Şubat 2009...

Sert kış koşullarına karşın, sımsıcak bir seferberlik hali yaşanıyor.

Çünkü İsrail, Gazze’ye abluka uygulamakla yetinmiyor, çocuklar başta olmak üzere çok sayıda sivilin canlarını hedef alan misket bombalarını adeta yağmur gibi yağdırıyor. Uzmanların “bomba içinde yüzlerce bomba” diyerek tanımladıkları misketler havada patlıyor, yakıcı ışıklarla üç dört futbol sahası büyüklüğündeki bir alanda bulunan herkese felaket yaşatıyor.

Bu dayanılmaz zulüm, vicdanları harekete geçiriyor ve bölgeye yardım götürebilmek için, nefes kesen bir yarış başlıyor.

★★★

9 Şubat gecesi;

Bağcılar’daki Kanal-D ve Star TV koridorlarında müthiş bir koşuşturmaca yaşanıyor.

Çünkü saatler 21.00’e geldiğinde, iki televizyonda “ARENA ÖZEL” ortak yayını başlayacak ve Gazze’ye bağış toplanacak.

Bu amaçla değerli dizi oyuncuları Ceyda Düvenci, Cem Davran, Beren Saat, Beyazıt Öztürk, Kıvanç Tatlıtuğ, Erkan Petekkaya, Ayça Varlıer ve ARENA ekibindeki sevgili arkadaşlarım stüdyoda gece boyunca cevap verecekleri telefonların başına geçiyorlar.

Çok geçmeden Kızılay’da devrim gibi değişimlere imza atarak onun halkımızın gönlündeki eşsiz yerini yeniden almasını sağlayan Başkan Tekin Küçükali de aramıza katılıyor.

Birlikte kameraların karşısındaki yerimizi alıp, milyonlarca lira ve büyük miktarda da yardım malzemesi bağışıyla sonuçlanacak kampanyamızı başlatıyoruz.

Tekin Bey, gecenin sonunda özveriyle katkıda bulunan oyuncu kardeşlerimize ve ekibimize teşekkür ederken gözyaşlarını tutamıyor.

★★★

Seferberlik her geçen gün daha da hızlanıyor, örneğin Uncular Birliği TIR’lar dolusu un bağışlıyor. Sadece Evyap Firması’nın ücretsiz verdiği temizlik malzemeleri ve deterjan kolileri, ancak 20 TIR’a sığabiliyor! Böylece dünyanın o güne kadar gördüğü en uzun ve kapsamlı yardım konvoyu oluşturuluyor.

Ve 149 Kızılay TIR’ından oluşan dev konvoy, törenle yola çıkıyor...

★★★

Bir Kızılay yetkilisi sonrasını şöyle anlatıyor:

“Konvoyumuzun güzergahı risklerle dolu olduğu için, her 10-15 TIR’ın önünde, telsizli görevlilerin bulunduğu öncü güvenlik birlikleri ilerliyordu.

Yol boyunca en etkileyici anlardan birini, Suriye’nin başkenti Şam’da yaşadık.

Konvoyun geçeceği caddelerde gündüzleri pazar kurulduğundan, bir karışıklığa yol açmamak amacıyla, Şam’dan gece geçmeyi planlamıştık.

Bu nedenle kente geldiğimizde saat gecenin 03.00’ünü bulmuştu.

Ama o da ne?

Gecenin o kör saatinde binlerce Suriyeli, ellerinde Türk Bayrakları’yla caddeleri doldurmuş, Kızılay konvoyunu selamlıyordu!..

Bu beklenmedik coşkulu karşılama, kafiledeki herkesi ağlatıyordu...”

(O tarihte Suriye’deki kriz henüz patlak vermemiş ve “Kardeşim Esad” söylemi, “Düşmanım Esed’e dönüşmemişti-UD)

★★★

Kızılay’ın 149 TIR’ı Gazze’ye salimen vardığında, İsrail saldırıları sürüyor, göz gözü görmüyordu.

Ama açlıktan kırılan, içecek su bile bulamayan Gazzelilere yardımların hiç vakit geçirmeden ulaştırılması gerekiyordu.

Oldukları yere yığılacak kadar uykusuz, yorgun ve bitkin durumdaki ekip, “Biraz nefes alıp dinlenelim” bile demeden kolları sıvadı.

En öne Kızılay Başkanı Tekin Küçükali geçti.

Yardım malzemelerini bir at arabasına yüklediği gibi, gecenin karanlığında Gazze sokaklarına daldı.

Sağda solda bombalar patlıyor, Küçükali’nin arabasının biraz ötesine misketler düşüyordu.

Ama ölümün hemen yanı başlarında kol gezmesine karşın, gıda çeşitleri ve diğer ürünler havada kapışılıyor, Gazzelilerin gökyüzüne yükselen hayır duaları, neredeyse bomba seslerini bastırıyordu.

Bu yürek yakan durumu gören Kızılay ekibinin hiçbir üyesi yılmadı, korkup bir yerlere sığınmadı. Herkes, gücü tamamen tükeninceye kadar yardım dağıttı.

Böylece dünya yardımseverlik tarihinin en etkileyici sayfalarından, hatta destanlarından biri, Kızılay tarafından Gazze’de yazıldı...

★★★

Gazzeliler bunu unutur mu?

Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın da desteğiyle Kızılay’a, 1000 metrekarelik bir arsa bağışlandı.

Kısa sürede, içinde konferans salonu ve misafirhanesi de bulunan Kızılay Lojistik Merkezi inşa olundu.

★★★

Bunları yıllar sonra niçin yazdığıma gelince...

Türkiye’de yaşadığımız doğal afetlerde felaketzedeleri müşfik kollarıyla kucaklayan Kızılay, en güç ve en tehlikeli koşullarda Gazze’ye kadar gidip hem mazlumların imdadına yetişmiş, hem de kaşla göz arasında misafirhanesini ve Lojistik Merkezi’ni yapıvermişti.

Elazığ ve Malatya depreminden sonra gördük ki o Kızılay’dan geriye neredeyse sadece adı kalmış!...

Öyle olmasaydı, felaketzedeler yağmurda, karda, kışta çadırlarda yaşamak zorunda bırakılmaz çoktan sımsıcak Mevlana Evleri’ne geçmiş olurlardı!..