İktidarın bulvar gazetesi Takvim, 22 Eylül 2017 günü ‘Hiç olmadığı kadar yakınız’ manşetiyle çıktı. Manşetin altında Erdoğan ve Trump’ın Beyaz Saray’da gerçekleştirdikleri görüşmeden sonra el ele sıkışırken çekilmiş bir fotoğraf yerleştirilmişti. Takvim’e göre “İki lider samimi bir görüntü sergiledi.”

Erdoğan, “Dostum Trump” diye seslenirken, ABD lideri “İki ülke hiç olmadığı kadar yakın” dedi.

PAPAZ KAÇTI

Takvim’in bu manşetinden yedi ay sonra Türkiye ile ABD, hiç olmadığı kadar karşı karşıya geldi. Gerginlik, İzmir’de yaşayan Protestan din adamı Andrew Craig Brunson’un tutuklanması ile başladı.

Brunson ve eşi yaklaşık 20 yıldır Türkiye’deydiler.

ABD’de açılan Reza Zarrab Davası’ndan yaklaşık bir yıl sonra, Brunson FETÖ ve PKK ile bağlantılı olduğu iddiasıyla tutuklandı. Brunson’a casusluk ve örgüt üyeliğinden dava açıldı. ABD, Brunson’un bırakılmasını istedi.

Erdoğan, karşılığında Fetullah Gülen’i isteyerek, “Ver papazı, al papazı” dedi. Doğrusu Türkiye, talebinde haklıydı. Çünkü 15 Temmuz’un lideri olmakla suçlanan Gülen, ABD tarafından yıllardır korunuyordu.

Ne var ki...

Trump, hiç olmadığı kadar incitici tweet’ler attı.

ABD’nin Türkiye’ye yaptırım uygulayacağını açıkladı.

Nitekim uyguladı da!

O ana kadar 5 TL civarında olan dolar birkaç gün içerisinde 7.5 TL’ye kadar tırmandı.

Türkiye geri adım attı.

Brunson, 12 Ekim 2018’de örgüte yardım suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis verilerek serbest bırakıldı.

ABD’ye dönen Brunson, Beyaz Saray’da ağırlandı.

Trump, seçim kampanyası için hazırlattığı klipte, kurtardığı ABD’li rehineler arasında Brunson’ı da gösterdi. Türkiye, hukukun askıya alındığı, davaların ancak siyasi pazarlıklarla halledildiği bir üçüncü dünya ülkesi muamelesine uğradı.

Türkiye, papazı yollasa da...

ABD, değil Gülen’i, darbeci bir subayı bile iade etmedi.

Hiç olmadığı kadar aşağılayıcıydı.

TRUMP’UN MEKTUBU

ABD ve Rusya’nın desteğini alan PYD, Suriye’nin kuzeyinde adım adım devletçiğini inşa ederken; Türkiye, ‘Barış Pınarı Operasyonu’ için hazırlıklara başladı.

Trump, 8 Ekim 2019’da şu tweet’i attı:

“Türkiye, sınırı aştığını düşündüğüm bir şey yaparsa ekonomisini yok ederim. Daha önce de yaptım.”

Hiç olmadığı kadar tehditkardı.

Anadolu’da, bin yıldır kardeşçe yaşayan iki halk için “Kürtler Türkiye’nin doğal düşmanı, yüz yıldır savaşıyorlar” dedi.

Barış Pınarı Operasyonu, uluslararası baskıdan ötürü hedeflerine erişemeden bitirildi.

Aynı günlerde Trump’ın Erdoğan’a hitaben mektup yazdığı ortaya çıktı.

Erdoğan’ı ‘General Mazlum’ diye andığı PKK’lı Ferhat Abdi Şahin ile pazarlığa oturmaya davet etti. “Aptallık etme” dedi.

Hiç olmadığı kadar küstahtı.

Türkiye’nin sakladığı mektup, Trump tarafından sızdırıldı.

Başbakan Bülent Ecevit’in ABD Başkanı Bill Clinton karşısındaki zarif duruşu ile on yıllardır alay eden iktidar, bu küstahlığı yanıtsız bıraktı.

Erdoğan, “Takdim ettim” demekle yetindi.

Halbuki, 1964’te Kıbrıs’a yönelik olası müdahale karşısında ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’ın İsmet İnönü’ye gönderdiği uyarı mektubu, Trump’ınkinin yanında düğün davetiyesi kadar zarif kalırdı.

Obama’nın iktidarında telefonlarına çıkılmayan PYD’liler, Beyaz Saray’da ağırlandı.

ABD ve PYD, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin tapulu arazisinde petrol işine girdi.

Onlar hiç olmadığı kadar yakınlaştılar.

Biz hiç olmadığı kadar uzağız.

BİZ KALKTIK, YUNAN OTURDU

ABD ile ipler gerilirken Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alındı. Silah için şu yoklukta 2.5 milyar dolar ödendi. Şimdi ambalajından çıkaralım mı, çıkarmayalım mı diye tartışılıyor. Oysa bu uğurda, ortağı olduğumuz F-35 projesinden ihraç edildik.

Hiç olmadığı kadar zarardayız.

Dahası ABD, Dedeağaç ve Girit’te askeri üs kurdu. Güney Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunu kaldırdı.

Hiç olmadığı kadar tehdit altındayız.

Trump, dün itibarıyla koltuğu Biden’a devretti. Beyaz Saray’daki törene katılmadan başkentten ayrıldı.

Trump’ın 4 yıllık iktidarında Türkiye, hiç olmadığı kadar ABD’ye bağımlı, ekonomisi bir tweet’le çökecek denli yoksul ve itibarı sarsılmış bir ülke haline geldi.

Tesadüf bu ya...

Maddi şartlardan ötürü Takvim gazetesinin kapanacağı söyleniyor.

Hiç olmadığı kadar hazin...

İYİ Parti, yüzde 3 baraj öneriyor


İYİ Parti’nin hazırladığı İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışması dün Genel İdare Kurulu’na sunuldu. Metinde, şu öneriler var:

-Bütün yetkiler başbakanda toplanacak.

-Kabine, TBMM’den seçilecek.

-Cumhurbaşkanı partisiz olacak.

-Seçim barajının yüzde 3’e düşürülmesi öneriliyor.

-Anayasa Mahkemesi ile Hakimler Savcılar Kurulu üyeleri yalnızca cumhurbaşkanı ve TBMM tarafından belirlenmeyecek. Bu seçimde meslek örgütleri etkili olacak. Ayrıca parlementoda  uzlaşma aranacak.

-Kamuya eleman alınırken istisnai haller dışında mülakat kaldırılacak ve fişleme bitirilecek.

-Devlet vatandaşın gözetimine açılacak.

Bu taslak, pazartesi günü İYİ Parti’nin milletvekillerine gönderilecek. Ardından hukukçu il başkanlarının görüşü alınacak. Şubat başında kamuoyuna açıklanacak.