Koronavirüs salgınının ekonomik ve sosyal hayata etkilerini azaltmaya yönelik son düzenlemeler kapsamında işverenlerin 3 ay süreyle işçi çıkarması yasaklanırken, bu süre içinde işçilerine ücretsiz izin kullandırma serbestisi tanındı.

Ücretsiz izin kullandırılan ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan işçilere de günlük 39.24 lira nakdi ücret desteği verilmesi öngörüldü. Kısa çalışma ve ücretsiz izin uygulamalarında önceliğin hangisinde olacağının yasada belirtilmemiş olması, işçi işveren arasında ihtilaf yaratma potansiyeli en yüksek olan konu.

Bu bağlamda, “İşveren kısa çalışma ödeneği yerine ücretsiz izin yöntemini tercih edebilir mi?” ya da “Kısa çalışma ödeneği için başvurmayıp, çalışanı ücretsiz izin kullanmaya zorlayabilir mi?” sorularına yanıt aranıyor.

İŞVERENİN İNSAFINA BIRAKILMIŞ

Yasal düzenlemede, kısa çalışma ödeneğine başvuru ile ücretsiz izin kullandırma konusunda öncelik belirlenmemiş. Diğer bir deyişle, işverenin öncelikle kısa çalışma uygulaması için başvurması gerektiğine, kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan çalışanlarını ücretsiz izne çıkarabileceğine ilişkin bir açıklık yok.

Çalışanlar işverenin insafına bırakılmış. Bunu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı da kabul ediyor. Bakan, “ücretsiz izin konusunun suiistimal edilmemesi için takipte olacaklarını” belirtip, “İşverenlerin de buna uyacağına inanıyoruz” diyor.

Türk-İş, “önceliğin kısa çalışma ödeneğinde olduğuna” dikkat çekip, üyelerine “kötü niyetli kullanımın kendilerine bildirilmesi” çağrısı yapıyor. Ancak bazı işverenlerin kısa çalışma uygulamasını tercih etmeyip, kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilecek durumda olan çalışanlarını da ücretsiz izne zorladıkları gelen okur sorularından anlaşılıyor.

Yasa yapıcı, çalışanları işverenin insafına bırakmayıp, “kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan işçinin ücretsiz izne çıkarabileceği” hükmüne yer vermiş olsaydı, bu konu tartışılmayacak, doğması muhtemel binlerce ihtilaf önlenmiş olacaktı.

Mevcut yasal düzenlemenin lafzına (yazılı metnine) göre, işveren kısa çalışma ödeneği için başvurmayıp, işçisini ücretsiz izne çıkarabilir. İşçisinin onayını alması da gerekmez.

İŞÇİ NE YAPABİLİR?

Kısa çalışma ödeneğinden yararlanması mümkün olmakla birlikte, ücretsiz izne çıkarılan işçinin de başvurabileceği yollar elbette ki var.

Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü’ne şikayette, Türk-İş’e bildirimde bulunabilir. Ancak buradan bir sonuç çıkmaz. İşveren hakkında ceza bile uygulanamaz.

Çalışan için haklı fesih hakkı doğar.

Yasada her ne kadar “Ücretsiz izne ayrılmak, işçiye haklı nedene dayanarak sözleşmeyi fesih hakkı vermez” hükmü yer alsa da kısa çalışma ödeneği yerine ücretsiz izin yöntemine başvurulması, işverenin kötü niyetli davranışına bağlı olarak işçi açısından haklı fesih nedeni oluşturacaktır.

Zira asgari ücretle çalışan işçi kısa çalışma ödeneği olarak 1.752 lira alabilecek iken, ücretsiz izne çıkarılması halinde ücret desteği olarak 1.168 lira almak durumunda kalacak. Yüksek ücretliler açısından kayıp daha da fazla olacak. 4.381 liraya kadar kısa çalışma ödeneği alabilmek mümkün iken 1.168 liraya razı olmak gibi bir durum ortaya çıkacak.

Bu durum işçiye, iş sözleşmesini ücretsiz izne çıkarıldığı için değil, işverenin kötü niyetli davranışı sonucu uğradığı hak kaybına bağlı olarak haklı nedenle fesih hakkı verecek ve kıdem tazminatı gibi yasal haklarını talep edebilecektir.

ÖNCELİK KISA ÇALIŞMA OLMALI

Her ne kadar yasa zorunlu kılmasa da işverenler öncelikle kısa çalışma ödeneği için başvurmalı. Kısa çalışma ödeneğinden yaralanması mümkün olan çalışanlarının haklarını korumalı. Herkes için zor geçen şu dönemin mümkün olduğunca az kayıpla ve ihtilafsız aşılması sağlanmalı. Aksi durum işçinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshine ve ihtilaf çıkmasına neden olacak, bu da çalışma barışını olumsuz etkileyecektir.