Cumhuriyet Halk Partisi aylardır iktidar partisinden daha çok “gündemi belirleyen parti” konumunda. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekonomiden başlayarak diğer tüm konulardaki söylem ve eylemleri, bu partinin belediye başkanlarının yaptığı olumlu çalışmalar toplumu yakından ilgilendiriyor. Bugün CHP’nin, önde gelen, çalışmaları ve ülkenin sıkıntılı anlarındaki aktif görev üstlenmeleriyle, yaptığı bilgilendirici konuşmalarıyla takdir toplayan, partiye en çok emeği geçen isimlerinden CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile yaptığım ve merak ettiğiniz birçok konuda çok net açıklamalarını bulacağınız röportajı okuyacaksınız.

■ Siyasetin ve toplumun tek gündemi ekonomi, dolar dün neredeyse 13 TL’ye ulaştı. 15 TL’yi de geçecek haberleri çıkıyor. Dolar arttıkça hayat sadece dar gelirliler için değil, orta sınıf için de çok pahalı olmaya başladı. Hep aynı sorunun cevabını arıyoruz, erken seçim olmazsa halk bu duruma nasıl dayanacak?

ORTA DİREK YOKSUL OLDU

Eskiden bir orta direk vardı. Yoksullarla varsıllar arasında ve yoksullarla varsıllar arasında toplumun geniş bir kesimini karşılayan, aç olmayan, borcunu ödeyebilen, çocuğunun eğitimine para ayırabilen, çok az da olsa sosyal hayatına bir fon ayırabilen bir orta direk vardı, şimdi o kesim de yoksullaştı. Eski yoksullar aç, sürünüyor ve artık orta direk yeni yoksullar oldu. Bir toplumun bu kadar yoksulluğu taşıması mümkün değil. Seçime kadar nasıl gidecekleri çok haklı bir soru çünkü vatandaşın da sabrı kalmadı, bıçak kemikte. Ben Türkiye’nin her köşesini geziyorum, Ardahan’da duvarında tuğra asılı MHP’li bir esnaf da çıkarken “Başkan seçim ne zaman” diyor, Antalya’da da aynı soru var, Muş’ta da Konya’da da var. Özellikle eski orta direk-yeni yoksullarımızın, esnaf ve memurumuzun kaçınılmaz sorusu. Bu yüzden, seçime kadar iktidar ne kadar beklerse, direnirse, sandıktaki hesaplaşma onlar açısından çok daha ağır olacak, tablo her geçen gün ağırlaşıyor.

GENÇLERİN HAYALLERİ VE YABANCI YATIRIMCI Özgür Özel, “Gençlere Türkiye’de hayal kurdurabilirsek, yabancıya da Türkiye’de yatırım yaptırabiliriz” diye konuştu.


KAYBEDECEĞİNİ BİLİYOR

■ Bütün bu olumsuz tabloya rağmen muhalefet liderlerinin acil seçim çağrılarının bir faydası olmuyor gibi?

Olmaz olur mu, acil seçim çağrısı seçimden kaçanın seçimi kaybedeceği algısını güçlendiriyor. Kazanacağını bilen bir iktidar, herkes “seçim” derken neden seçimden kaçsın? Kaybedeceğini biliyor, bu da muhalefet partilerinin özgüvenini artırıyor ve vatandaşın da iktidarın değişmesine olan umudunu artırıyor, sandığa katılımı artıracak mesela. Ama bu kış zor mu geçecek, zor geçecek, o yüzden “kara kış paketi açıklayın” diyoruz. Katarlı yayıncı kuruluş “Maçlar oynanmıyor, maçlar tatil oldu, benim paramı affedin” diyor hemen affediyorlar, 5’li müteahhidin ödemelerini affediyorlar, vergilerini affediyorlar. Affettikleri milyarlarca dolar para. Affettikleri paranın onda birini bile yoksullara, esnafa dağıtmadılar pandemide. Siyaset, öncelik belirleme işidir, önceliği 5’li çete olanlar vatandaşı kara kışta bırakıyor.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ

■ Dolar gerçekten 15 TL’ye kadar çıkarsa Türkiye neyle karşılaşır, erken seçim olmazsa sizler ne yapacaksınız?

Dünyadaki bütün ekonomistler başka bir şey söylüyor, sadece “kendisine ekonomist diyen” Erdoğan başka bir şey söylüyor. Bütün ekonomistler faizin sonuç olduğunu söylüyorlar, neyin sonucudur faiz; kötü yönetimin sonucudur. Bir tek Tayyip Erdoğan “faizin sebep olduğunu” söylüyor ve diyor ki “Faizi indirirsen enflasyon da düşer”. Faizi indirdiğinde döviz fırlıyor, buna engel olmak için Hazine’den döviz satarsanız 128 milyar dolar yok olup gidiyor ve o para şimdi olmadığı için artık döviz önlenemez şekilde yukarıya gidiyor. Ekonomisi çok büyük ölçüde ithalata dayalı bir ülke olarak da otomatikman benzin, doğalgaz, elektrik ve bunların etki ettiği her şey artıyor. Devamlı “sorun faiz” diyor, bence sorun faiz değil, bunları öneren başımızdaki vaiz. O gidip de ekonominin başına bilgili, gerçek ekonomistler gelmeden bu sorun çözülmeyecek. Biz ne yapabiliriz? Bütün dünyada hukuk-ekonomi ilişkisi diye bir gerçek var, hukukun üstünlüğü endeksi yukardaysa ülkelerin milli geliri de yukarda. Türkiye’deki sorun, kimsenin bu ülkede hukuk olduğuna inanmaması. Burada 6 siyasi partinin oluşturduğu yeni ekonomi masası çok önemli, eğer gelecekte “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” diyen herkes, yani Cumhur İttifakı dışındaki herkes “Biz geldiğimizde hukukun üstünlüğü olacak, sivil bir anayasa olacak, hakim teminatı olacak, herkes önünü görecek” derse durum düzelir.

128 milyar doları, kamu bankaları üzerinden yandaş isimlere sattılar


■ Hazine’den kaybolan 128 milyar dolar, yolsuzluklarla yitirilen milyar dolarlar, seçimden sonra gelecek hükümetin ekonomiyi düzeltmesine engel olmayacak mı?

İktidar değiştikten sonra döviz rezervlerinin yerine konması iyi yönetimle mümkün ama bu 128 milyar doların satılması sürecinde şüpheli işlemler var. Devletin 128 milyar dolar gibi bir para sattığı süreçte eskiden Merkez Bankası şeffaf ihaleler yapıyordu. Kime sattığını söylemese de kaç paradan, ne kadar dolar sattığı biliniyordu, ayrıca da kaydı tutuluyordu. Berat Albayrak zamanında kamu bankalarıyla gizli protokol yaptılar ve bu parayı kamu bankaları üstünden üçüncü kişilere sattılar. Çok kelepir dolarları çok yandaş kişilerin, çok yandaş müteahhitlerin aldığı şüpheleri var.

■ Ama o dolarları alan yandaş müteahhitlere hiçbir şey yapılamayacak herhalde.

KAMULAŞTIRACAĞIZ

Yapılacak. Beşli çetenin bütün ihalelerini masaya yatıracağız. Bu paraların tek kuruşunu ödemeyeceğiz, maliyetlerini vereceğiz, makul tacir karı vereceğiz, gitsinler dertlerini Marko Paşa’ya anlatsınlar. Uluslararası Tahkim için hukukçu arkadaşlarımız çalışmalarını yapıyorlar ve diyorlar ki “Bir ülke dolandırıldıysa, yolsuzluk varsa ülkeyi yönetenlerle o ihaleyi alanlar arasında organik bir bağ ispatlanabilirse o zaman Tahkim o ülkeleri haklı görebilir”, biz bunun mücadelesini vermeye de hazırız. Bundan önce yaptıkları pahalı hastaneleri, tünelleri, köprüleri mutlaka kamulaştıracağız, sadece masraflarını ve karını vereceğiz ama 30 yıl boyunca bunlara para ödemeyi reddediyoruz.

Hesaplaştığımız adamlarla helalleşeceğiz diye bir şey yok


■ Geçmişte yapılan hataları masaya yatıracağız diyorsunuz ama CHP aynı zamanda “Devri sabık yaratmayacağız” diyor, çelişki yok mu?

CHP geldiğinde helalleşeceğiz demek veya devri sabık yaratmayacağız demek geçmişte yapılan suçları, yolsuzlukları, kusurları affedeceğiz demek değil. Herkes kanunun önünde vereceği ne hesap varsa, verecek! Başta o 4 bakan, sonra Ruhsar Pekcan, sonra şüpheli ihalelerle adı geçen herkes. AK Parti’ye oy veren veya çeşitli sebeplerden dolayı AK Parti’ye üye olmuş vatandaşın tedirgin olacağı bir şey yok ama yolsuzluk yapanlar, suç işleyenler korksun! Herkes yaptığını, ettiğini çekecek.

■ Helalleşme konusu gündemden inmiyor. Mesela AKP ile hangi konularda helalleşebilirsiniz? Birçok kişiden “önce hesaplaşma, sonra helalleşme” lafları duyuluyor.

OKKIR VE TATAR

Hesaplaştığın adamla helalleşeceksin gibi bir şey yok, ben Ergenekon-Balyoz’da, Askeri Casusluk’taki göz göre göre yalan delillerle, yalan CD’lerle insanları ailelerinden mesleklerinden eden, kimini hayatından eden, örneğin Kuddusi Okkır’ı düşünelim, Ali Tatar’ı düşünelim, bunlara sebep olanlarla önce hesaplaşacağız ama sonra niye helalleşelim? Helalleşilecekler var, helalleşilmeyecekler var, masum, suçsuz ve mağdurlarla helalleşilir ama eli kanlı adamların neyiyle helalleşeceksin.

■ Kemal Kılıçdaroğlu “Partimizin de geçmişte hataları oldu, helalleşme yolculuğuna çıkma kararı aldım” dedi. Derin kutuplaşmayı giderme amaçlı söylediği bu sözleri tartışma yarattı ve sonra kimlerle helalleşeceğinin listesini açıkladı. Ancak tepkiler sürüyor, mesela 28 Şubat nedeniyle şimdi, yıllar sonra 80-85 yaşında cezaevine gönderilen generallerin eşleri çok tepkililer. Rakip partililer, bazı gazeteciler de durumu yıpratma amaçlı kullanıyor. Bu konuda yeni açıklamalar yapılacak mı?

Almanya eski Başbakanı Willy Brandt, sosyal demokrat bir lider, çıktı Yahudilerle ilgili üzüntülerini dile getirdi, onun Yahudi soykırımıyla hiçbir ilgisi yoktu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığını da böyle görmek lazım, “Yapılmış her yanlışla helalleşeceğim” diyor. O helalleşme yolculuğundan bahsetti, birileri de bunu tam olarak anlayamadıkları için çarpıtıyorlar. Genel Başkan’ın ifadesi şu; “Bu ülkeyi barıştıran kişi olmak istiyorum” diyor. Burada, ne kendi partisinin tarihini karalayan bir yaklaşımı var, ne de helalleşmeyi kendi partisinin süresiyle kısıtlama var. Bir helalleşmenin zamanının gelip gelmediğini kişiler, partiler değil, zamanın ruhu belirler.  Tayyip Erdoğan hemen döndü “Sen önce Dersim’le hesaplaş” dedi. Onun üzerine ben “Biz Dersimli yoksul bir ailenin çocuğunu Genel Başkan yaparak helalleştik” sözünü söyledim.

Özgür Özel

80 yaşın üzerindeki insanları hapse atarak, 28 Şubat’la hesaplaşılmaz


■ 28 Şubat, o dönemin Başbakanı’nın, yardımcısının, hükümet üyelerinin imzaladığı bir MGK bildirisiyle başlayan süreçti. Hükümet aynen görevine devam etti ama yıllar sonra o bildiriyi yazan generaller cezaevine kondular. İmza atanların helalleşmesi gerekmez mi? Dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’e mahkemede “Size baskı yapıldı mı” diye sorulduğunda “Kimin haddine” demişti. Bu durumda 28 Şubat’la helalleşmenin yanlış anlaşılması da doğal değil mi?

28 Şubat’ın iki önemli mağduru var... O dönemde okuma hakkı elinden alınmış gençler ve 28 Şubat davasının mağdurları var. Metne şerh koymayıp imza atan, sonra da “Bize darbe yapıldı” diye konuşanların söylediklerinin bir önemi yok. 28 Şubat’a itirazını kayda geçiren, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener dışında kimseyi görmedik. Tansu Çiller, 15 Temmuz kutlamasına gitti diye unutuldu bunlar. 28 Şubat sürecinde antidemokratik bir müdahale oldu ama bu dönemin bütün kusurunu 80 yaşın üzerindeki insanların üstüne yükleyip onları demir parmaklıkların arkasında ölüme itmek, 28 Şubat’la hesaplaşmak değildir. Aksine 28 Şubat mağduriyetini istismar etmektir. Millet AK Parti’nin bu istismarından bıktı.Tarih önünde affetmeyeceğiz. Kılıçdaroğlu, 28 Şubat’la ilgili olarak, o dönemin mağdurlarıyla helalleşmekten söz ediyor.

‘Tek adam’la Anayasa pazarlığına oturacak kadar saf değiliz


■ Parlamenter sisteme dönmek yerine bu sistemi iktidar-muhalefet birlikte revize etseler olmaz mı diyenler var ekranda, sizin cevabınız ne olur?
Anayasalar, toplumsal uzlaşma metinleridir, her doğan için yapılır, bunlar Erdoğan için yaptılar. “Partili cumhurbaşkanı” ile ilk düğme yanlış iliklenmiştir, hepsini açıp tekrar iliklemek lazım. Yeni parlamento, yeni anayasayı yapacak. ‘Tek adam’la anayasa pazarlığına oturacak kadar saf değiliz.