Konumuz koronavirüs salgını. Doktorlar bu virüse kısaca Covid-19 diyor.

İlk soru, bu salgın ve onu önlemek için alınan yasaklar ne zaman bitecek?

İkinci soru, salgın bittikten sonra ekonomik ve sosyal hayat tarzımızda “eski normal”e mi döneceğiz yoksa yaşam biçimimizde “yeni normal” mi oluşacak?

Üçüncü soru, eğer “yeni normal” oluşacaksa, bu yeni normalde ekonomik ve sosyal yaşam, eski normalden hangi konularda, ne kadar farklı olacak?

★★★

Ben de sizler kadar hatta biraz daha fazla bilgi bombardımanı altındayım. Zihnimi netleştirmeye ve gelecek günleri betimleyen bir resim çizmeye çalışıyorum. Bazen karamsarlığa kapılıyor ve “Bu iş galiba uzun sürecek” diyorum. O zaman Âşık Veysel’den ilham alarak “Uzun ince bir yoldayız” diyorum. Ama bu bedbinliğim fazla sürmüyor. “Bu yangın birkaç ay içinde söner gider” kanaatim üste çıkıyor. Kısa ve geniş bir yoldayız.

İNSANOĞLU, BİLİMSEL GELİŞME SAYESİNDE ŞİMDİ DAHA GÜÇLÜDÜR

Acaba Göbeklitepe’nin inşa edilmesinden bu yana dünyanın kaç yerinde, kaç defa ne gibi salgınlar çıktı? Bu salgınlar ne kadar sürdü, nüfusun yüzde kaçı ufûl etti? Büyücü hekimler bu salgınları durdurmak için neler yaptılar? Bilmiyorum. Ama kesin olarak bildiğim bir şey var: Bu salgın hastalıkların hepsi sona erdi. Hayat güzelleşerek devam etti. Bu sefer de öyle olacaktır.

★★★

Ayrıca şurası muhakkak ki; insanlığın ulaştığı bilimsel ve teknolojik düzey sayesinde bu seferki salgın hem daha kısa sürecek hem de daha az cana mal olacaktır. Sadece dezenfektanlar, kısmen de olsa tedavide etkili mevcut ilaçlar, mekanik solunum cihazları vs hesaba katılsa, bu taçlı virüs karşısında şimdilerde o kadar da eli-kolu bağlı olmadığımız anlaşılır.

İNSAN DAVRANIŞLARININ KÜLLÜNE İKTİSAT DENİR

IMF’nin fikir babası büyük ustamız Keynes, 1936’da yayımlanan “İstihdam,

Faiz ve Para’nın Genel Teorisi” adlı kitabında “animal spirit” (hayvani ruh) deyimi kullanır. Hayvani ruh, “içgüdüler, karakter ve duygulardan” oluşur. Bunlar, insan davranışlarını belirler.

★★★

İktisat, insanlar toplu halde yaşadıkları zaman daha müreffeh oldukları için ortaya çıkmış bir bilim dalıdır. İnsan, yaşamak için programlanmıştır. Çevresinden ne kadar korksa da sonunda hayatını sürdürmek için çevresiyle ilişki kurması gerektiğinin bilincindedir.

Çevreyle her ilişkinin bir risk içerdiğinin de farkındadır. Beslenme, korunma ve çoğalma ihtiyaçlarını tatmin edemez hale geldikçe “risk iştahı” artar. Hatta ölümü bile göze alır. Çünkü o, zaten bir ölümlüdür.

Son söz: İnsanlar ölür, toplumlar yaşar.