Yıl 2017... Tekirdağ’da Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturmasında gözaltına alınan bir astsubay itirafçı oldu. Şüpheli astsubay savcılıktaki sorgusunda, FETÖ’nün Tekirdağ’da askerlerden sorumlu olan ve kendileriyle örgütsel faaliyetler kapsamında görüşmeler yapan sorumlu FETÖ abilerinin, irtibat kurmak için ankesörlü telefon kullandıklarını söyledi. ‘Abiler’ kontörlü telefonla, büfe, benzinlik, restoran, bakkal gibi iş yerlerindeki kamuya açık telefonlar üzerinden haberleşiyordu. İşte tam bu noktada ankesörlü hatlar masaya yatırıldı. Ve ortaya şu rapor çıktı:

ARDIŞIK ARAMA: Bir kontörlü hat veya ankesörden, aynı rütbeden veya bir alt rütbeden birden fazla asker aranması varsa bir FETÖ araması olarak değerlendiriliyor. Örneğin, yarbay rütbesinde bir subay arandıktan sonra aynı hattan yine başka yarbay ve albay rütbelerinde askerlerin aranıp aranmadığı inceleniyor.

PERİYODİK ARAMA: Aynı asker 15 günde bir aynı ankesörlü telefondan aranmışsa, bu arama mahrem imam tarafından yapılan arama olarak kabul ediliyor.

99’A TAMAMLAMA: HTS kayıtlarında önce 2-3 saniye süren bir görüşme olup olmadığına bakılıyor. Öyleyse bunun yanlış bir arama olduğu değerlendirilerek, bu aramadan hemen sonra yapılan arama inceleniyor. Örneğin son iki rakamı (0505 XXX XX 66) olan bir telefon numarası ile yapılan görüşme 2-3 saniye sürmüşse bunun asıl aranmak istenilen numara olmadığı değerlendiriliyor. Bu numaradan sonra son iki rakamı 33 olan bir telefon araması gerçekleşmişse, mahrem imamın sorumlu olduğu askerin telefon numarasını 99’a tamamlayarak kayıt ettiği değerlendiriliyor.

Yüzbaşı Ç.E.


10’A TAMAMLAMA: HTS kayıtlarında 2-3 saniye süren bir görüşme olup olmadığına bakılıyor. Görüşme yapılan telefonun son dört rakamı inceleniyor. Telefonun son dört rakamının 10’a tamamlanıp tamamlanmadığı inceleniyor. Örneğin 0505 XXX 24 12 numarasından 2-3 saniye sonra 0 505 XXX 86 98 numaralı bir telefon aranmışsa, mahrem imamın FETÖ mensubu askerin telefon numarasının son dört rakamının her birini 10’a tamamlayarak kaydettiği belirleniyor.

Şimdi gelelim İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, geçen alı günü, FETÖ’nün TSK içerisindeki kripto yapılanmasına yönelik yürüttüğü soruşturma kapsamında yaptığı operasyona...

İki subay aynı dakikalarda aynı ankesörden aranmış


Ankesörlü veya büfe telefonlarından örgütün “mahrem imamları” olarak nitelendirilen terör örgütü yöneticileriyle görüştükleri öne sürülen 48’i muvazzaf 66 şüpheliyi yakalamak amacıyla çalışma başlatıldı. İzmir merkezli 28 ilde eş zamanlı operasyon düzenlendi. Operasyonda Foça İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yapan Yüzbaşı Ç.E.’nin de aralarında bulunduğu 53 kişi gözaltına alındı.

Peki İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, Yüzbaşı Ç.E.’ye nasıl ulaştı: 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden dört yıl sonra ardışık arama ve periyodik aramalardan...

Örneğin...

4 Mart 2012...

(02623215384) numaralı ankesör hattından 05443744099 numaralı telefon 14 saniye süreyle saat 15.45.44’te aranmış...

Saniyeler sonra... Aynı ankesörden, 15.46.05’te, 05443474... numaralı telefeon aranmış ve görüşme 35 saniye sürmüş...

Saniyeler sonra... Aynı ankesörden, 15.46.58’de, 0553474... numaralı telefon bir daha aranmış ve görüşme 36 saniye sürmüş...

İlk aranan numarada 6 ve 7’nci rakamlar 74...

İkinci aranan numarada 6 ve 7’nci rakamlar 47...

Ve... İkinci aranan yani gerçek numara Salı günü gözaltına alınan Yüzbaşı Ç.E.’nin...

Aynı dakikalarda aynı ankesörden bir arama daha yapılmış...

(02623215384) numaralı ankesör hattından 054434740.. numaralı telefon 15.48.04’te aranmış... 36 saniyelik konuşmanın ardından 15.51.11’de yine aynı numara aynı ankesörden bir kez daha aranmış. Bu da 43 saniye sürmüş... Yüzbaşı Ç.E.’yi arayan ankesörün aynı dakikalarda aradığı ikinci isim de TSK’dan ihraç edilmiş Üsteğmen Ö.K.

İşte bu aramalar ‘periyodik ve ardışık arama’ kapsamında değerlendirilmiş... (İzmir operasyonundaki dosyada bu şekilde yapılan aramalarla ilgili çok sayıda delilin olduğu ifade edildi!)

SON NOT: Yüzbaşı Ç.E.’yle ilgili iddialardan biri devre arkadaşlarından ifadesi... O ifadeye göre, 2010 yılında teğmen olan Yüzbaşı Ç.E. le birlikte çok sayıda ismin ev toplantılarına katıldığı öne sürülüyor!


Tabipler yedi ay önce ne dedi, kim haklı çıktı




Epidemiyoloji: Toplumdaki hastalık, kaza ve sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklıklarını ve bunları etkileyen belirteçleri inceleyen bir tıp bilimi dalı. Sağlığı geliştirmek ve hastalıkları azaltmak için sağlık bilgilerini toplamak, yorumlamak ve kullanmak bu bilim dalının amaçlarından.

Bütün siyasi tartışmaları bir kenara bırakın... Ve lütfen sıkılmadan okuyun...

Tarih 30 Mart 2020...

Açıklamanın başlığı: “Salgında başarı, bulaşı-hastalanmayı önlemektir; mücadelede doğru yöntem epidemiyoloji bilimine uymaktır!”

Türk Tabipleri Birliği, (TTB) yaklaşık yedi ay önce salgına karşı önerilerini sundu. Örneğin... “Henüz, hastalığı (COVID-19) geçirip sağlığına kavuşanlarda kalıcı bağışıklığın gelişip gelişmediğinin tam olarak bilinmemesi bir yana, hastalığı geçirmemiş herkesin risk altında olduğu bir dönemdeyiz. Hastalığın benzerlerine göre bulaşıcılığı oldukça yüksek (RO=2-3), epidemiyolojik verilerle hazırlanan senaryolara göre herhangi bir kontrol yönteminin uygulanmaması halinde toplumun yarısından fazlasının enfekte olması, hastalığın üç ay içerisinde zirveye ulaşması ve çok sayıda ölümün gerçekleşmesi olasıdır.”

TTB tam yedi ay önce, “...Herhangi bir kontrol yönteminin uygulanmaması halinde toplumun yarısından fazlasının enfekte olması, hastalığın üç ay içerisinde zirveye ulaşması ve çok sayıda ölümün gerçekleşmesi olasıdır” dedi...

Bugün ne yaşanıyor? Kim haklı çıktı?

Salgın yönetimi bilimsel olmalı


Tespitlerden en önemlisi: “... Tüm virüs hastalıklarında olduğu gibi, COVID-19’a özgün olan bir ilaç ve tedavi henüz mevcut değil. Bu durum göz önüne alındığında, hastalıktan korunma başka bir ifadeyle, sağlıklı kişilerin hastalanmasının önlenmesi öncelik ve büyük önem taşıyor. Bunun da yolu; salgın yönetiminin öncelikli ve bilimsel bilgiye dayalı olarak, Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğu ve koordinasyonunda sürecin tüm bileşenlerinin katılımıyla ve şeffaf olarak hayata geçirilmesidir.”

Bu cümlelerde ‘siyaset’ var mı? Yok... Ya da ‘hainlik’... Yok!

TTB çok net önerilerde bulundu: “Bunların dışında salgına karşı genel bir önlem olarak, toplumun hareketliliğinin sınırlanması (Community containment) söz konusu olabilir. Toplumun büyük bir çoğunluğunun uyması koşuluyla, kişisel etkileşimleri ve hareketliliği azaltmak için bütün toplantıların iptali, okulların kapatılması, evden çalışmanın benimsenmesi ve bakkaldan yiyecek almak gibi zorunlu karşılaşmalarda 2 metrelik fiziksel uzaklığın korunması gibi uygulamalar yürürlüğe konabilir. Ancak ülkemizde olduğu gibi özel sektörde çalışanların ücretli izin verilmeksizin çalışmaya devam etmek zorunda kaldığı koşullarda, bu uygulamanın etkili olması beklenemez.”

Katı bir izolasyon


Geçen mart ayında durum neyse bugün de o değil mi? Ya da daha ileride bir saldın durumu yok mu? Var! O zaman TTB’ye kulak vermek önemli:

“... Bugün ve sonrasında yapılması gereken Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerdiği gibi çok sayıda test yaparak, katı bir izolasyon uygulamaktır. Geldiğimiz aşamada, epidemiyolojik veriler ışığında belirlenecek bir süre için toplum hareketliğinin kısıtlanması yaygınlaştırılarak sürdürülmeli, herkese test uygulanabilmesi sağlanmalı, hastane tedavisi gerekmeyen hastaların izolasyonuna ağırlık verilmelidir. Ayrıca olgu sayıları ve sağlık hizmeti kapasitesi iller bazında değerlendirilerek, gerektiğinde, çalışma koşulları ve fizik mesafeyi korumayı sağlayacak önlemler il bazında alınmalıdır. Düzenli geliri olmayanların, günlük kazanabilenlerin, yoksulların günlük zorunlu gereksinimlerinin karşılanmasının mümkün olmadığı koşulları değiştirilmeden; toplum hareketliliğinin kısıtlanması başta olmak üzere tek başına salgına karşı alınması gereken önlemleri tartışmak yeterli değildir.”

SONUÇ: TTB’yi eleştirebilirsiniz... Ancak... Tabipleri hedefe koymak doğru değil! Geçen mart ile ekim arasında yaşananlara bakın ve kimin haklı çıktığını görün!