Darbecilere ilk kurşunu sıkan 2 komutan Güven Şağban ve Ali Demir o geceyi Saygı Öztürk'e anlattı:


15 Temmuz 2016, saat tam 22.31’i gösteriyordu. Jandarma Genel Komutanlığı Beştepe Kışlası önünde sivil araçtan inen, ellerinde tabanca bulunan albaylar Ali Demir, Güven Şağban, Nurettin Alkan ve Aziz Yılmaz kimseden emir ve talimat almadan gelmişlerdi. Daire başkanı oldukları jandarmayı, darbe girişiminde bulunanlardan kurtarmak için oradaydı. Daha birkaç saat önce esas duruş gösterip emir ve talimatlarını yerine getirenler, bu kez uzun namlulu silahlar, hücum yeleklerini giymiş, komutanlarına karşı adeta düşman askeri muamelesinde bulunuyorlardı. Onların, daire başkanlığı hükmü bitmişti. “Bize emir veremezsiniz” deniliyordu.

İLK MÜDAHALE 4 ALBAYDAN

Güven Albay, nizamiye önünde kendilerini içeriye sokmak istemeyenlere, bundan vazgeçmeleri için emir vermeye çalışırken onlardan “Siz bize emir veremezsiniz” cevabı silah sesleri arasında kayboluyordu. Güven Albay, o arbede sırasında, birlikte geldiği üç arkadaşından koptu. 5 kişi kendisini sarmalayıp nizamiyeden içeriye aldı. Evet, bu darbe girişimine Türkiye'de ilk müdahaleyi bu 4 albay yapmıştı.

Jandarmada silahlı ve kamuflajlı kıyafetli kişiler var. Onlar jandarma okullar komutanlığında kursiyer olan daha yeni harp okulunu bitirmiş teğmenler. Bunlar darbede görev almaları için getirilmişti. Albay Güven Şağban şunları söylüyor: “Onlara ‘Ben sizin komutanınızım. Buranın amiri benim. Bunlar darbe yapıyor. Bunların emirlerini dinlemeyeceksiniz. Bizim emirlerimizi dinleyeceksiniz’ diyorum. Ama bize müdahale ediyorlar. Karargahın kapısını açmıyorlar. Bizle çatışıyorlar ve beni rehin aldılar. Halen Tunceli Bölge Komutanı olan Nurettin Alkan’ı da kolundan yaraladılar.”

IŞIK HIZIYLA GELDİ

O gece jandarmaya gelen albaylardan Ali Demir (Daha sonra general oldu) şunları anlatıyor: "Darbeye kalkışanların samimiyetle söylüyorum 10-15 kişi olduğunu düşünüyordum. Ama 245 sanık yargılandı. Tuğgeneral Ahmet Hacıoğlu’nu da telefonla arayıp bilgi vermiştim. Acilen gelmesini arz etmiştim. Kendisi oraya ışık hızıyla geldi. Başbakan Binali Yıldırım 2302’de, Cumhurbaşkanı 00.20’de açıklama yaptı. Yani biz onlardan çok önce müdahale etmiştik. Özellikle Cumhurbaşkanı'nın açıklamasından sonra kitle halinde halk sokağa çıktı. Eşim aradı; ‘Gençlik Caddesi'nde tanklar yürüyor’ dedi. Ben o an girişimin kapsamının çok daha derin olduğunu anladım. Darbenin bastırılmasında halkın sokağa çıkması kritik öneme haizdi. Biz devletimize canı gönülden hizmet ettik ve verilen görevler de tertemiz o üniformayla teslim ettik.”

BÖYLE KONUŞAMAZSIN

İçeriye giremeyen komutanların karargahı camiydi. Güven Albay rehineydi. O kritik saatleri Güven Albay şöyle anlatıyor: “Ben rehin olarak götürülürken ateş sonucu beni götüren teğmenle birlikte yere düştük. Kalkarken, teğmene ‘ Bunlara uymayın. Bakın yarın hepimiz yargılanacaksınız, suçlu olacaksınız. Devletimiz büyüktür. Sizin hepinizi alt etmesini bilir. Bunların emirlerini dinlemeyin’ diye defalarca uyardım. Bunun üzerine ağzını kapatmak istediler. O akşam karargahta bulunan görevli nöbetçi personeli bir amfiye toplamışlar. Beni de onların yanına götürdüler. İçeridekilere seslendim: Darbe yapıyorlar. Bunlara uymayın. Onları da ‘siber saldırı var’ diye oraya toplamışlar. Tabii orada çocuklar gerçeği öğrendi. İçeride Emniyet terör Dairesi Başkanı Turgut Aslan ve şoförü de varmış.

SİLAHI ATEŞ ALMADI

Ben böyle söyleyince darbeyi jandarmada yürütülen Erkan Öktem geldi. Silahını çekmeden önce bana ‘Sen bize şimdi hesap vereceksin’ deyince, ‘Benimle böyle konuşamazsın. Bana ‘Komutanım’ diyeceksin. Bu arada ellerim bağlı ve etrafımda muhafızlar var. Onlara da ‘Benim emirlerimi dinleyeceksiniz’ dedim. Bunun üzerine Erkan Öktem tabancasını çekti ve bana ateş etmek istedi.

Tabancayı kurdu, tetiğe bastı. Takdiri ilahi işte, silah ateş almadı. Daha sonra mermiyi tabancasından çıkardı. Az önce benim uyardığım aralarında yarbayların da olduğu arkadaşlar, ‘Ne oluyor orada?’ diye bağırınca beni bırakıp onlara doğru yürüdü. ‘Sessiz olun, yoksa sesini çıkaranı vururum’ diye bağırdı. Beni de duvarın kenarına oturmam için yolladı. Karargahın içindeki durum buydu. Ben gelip uyardığımda darbe yapıldığını orada bilmeyen kalmamıştı.”

DARBECİ DİYE GÖZALTINDA

Dışarıda çatışmalar sürüyordu. Albay Nurettin Alkan, yaralı olarak bir taksiyle hastaneye götürülüyordu. Tümgeneral Arif Çetin de gelmişti. Kendisine “Komutanım karargaha girmeyin” denildi. Jandarmanın karargahı cami ve imamın evi olmuştu.

Albay Ali Demir, dışarıda olduğu için o an Güven Albayın neler yaşadığını bilmiyordu. Onlar da ilginç olaylar yaşıyordu. Üniformalı olarak çevrede keşif yaparken “Darbeci” sanılıp gözaltına alındı ve araca bindirildi. Orada durumunu anlattıktan ve haklarında başka kaynaklardan bilgi aldıktan sonra Ali Demir ve Aziz Yılmaz, özür dilenerek serbest bırakıldı. Üstelik bu iki komutan ‘Balyoz Davası'ndan da uzun süre cezaevinde yatmışlardı.

Karargahı teröristlerden temizlemek için polis ve jandarma özel harekat timleri istendi. Jandarma Genel Komutanımız Orgeneral Galip Mendi adına gönderdiğimiz yazıda, kanunsuz eyleme katılmamaları çağrısı yapılıyordu.

AŞAĞIYA İNDİRDİLER

Güven albayı üst katta bulunan salona götürdüler. Gözleri bağlı olarak cam kenarına oturtuldu. Az sonra Turgut Aslan ve şoförünü de getirdiler. Bu arada dışarıda çatışmalar yoğunlaşmıştı. İçeriden dışarıya ateş ediliyor, dışarıdan da karargaha ateş ediliyordu.

Güven Şağban devam ediyor:

“Arada kalmıştım. Ellerim arkadan bağlı olarak sabaha kadar orada bekledik. Zaman zaman Erkan Öktem gelip gidiyor, talimat veriyordu. Ayrıca Erkan Öktem’in talimatlarını telsizden duyuyorduk. Bu arada saat 01.00 civarında sala okundu. Halk ‘Asker kışlaya’ diye bağırıyor. Erkan Öktem telsizden halka ateş etmelerini filan istiyor. Sabah 06.00 civarında Erkan tekrar geldi. Gözlerimiz kapalıydı ama günün ağardığını hissettik. ‘Bunmları da aşağıya indirin’ dedi.”

İHTİYACIN OLMAYACAK

Güven Şağban, her an öldürüleceğini düşünüyordu. Şağban, o kritik saatleri şöyle anlatıyor:

“Erkan Öktem ‘Bunları aşağıya indirin’ dediğinde, başka bir kışlaya götürecekler diye düşündüm. Çünkü dışarıda çatışmalar sürüyordu. Bomba sesleri hiç eksik olmuyordu. Sesinden tanıyınca ‘Erkan bizi nereye götürecekseniz götürün ama önce bir tuvalete götürün’ dedim. Erkan ‘Gittiğiniz yerde tuvalet ihtiyacınız olmayacak’ karşılığın verince durumun çok ciddi olduğunu anladım.

Darbeciler Şağban'ı silahla tehdit etti. Gözünü bağlayıp Jandarma'dan çıkardı.




Önce Turgut Aslan’ın şoförünü, Turgut Aslan'ı, arkadan beni aşağı indirmeye başladılar. Üçüncü kattan zemin kata doğru iniyoruz. Yanımda kolumdan tutan resimde görülen teğmen var. Şimdi gözlerim bağlı olduğu için ben ne yapabilirim filan diye düşündüm. Gece biraz uğraşıp böyle ellerimi gevşetmeye çalışmıştım. Biraz daha uğraşıp ellerimi çözsem yanımdakini ekarte etmeyi düşündüm.

PANİK YAŞANINCA

Bu nedenle de yavaş yavaş yürüyüp öndekilerle arayı açmaya başladım. Yanındaki o çocuk diyor ki ‘Hızlı yürüyün. Ara açılıyor.' Erkan Öktem,  Turgut Aslan'ı ve korumasını aşağı inince sağ taraftan bahçeye infaz etmek için çıkarmış. Tabii biz yetişemediğimiz için teğmenler de kışlayı bilmediği için aşağıya indiğimizde teğmen onların nereden çıktığını anlayamadı. Bu arada bombalar atılıyordu. Camlar kırılınca panik yaşandı. Beni alıp garaja indirdiler. Dolayısıyla Turgut Aslan ve koruması infaz edilirken biz o sayede kurtulmuş olduk. Bundan sonra da zaten  polisin operasyonu başladı.

ONLARIN SİTEMİ

O gün ilk kurşunu sıkan, ilk müdahaleyi kimseden emir almadan yapan Güven Şağban, Ali Demir, Aziz Yılmaz, Nurettin Alkan ve Ahmet Hacıoğlu’ydu. Nurettin Alkan dışındakiler daha sonra emekli edildi. Ali Demir sitemini şu sözlerle dile getirdi: "Dün FETÖsever olanlar, bugün FETÖsavar olarak konuştular. Yani darbeden önce FETÖsever olanlar bu gün FETÖ avar olarak konuşuyorlar. Kendilerine güveniyorlarsa aynaya bakıp bir muhasebe yapsınlar. 15 Temmuz'u, 16’sına bağlayan gece saklanıp da ertesi gün podyumlarda nutuk atanlarla bu iş yürümez. Şimdi herkes ortaya çıkıp 15 Temmuz kahramanı olmaya çalışıyor. Her şey şaşar ama HTS kayıtları şaşmaz. Bugün devletin ilgili makamlarında olup da sabah 05.00’e kadar şehri terk edip, dağlarda saklananların HTS kayıtlarına bir bakıversinler. Onlar kendilerini biliyor, devlet de biliyor yani. Biz 22.31’de kimseden emir almadan müdahale ettiğimiz kamera kayıtlarında görülüyor. Müdahale eden 5 kişiden 4’ümüz emekli edildik.”