Konuyu başka yere bağlayacağım.

Önce şunları yazmalıyım:

Resmi olarak 5 Aralık 1934 tarihi belirtilse de, kadınlara seçme seçilme hakkı 3 Nisan 1930’da verildi. İlk kadın yerel yöneticilerimiz 1930’da seçildi...

İttihatçılar, 1908 Temmuz Devrimi ile kadınlara haklar tanıdı. Ki şaşılacak değildi; programında “kadın ve erkek bilcümle Osmanlılar...” diyordu.

Devrimle kadınlar hayatın her alanında görülmeye başlandı. Dergiler, cemiyetler etrafında örgütlendi. Örneğin... İlk defa kadın ve erkeğin bir arada yer aldığı konferanslar düzenlendi. Ama büyük kadın hareketinden söz etmek olası değildi.

Yine de sormak gerek:

İttihatçılar kadınlara seçme-seçilme hakkını neden ver(e)medi? Balkan Savaşı ve ardından girilen 1. Dünya Savaşı buna engel mi oldu?

Peki, Atatürk bu hak için 1930 yılına kadar neden beklemek zorunda kaldı?

Kadınların seçime katılım konusu Millet Meclisi’ne 1923’de geldi. Meclis 1 Nisan 1923’de genel seçime giderken, mevcut seçim yasasında bazı değişiklikler yapmak istedi.

Atatürk’e muhalif kanadın başında gelen Hüseyin Avni (Ulaş) kürsüye çıkarak, kadınlara oy hakkının verilmesine karşı olduğunu belirtti.

Buna tepki gösteren -Atatürk yanlısı- Tunalı Hilmi’nin konuşması mecliste sıra kapaklarına vurularak protesto edildi. Çoğunluk kadına oy hakkına karşıydı...

Atatürk’ün stratejisi ise belliydi; Cumhuriyet ilan ederek kadını özgürleştirmek... Ve bunu başardı; büyük devrime imza attı...

GERÇEK YÜZLERİ


Peki:

Batı’nın “kültür merkezi” Fransa, kadınlara oy hakkı için neden 29 Nisan 1945 tarihine kadar bekledi?

Biliyoruz ki:

Avrupa’daki ilk kitlesel kadın hareketi 1789 devrim sürecinde bu ülkede görüldü. “Eşitlik, özgürlük, kardeşlik” talebi kadınları; ve kadınlardan oluşan “Özgürlük Amazonu” gibi örgütleri ortaya çıkardı. 1791’de “Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi” yayınlandı.

Ancak...

Yeni palazlanan burjuvazi kiliseyle uzlaşınca, kadınlar tekrar “ikinci sınıf yurttaş” yapıldı. Kimileri giyotinde can verdi. (Öyle ki Korsika’da 1755’de kadınların sahip olduğu oy hakkı Fransız Ordusu’nun işgaliyle kaldırıldı.)

Kadın mücadelesi hep sürdü. Fransız ressam Delacroix’nın, barikat üzerinde bir elinde Fransız bayrağı, diğer elinde tüfek bulunan göğüsleri açık devrimci kadın resmini görmüşsünüzdür. Fransız Devrimi’nin simgesi kabul edilir.

1830 gibi 1848 Devrimi de kadına oy hakkını meclisten geçiremedi.

Batılılar/Fransızlar devrimleriyle hep övünür ama kadınlara oy hakkını neden geç tanıdıkları konusuna hiç değinmezler. (Ki bu arada sömürgeleri Cezayir kadınları oy hakkını 3 Temmuz 1958’e kadar bekledi!)

Uzatmayayım:

Sonuçta: Fransızlar her fırsatta “kadınların fiziksel ve zihinsel yetersizliği” gibi anlamsız gerekçeler ileri sürdü. Burjuvazi de ne kadar “devrimci” gözükse de, ekonomi-siyaseti kadınlarla paylaşmamak için kiliseye biat etti.

Şimdi gelelim asıl mevzuya:

FARK ŞUDUR


Şunu anlatmak istiyorum:

- Tanzimat Fermanı ile Cumhuriyet İlanı arasında fark vardır.

- Tanzimat münevveri ile Cumhuriyet aydını arasında fark vardır.

- Tanzimat teslimiyetçilik, Cumhuriyet bağımsızlık demektir.

- II. Mahmut ve Abdülmecit “yenilikçiliği” ile Atatürk devrimciliği arasında fark vardır.

Biri tercümedir/kopyacıdır.

Diğeri özgündür/ bağımsızlıkçıdır.

Batılılaşma ile aydınlanma aynı değildir.

Fransız örneğini bu sebeple verdim:

Tanzimat’ın Batı hayranlığının mimarı Fransa idi. Kimi gericiler-liboşlar, Cumhuriyet devrimleri için “Batılılaşma” tanımı yapıp “Tanzimat kafası” taşıdığını belirtiyor! Yanlış. İşte tek örnek:

Cumhuriyet, kadına seçme seçilme hakkını 1930’da verdi.

Fransa bu hakkı Türkiye’den 15 yıl sonra verebildi.

Fransa bizi örnek aldı; biz Fransa’yı değil!

Geleyim ana konuya:

İşin özü sömürüye dayanır. “Demokrasinin mabedi” gösterilen Fransa çıkarı için bırakın oy hakkını, 21. yüzyılda bile askeri darbe yapmaktan geri durmadı.

Macron, “NATO’nun birlik beraberliği mi” diyor; “Suriye” mi diyor; “PKK/PYD” mi diyor. Açın önüne hemen “Mali Dosyası”nı... Sadece son altı yılda sömürdükleri Mali’de neler yapmadılar ki?

Yani Macron... Siyasal kültür konusunda Fransa’dan ders alacak değiliz...

Bizim tek önderimiz var: Devrimci Atatürk. 




NOT: Pazar günü Saat 14.00’te Ankara’da Kırmızı Kedi Kitabevi’nde “Kara Kutu Yüzleşme Vakti” kitabımı imzalayacağım. Beklerim...