Saat sabahın ikisiydi. Orduevi’ne geldi emekli Amiral. Odasına, eşinin yanına çıkacaktı. ‘Çıkamazsınız, buraya girişiniz yasaklandı. Hemen terk edin’ dediler!

★★★

Ülkelerin orduları ve ordularının muharebe gücü, o ülkelerin ekonomik gelişmişliği, silah gücü, eğitimi, ikmal yetenekleri, sahip oldukları teknoloji ile ölçülür. Bu hayati özelliklerin yanında bir de ‘moral’ vardır ki, en az diğerleri kadar önemlidir. Moralsiz bir ordu ne denli güçlü olursa olsun bir kanadı hasarlı kuş gibidir.

Kurtuluşa giden yolda Türk Ordusu’nda bunların tamamı birden yoktu! Ama hepsine bedel iki şey vardı. Ümit ve haklılık... Tarihteki çok az ordu bir savaşa girerken tam teçhizat ‘ümit ve haklılıkla’ donanmıştır. O da bizimkiydi...

O tarihlerde Ankara...

Kasaba gibiydi deniyor fakat, Kurtuluş Savaşı yıllarında bugünkü kasabalarımızın yanında ‘köy’ dense yeriydi. Memleketin en cesur, en kelle koltukta yaşayan Çılgın Türkleri buraya koşmuştu ama yemek yiyecek bir yer, yatacak otel yatağı bile yoktu. Askeri sivili bir yandan savaştı bir yandan da bakir Başkent’i imar etmeye çalıştı. Sonra da ‘Biz yaptık, biz’ diye övünmedi.

Övünmeyenlerden biri de zamanın Milli Savunma Bakanı Abdülhalik Renda’dır. Ankara’da bir arsa satın aldı. Bu arsayı, Ankara’nın eski Valisi Yahya Galip’ten satın aldığı başka bir arsa ile birleştirdi ve ‘hibe’ etti. Kime mi? Türk Silahlı Kuvvetleri’ne!

Bir bakan, Milli Savunma Bakanı emrindeki orduya 6263.5 metrekare arsa verdi. Ankara’daki bu arsaya askere ‘moral olsun’ diye Cumhuriyet’in ilk askeri dinlenme tesisi ‘Zabıtan Yurdu’ yapıldı. 1932 yılındaki açılışına Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, Başbakan İsmet İnönü katıldı. Atatürk gelmedi açılışta. Üç gün sonra gitti Zabıtan Yurdu’na. Henüz kapıdan girmeden bir direktif verdi: Buranın adı Orduevi olsun... İşte o günden beri orduevleri var... İsim cuk oturmuştur. Sıcaktır, çünkü evdir. Sert ve kararlıdır, çünkü ordudur.

Ama artık bu güzel isimli yerler mahkeme oldu, savcı oldu, hakim oldu cezalandırma aracı oldu... Üstelik hukuktaki ‘Suçu ispatlanana kadar herkes masumdur’ ilkesine rağmen...

★★★

1960’da Deniz Lisesi’ne girdi. 1967’de teğmendi, Donanmaya katıldı. 1976’da Deniz Harp Akademisi’ni bitirdi. Kurmay yüzbaşıydı Genelkurmay’da görev yaptı. Sayısız eğitim programına katıldı. NATO Karargahı’nda planlama subayı olarak görev yaptı. Gemi komutanlıkları, komodorluğu yaptı. Deniz Kuvvetleri Plan ve Prensipler Başkanlığı, Hücumbot Filosu Komutanlığı yaptı. Tümamiral oldu. Kardak Krizinden sonra Genelkurmay Yunanistan-Kıbrıs Daire Başkanlığı’nı kurdu yönetti, Mayın Filosu Komutanlığı ve Donanma Kurmay Başkanlığı yaptı. 2001 yılında kendi isteği ile emekli oldu. Ödül gibi, 28 Şubat davasında sanık sandalyesine oturtuldu, beraat etti.

Düşünüp memleket için iyi şeyler olsun isteyenlerden, düşündüklerini kendine saklamayanlardan biriydi o. Emekli Amiral Mustafa Özbey... “Bize darbe yapacaklar” denilen, günlerce gözaltında tutulan 104 emekli amiralden biri. Hakim tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılınca ünlü ressam ve yazar eşinin de kaldığı Ankara’daki Merkez Orduevi’ne gitti. “Yasak geldi atıldınız, giremezsiniz” dediler sabahın ikisinde... 41 yıl hizmet verdiği Ordu’nun evinden ayrıldılar sessizce.

İç Hizmet Yönetmeliği’nin orduevleri ve askeri garnizonları bölümünde, “subaylar ile emekli subaylar orduevlerinin tabii üyeleridir. Bu kişiler bu mahallerde siyasi konuşma, siyasi telkin yapamaz, öneride bulunamaz, yasal ya da yasadışı kurulmuş siyasi parti, kuruluş, dernek ve örgütlerden biri hakkında propaganda yapamazlar. Yasağa uymayanlar sosyal tesislerden yararlanma hakkını kaybeder” hükmü var. Başka? “Söz atma, sarkıntılık, ırz ve iffete tecavüz, askerlik haysiyetine, şerefine dokunan fiilleri işleme” gibi suçları işleyenler de orduevi hakkını kaybeder. Başka? “Emekli üyeler ile bunların aile fertlerinin birisinin irticai, bölücü, yıkıcı faaliyetler içerisinde yer aldığının ya da TSK aleyhine beyanda, faaliyette bulunduğunun tespiti halinde” bu kimselerin orduevlerine girişleri Genelkurmay tarafından yasaklanır deniyor.

Peki orduevine girişi sabaha karşı yasaklanan emekli Amiral Mustafa Özbey’in durumu bunlardan hangisine giriyor?

En önemli soruyu sona sakladım. Ülkesine, Donanmasına 41 yıl hizmet verip emekli olan amiralini ‘tabii üyesi olduğu’ orduevinden kovanlar, sosyal medyada tekkedeki fotoğraflarda cübbesinin altından apoletleri görünen ve hakkında soruşturma başlatıldığı açıklanan ‘sarıklı amiral’ olarak anılan subayına da orduevine giriş yasağı getirmiş midir acaba?

Bilmiyoruz!