Davutoğlu'nun açıklamalarının tamamı ise şöyle:

"Bu kritik süreçte ülkemiz maalesef içerde kutuplaştırıcı bir siyaset dilini egemen kılan, ekonomi biliminin en temel doğruları ile savaşan ve yaptığı müdahalelerle adalet ilkesini örseleyen, dışarda ise keskin savrulmalar ve tutarsız politikalar ve söylemlerle sürekli itibar kaybeden bir iktidar ile girmektedir.

İnsan haklarına dayalı demokratik ilkeler her geçen gün yıpranmakta, yolsuzluklar bir ur gibi ahlaki değerlerimizi tahrip etmekte, derinleşen yoksulluk intihar vakalarının her geçen gün tırmanmasına sebep olmaktadır.

En ağır terör ve casusluk suçlamalarıyla tutuklanan Rahip Brunson’un Trump’ın ”aptal olma” hakaretine kadar uzanan tehditleri ile serbest bırakılması, yine benzer suçlamalar ile tutuklanan Deniz Yücel’in Merkel’in talebi Almanya’ya gönderilmesi, 15 Temmuz darbe girişiminin ve FETÖ terör örgütünün destekçisi olarak suçlanan BAE ile kamuoyuna hiçbir izahat verilmeksizin en ileri ilişkiler kurulmuş olması ülkemizi terör iddialarının arkasında duramayan bir konuma düşürmüş ve itibarını ciddi şekilde zedelemiştir.

Bu tutarsız ve ilkesiz yaklaşım  muhataplarda Türkiye gibi köklü devlet geleneğine sahip bir ülkeyi yöneten kişileri ve iktidarı tehdit edildiğinde pozisyon değiştiren, adaleti araçsallaştırarak pazarlık konusu yapan, ekonomik menfaatler karşılığında her tür terör iddiasından vazgeçebilen bir ülke konumuna düşürmüştür.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda daha kısa bir süre önce Finlandiya Cumhurbaşkanına Finlandiya’nın üyeliğini destekleyeceğimizi söyleyen CB Erdoğan’ın günlük borsa gibi değişen açıklamaları, devleti temsilen konuşan yetkililerin birbirleriyle ama en çok da CB ile ters düşen ifadeleri devlet ciddiyetine de, diplomasi geleneğimize de, en temel iletişim ilkelerine de aykırıdır. Kullanılan dil de, söylem de uygulanan yöntem de yanlıştır.

YAPILMASI GEREKENLERİ 10 MADDE HALİNDE SIRALADI

Bu bağlamda yapılması gerekenler şunlardır:

1. Türkiye’nin NATO’nun açık kapı politikasına geçmişten bu yana hep destek verdiği, ancak terör ile ilgili haklı kaygılarının giderilmesini beklediği, esasen teröre karşı işbirliğinin NATO’nun bütün stratejik belgelerinde yer aldığı tam bir söylem bütünlüğü ve uyumu içerisinde ifade edilmelidir.

2.  Önümüzdeki ay Madrit’te gerçekleşecek ve temel stratejik metnin de kabul edileceği NATO zirvesine bu konulara açıklık getirecek ve terörle mücadele konusunda taraflara sorumluluk yükleyecek bir diplomatik hazırlık ile gidilmelidir.

3.  Ayrıca bu stratejik belgeye Türkiye’nin ittifak içindeki konumu ile ilgili son dönemlerde yaşanılan tartışmaların olumsuz etkisini giderecek unsurları da muhtevi bir Türk Stratejik Katkı metni hazırlanmalıdır. Bu metinde Türkiye’nin F35 projesine geri dönmesinin sadece Türkiye için değil ittifak için de taşıdığı önem vurgulanmalıdır.

4.  Böylece ittifak içinde yayılan uzlaşmaz ve güvenilmez ülke algısı süratle değişmeli, İttifakın en önemli ülkelerinin başında gelen Türkiye NATO’nun gittikçe öneminin artacağı bir sürece ittifakın yapıcı başat aktörü olarak girmelidir.

5.  Açık kapı politikasının bir gereği olarak son dönemde benzer tehditler altında yeniden bölünme senaryoları gündeme getirilen Bosna-Hersek’in NATO üyelik sürecine İsveç ve Finlandiya ile paralel bir işlerlik kazandırılması için girişimde bulunulmalıdır.

6.  Kararlı ve yapıcı bir diplomasi ile Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerinin Türkiye’nin AB üyeliğini olumlu yönde etkilemesi sağlanmalıdır. Türkiye’nin AB üyeliğine her zaman özel destek veren Finlandiya ile bu konuda yoğun bir istişare süreci başlatılmalıdır.

7.  Bu gelişmelerin ABD ile zaten var olan ve kerhen dondurulan gerilimli ilişkilerin daha da gerilmesinin önüne geçilmelidir. Yunanistan Başbakanı Mitsotakis’in ABD ziyaretindeki ortak söylem ve yaklaşımlar, ABD-Yunanistan Savunma işbirliğinin  genişlemesi, ABD,Yunanistan, GKRY, İsrail Dörtlüsünün işbirliği (3+1 Formatı)  yakından takip edilmeli ve NATO’daki etkinliğimiz dengeleyici bir unsur olarak güçlendirilmelidir..

8.  Bu süreçteki pozisyonumuz Rusya ile de şeffaf ve ilkeli bir şekilde paylaşılmalı; NATO’daki artan etkimizin NATO-Rusya ilişkilerini olumsuz etkilemeyeceği, aksine gerginliği azaltan bir sonuç doğuracağı kendilerine iletilmelidir.

9.  Bu bağlamda geçmişte önemli işlevler gören NATO-Rusya Konseyinin yeniden toplanması için yapıcı ve uzlaştırıcı bir rol üstlenilmelidir.

10. En önemlisi de kurumsal akıldan kopuk kişisel reflekslere, çelişkili söylem ve uygulamalara dayalı dış politika anlayışı kökten değiştirilerek hızla değişen uluslararası stratejik ortama uygun, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik ihtiyaçlarına cevap veren  yeni ve dinamik bir makrostratejik çerçeve oluşturulmalıdır.