru hakkının çok büyük işlevler görebileceğini de ispatlamıştır.