Döviz fiyatlarının yılbaşından beri istikrarlı yükselişinin son günlerde hızlanmasıyla ekonomimiz, “sıkıntılı” bir dönemden “daha sıkıntılı” bir döneme girdi. Şöyle ki; hükümetimiz, “düşük faiz-bol para” politikası uygulayarak, koronavirüs salgınının yarattığı ekonomik daralmayı genişletmeye çalışıyordu. Bu ferahlatıcı süreçte bir duraklama olabilir. Çünkü enflasyonu azdırmasın diye, döviz fiyatlarını frenlemek şarttır. Bu gerekçeyle hükümet, ekonomik faaliyeti genişletmek için uygulamakta olduğu bu “düşük faiz-bol para” politikasından vazgeçmek zorunda kalabilir. Aslında bu cümleyi “kalacaktır” fiili ile bitirecektim. Ama vazgeçtim. Çünkü ülkemizde, konu, ister “dış siyaset” ister “iç siyaset” ister “iktisat ve maliye” olsun, öncelikle “inadım inat” politikası uygulanmaktır. Dolayısıyla politika yapıcılar, yol kesmeyebilir, gemiyi bodoslama buzdağının (kriz diye okuyun) üstüne sürebilir. Bir de bakmışız, çarptığımız buzdağı paramparça olmuş ve gemimiz değil yüzmeye devam etmek, uçmaya bile başlamış.

BU YIL MİLLİ GELİR ZOR ARTAR

Ekonomiyi “tarım”, “sanayi” ve “hizmetler” diye üç ana sektöre ayırarak izliyoruz. Bu sektörleri, milli gelire yaptığı katkının toplam milli gelire oranına göre büyüklük sırasına diziyoruz. Dünya Bankası’nın hesaplarına göre Türkiye ekonomisinin en büyük sektörü, %56 payla hizmetlerdir. Bunu %27 ile sanayi ve onu da %7 ile tarım izliyor. Koronavirüs salgını en fazla hizmetler sektörünü vurdu. Çünkü bu sektör, ulaşım ve fiili insan ilişkileri ortamında katma değer yaratır. Gerek kara, deniz ve hava ulaşımının, gerekse insanların toplu halde bulunmalarının kısıtlanması, hatta zaman zaman yasaklanması, hizmetler sektörünün milli gelire yapacağı katkıyı azaltmıştır. Bu sektörün en çok döviz kazandıran alt sektörü olan “gelen turizmi” (incoming) maalesef çökmüştür. Bu da piyasaya döviz arzının azalıp, fiyatlarının beklenmedik oranda artmasına sebep olmuştur. Gerek milli gelire en büyük katkıyı yapan “hizmetlerin” en fazla daralacak sektör olması, gerek bol döviz girişi sağlayan turizmin gerilemesi, 2020’de milli gelirin artma ihtimalini sıfıra yaklaştırmıştır.

EKONOMİ NASIL TOPARLANIR

Ekonomimizin “sürdürülebilir” bir şekilde toparlanması için iki şeye ihtiyaç var: Biri “toplam talebin artması” diğeri “cari açığın azalması” dır. İç talebi “düşük faiz-bol para” ile coşturmak, GSMH (milli gelir) büyümesi sağlıyor, ama “döviz açığı” da artıyor. Bu da finansal istikrarsızlığa (devalüasyona) sebep olup kriz yaratıyor. Halbuki iç talep duraklasa, onun yerine “dış talep” (ihracat diye okuyun) artsa, toplam talep dolayısıyla GSMH yine artar. Üstelik “net döviz girdisi” cari açığı kapatır. Kur artışı esastan durur. Yükselen döviz fiyatları bize “yapısal dönüşüm” için bu fırsatı yarattı.

Son söz: Sorunun çaresi, sorunun içindedir.