Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Albayrak “Yeni Ekonomi Programı”nı ilan etti. Programda, ülkenin içinde bulunduğu çok ciddi ekonomik sıkışıklıktan nasıl çıkılacağını anlatan hiçbir şey yoktu. Herhalde akıllarındakini açık etmek istemediler. Kısaca bu program “yok hükmündedir”. İrdelemeye kalkışmak propaganda oyununa gelmek olur. Bir ülkenin ekonomik yapısı, birincisi devlet (kamu), ikincisi firmalar (özel sektör) üçüncüsü ise hane halkı olmak üzere üç kesimden oluşur. Bu kabil program açıklamalarının esas amacı, devletin, gelecek üç yılda neleri yapmaya niyeti olduğunu ortaya koymasıdır. Buna bakarak firmalar ve halk, kendi planlarını “devletinkiyle çelişmeyecek” şekilde yapma şansına kavuşur. Mesela Albayrak “ben kurlara bakmıyorum” derken, ihracatı pahalı dövizle teşvik edeceğini ilan ediyorsa, firmalar da iç piyasadan ziyade dışarısı için üretim yapmak üzere örgütlenirler. Mesela, devlet, büyükşehirlerde elektrik, doğalgaz ve su fiyatlarına ek vergi koyacağını ilan ederse, yeni ev alacak kişiler küçük şehirlerde konut edinmeyi tercih edebilir. İşte buna ekonomiyi yönlendirmek denir.

PLANLI EKONOMİ BİTTİ, PROGRAMLI EKONOMİ BAŞLADI

1917 Ekim Devrimi” (Komünist İhtilâlı) sonrasında, sadece Rusya’da değil tüm dünyada “kapitalist olmayan” ekonomik sistemler kurma fikri “merkezi planlama” ile ete kemiğe büründü.  Bilhassa az gelişmiş ülkelerin aydınları ve otokrat siyasetçileri, “daha hızlı ve daha adil” bir kalkınma ancak tam planlama ile olur; ekonominin gidişatı piyasaların insafına terk edilemez dediler.  Merkezi planlamanın cebren uygulanabilmesi ve gelir dağılımının daha eşitlikçi olması için “üretim araçları mülkiyetinin” devlete ait olması gerekiyordu. Bu da bireysel özgürlüğün sonu demekti. 1980’e kadar “merkezi planlama” fikri farklı yoğunlukta uygulandı.  Ortaya çıkan sonuçlar fiyat mekanizmasının yönettiği “piyasa ekonomisi”nin daha etkin çalıştığını gösterdi. Bizde de 1960 darbesinden sonra “Devlet Planlama Teşkilatı” kurulmuştu. Bana kalırsa, 1960 darbesi biraz da “merkezi planlamayla hızlı kalkınma” fikrini hayata geçirmek emeliyle yapılmıştı. Neyse.

GENEL EKONOMİ PROGRAMI DEĞİL, AMACA YÖNELİK PROGRAM GEREK

Hafta içinde açıklanan 3 yıllık “Yeni Ekonomi Programı” (YEP) biraz eski “Beş Yıllık Kalkınma Planları” geleneğinin devamıdır. Ama daha ziyade Babacan’ın sevdiği ve bugün hemen bütün özel firmalarda kullanılan “Orta Vadeli Üç Yıllık Plan”ın adı değiştirilmiş halidir. Bu programların sayısal hedeflerinden çok, kendi içinde tutarlı olması önemlidir. Üç yıllık programlar her yıl hazırlanan “yıllık bütçe”nin alt yapısıdır. Bugün Türkiye’nin ihtiyacı olan şey YEP değildir. Türkiye’nin “cari açıksız büyümeye” odaklanmış stratejik bir plana ihtiyacı vardır. Böyle bir planda, tutmayacağı bugünden belli sayısal hedefler olmaz. Ama arkasında “yalpalamayan” bir irade bulunur.

Son söz: Yurttaşlar! Hedefiniz, cari açıksız büyümedir, ileri!