Açılıyor dosyalar.

Yolsuzluklar.

Yeni zengin yaratmalar.

Belediyeyi yolmalar.

Kişi ve şirket kayırmalar.

Dökülüyor cerahat!

Ne kadar çok dosya açılırsa, ne kadar çok cerahat kalıntısı; “çalınan, çaldırılan belediye parasının somut kanıtlarla, eksiksiz belgelerle desteklenmiş yolsuzluğu savcıların önüne götürülürse” o kadar iyi!

Bu cerahatli yapı!

Bu avantacılık!

Bu kul hakkı yeme!

Sanki bitiyor.

Artık bitmeli!

★★★

Yeni bir dönem yaşıyoruz.

İlk kez Türkiye’nin 12 büyük belediyesi iktidarda “cerahat temizleyici” işine soyundular. Ve ellerindeki hukuk, ahlak, dürüstlük, doğruluk, şeffaflık araçları ile “cerahati temizlemeye” koyuldular.

Ülke için şans!

Büyük adım.

Türkiye nüfusunun yüzde 45’in yaşadığı ve ülke ölçeğinde tüm belediyelerin toplam harcadıkları paranın yüzde 50’den fazlasının döndüğü 12 büyükşehir belediyesi muhalefet partisine geçince, ikili iktidarın birbirini denetlemesi ortamı doğdu. İlk kez Türkiye’de yerel iktidar yani belediye yönetimi, merkezi iktidarın dönemindeki belediyeciliği “cerahat merceği” altına aldı.

Samimi görünüyorlar.

Kalıcı olacaksa...

Siyasi ahlak devrimi.

Başlayabilir.

Halk da sahip çıkar.

Öylesine yeni bir dönem açılır ki, Almanya’da, Japonya’da, Kuzey Avrupa ülkelerinde yaşandığı gibi “ismi rüşvete, yolsuzluğa bulaşan bir politikacı” Türkiye’de de “yaptığından utanır” istifa eder. Savcı hemen harekete geçer, “yolsuzluğu saptanan politikacı Türkiye’de de hapse girer.” Bu tutarlılık bütün ülkeye yayılır, cerahat bataklığını kurutan devrim olur.

★★★

CHP Belediyeleri böyle bir görev yüklendi. Adım attılar.

Devamı gelir mi?

Samimiler mi?

İzleyip göreceğiz.

Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş, toplam tutarı 3 katrilyon lira (sıfırları atılmamış parayla) yolsuzluk ve usulsüzlüğü 169 dosya haline getirip savcılığın önüne koyduğunu açıkladı. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da, “15.4 milyar liralık ilk yolsuzluk dosyasını” yargıya taşıdı. Bu yolsuzluğu yapmakla suçlanan 23 kişi içinde şu anda bakanlık yapmakta olan eski belediye görevlisi bile var. Yapılan açıklamalardan görüyoruz ki, yolsuzluğun ana çatısı olan; “Ahlaksız politikacı- Ahlaksız Bürokrat- Ahlaksız İş adamı” bir araya geliyorlar, belediyeyi soyuyorlar. Aynı üçlü Ankara’dan dağıtılan ihalelerle Türkiye’yi de soyuyor.

Savcılar sessiz.

Bir ay geçti.

Ankara Belediye Başkanı’nın önlerine koyduğu tek bir dosyanın bile takibine başlandığı haberini duymadık. Savcılar, önlerine gelen “yolsuzluk dosyalarına” takipsizlik verirlerse Belediye Başkanları ne yapacak? İhaleyi veren (politikacı) yolsuzluğa göz yuman (bürokrat), belediyeyi soyan ve rüşvetle hem politikacıyı, hem bürokratı yemleyen (iş adamı) yani bu üçlü; dosya dosya, isim isim, ilişki ilşiki, düğüm düğüm, ilmek ilmek...!

Devrim emek ister!

Cerahat çok derinde!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Böylesini de gördük!


Yeni bir haber, hafta başında SÖZCÜ muhabiri Veli Toprak imzasıyla yayınlandı. Unutulmasın diye ve yukarıdaki ana yazıyla bağlantılı olduğu için tekrar yazıyorum: Ordu’nun Belediye Başkanlığı’na eskiden iktidar partisi AKP’den bakanlık da yapmış bir politikacı Hilmi Güler seçildi. Seçimle geldi, helal olsun! Orduda ayakkabıcılık işi yapan iki esnaf, 2020 model çok lüks bir araç (Volvo S 90) satın almışlar. Normalde böyle lüks bir aracın piyasada aylık kirası 25 bin lira imiş. Bu iki ayakkabıcı esnafı, lüks aracı Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler’e ayda sadece 1000 TL’ye kiralamışlar. Üstelik aracın sahibi iki esnaf kira sözleşmesine “kiralanan bu araç kira süresi içinde satılsa bile kira sözleşmesinin sona ermesine kadar kiracıda kalacaktır” diyen bir madde de koymuşlar. Böylece aracın 3.5 yıl daha Belediye Başkanı Hilmi Güler de kalmasını da garanti etmişler. Belediye Başkanı da “Esnaf arkadaşlar, siz aylık kirası 25 bin TL olan aracınızı bana sadece 1000 TL’ye kiralıyorsunuz... Bu ne iştir? Bu ne sevgidir?” diye hiç merak etmemiş, biniyor.