Çok genel bir yakıştırma yapmak gerekirse AKP, kapitalist; CHP, sosyalist temayüllüdür. Kapitalist sistemde ekonomiyi “piyasalar”, sosyalizmde ise “hükümet” yönetir. “Piyasalar yönetir”; devlet, fiyatların serbestçe oluşacağı piyasa ortamı sağlar demektir. Piyasa fiyatı (market price), özel mülkiyet, girişim özgürlüğü ve bilhassa “âdil rekabet” varsa doğru noktada oluşur.  Sosyalizmde ise, siyasi iktidar ve onun emrinde bulunan devlet (yani yüksek bürokratlar), ekonomiyi “planlayarak, teşvik ederek ve icabında komut vererek” idare eder. Günümüzde (hatta geçmişte) hiç bir ülkede ne saf “kapitalizm” ne de saf “sosyalizm” uygulanmıştır. Evrende “siyah-beyaz yoktur, grinin tonları vardır” denir. AKP ve CHP başta olmak üzere, bizim siyasi partilerimizin hepsi, iktisadi sistem tercihleri açısından ne siyah, ne de beyazdır. Aralarında sadece ton farkları vardır. Ama bu ideolojik ton farkları, şartlar gerektirdikçe bazen açılmakta bazen yok olmaktadır.

AKP DEVLETÇİLİĞE EVRİLİYOR

İster iktisadi, ister fiziki, ister hayati olsun her sistem, sistemin tasarım tercihleri ve mantığı icabı “sistemik krizlere” gebedir. Bu yüzden Korona-virüs, deprem, kuraklık ve benzeri doğal afetler veya insan yapması harpler gibi dışsal sebepler olmasa bile, gerek kapitalist gerek sosyalist sistemlerde “sistemik iktisadi kriz” çıkabilir. İster dışsal, ister içsel sebeple olsun, eğer kriz, kapitalist sistemde çıkmışsa çözüm, sosyalizmde; sosyalist sistemde çıkmışsa çözüm kapitalizmde aranır. Bu çok tehlikeli bir kafa karışıklığıdır.  Günümüzün “fikrî tuzağı”, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomilerinde, ortaya çıkan sorunlara “komuta ekonomisi” ile çözüm aranmasındadır.

DEVLET MÜDAHELESİNİN AMACI VE KAPSAMI

Krizi hafif atlatmak için, ülke ekonomisi ne kadar serbest piyasacı olursa olsun, devlet müdahalesi caizdir. Ancak bu müdahalenin amacı ve kapsamı doğru tanımlanmalıdır. Yaşamakta olduğumuz kriz ortamında devlet müdahalesinin iki meşru ve ahlaki amacı vardır. Birincisi; altta kalan vatandaşların canının çıkmasına izin vermemek, ikincisi de kriz yüzünden batma tehlikesi geçiren ama aslında sağlıklı olan firmaları yaşatmaktır. Bu müdahaleler (işsizlik ve veya gelirsizlik yardımları, vergi ertelemeleri, vergi indirimleri, kredi hacmini artırıcı ve maliyetini düşürücü para politikaları v.b.) mutlaka “serbest piyasa mantığı” içinde ele alınmalı ve nihai amaç “serbest piyasa sistemini yaşatmak” olmalıdır. Yaşatılması gerekenlerin  başında da “bankalar” gelir. Mesela sonsuz zarar etme özgürlüğü olan kamu bankalarını levye yaparak, kâr etmezse batacak olan özel bankaları kredi vermeye zorlamak haksız ve hatalı bir uygulamadır. Reel sektör firmalarını yüzdürmek için özel bankaları batırmak, kaş yaparken göz çıkarmaktır.

Son söz: Çözümün yarattığı sorun, çözülenden büyük olamaz.