“... 83-84 yılıydı Fetullah Gülen arandığı için (12 Eylül dönemi) sürekli yer değiştiriyordu. Bir gün sabahın erken saatlerinde, Fenerbahçe stadının etrafında kalabalık insan topluluğunu görünce... Gülen kalabalıktan endişelenmişti. Bu insanlar sabaha doğru burada niye bekliyor diye merak ettik... Sonra öğrendik ki o gün Fenerbahçe’nin maçı varmış. İnsanlar bilet kuyruğunda. Gülen’in ilgisini çekti ve bunun üzerine dedi ki: ‘Bu insanlar bu saatte hiçbir iş için kalkıp burada toplanmaz. Bu futbol, hakkında bilmediğimiz ve eksik olduğumuz bir konu’ dedi. Futbolla ilk böyle tanıştık ve bunun önemini çok merak etti.” (Nurettin Veren/17 Ağustos 2016/Yeni Akit)

“Futbol asla sadece futbol değildir” diyen yazar Simon Kuper’in kitabını ete kemiğe büründüren Gülen ve örgütünün futbolu da ele geçirmeye çalıştığı 3 Temmuz 2011’de Fenerbahçe operasyonuyla gün yüzüne çıktı. Daha öncesinde Beşiktaş, Galatasaray’da nasıl örgütlendiklerini de herkes biliyor!

Yani... Mesele futbol değil! Mesele, bir kulüp taraftarlığı üzerinden fanatizm hiç değil! Yoksa... Kupalar kazanılır, şampiyonluklar elde edilir vs... Mesele, hayata “ekonomi-politik” bakmak!

TSK’da, yargıda, emniyette, mülkiyede, mahallede, köyde örgütlenen bir yapı neden futbolu da ele geçirmek istemesin?

Ne demişti Fenerbahçe’yi 20 yıl yöneten ve “Gladyo” operasyonuyla Metris’te bir yıl hapis yatan başkanı Aziz Yıldırım: “Ne şikesi memleket elden gidiyor.”

“Fetullah meşrulaştırılamaz!”


Geçen hafta sonu Trabzonspor (TS) sahasında Antalya’yla berabere kaldı ve 38 yıl sonra şampiyon oldu. 30 Nisan akşamı stadyumda açılan bir pankart Türkiye’yi o karanlık yıllara bir kez daha götürdü.

Neden mi? Çünkü...

TS teknik direktörü Abdullah Avcı’nın omuzundaki tüfeğin ucuna oturmuş, elinde “2010-2011 şampiyonu Trabzonspor” pankartı tutan bir kanaryanın resmedildiği koreografiyle Fetullah’ın 3 Temmuz 2011 operasyonu görmezden gelindi! O tüfekle de 4 Nisan 2015’te Çaykur Rizespor deplasmanından dönen Fenerbahçe futbol takımının otobüsünün Trabzon Havalimanı’na giderken yolda kurşunlanması akla geldi! Fenerbahçe taraftarı, yönetimi, hayata “ekonomi-politik” bakan herkes tarafından tepki gösterildi.;



O akşam katıldığım canlı yayında bu pankartın kabul edilemez olduğunu, Fetullah’ın operasyonunun meşrulaştırıldığını söyledim. Türkiye Cumhuriyeti sevdalısı herkesin de bu pankartı kabul etmeyeceğini söyledim. Aynı gece Fenerbahçe Kulübü Başkan Vekili Erol Bilecik de şu cümleleri kurdu:

“... Bütün Türkiye izlemiştir, bütün insanlar bu tabloyu izlemiştir. Hak, hukuk, adaletin neredeyse hiçe sayıldığı, 3 Temmuz sürecini yani kumpas davasını reddetmekle FETÖ terör örgütünün adeta meşru bir şekilde görülmesinin sanki gerçekten normal sayılacağı bir tablo önümüze serilmiş vaziyette. Bunu insanların böyle anlamaması mümkün değil. Siz şayet 2010-11 sezonunun şampiyonluğunu gerçekten kendinize yakıştırıyor iseniz, bunun Fenerbahçe’nin olmasının mümkün olmadığını söylüyorsanız siz gerçekten FETÖ ağzıyla konuşuyorsunuz, FETÖ terör örgütünü meşru bir hale getiriyorsunuz demektir. Bu gerçekten Türkiye Cumhuriyeti’ne işlenebilecek en büyük suçlardan biridir. Bu akşamki pankart eyleminde bugüne kadar olan bütün yapılarda burada öncelikli Türkiye Futbol Federasyonunu ve nöbetçi savcılar başta olmak üzere bütün savcıları, adalet sistemindeki bütün mekanizmaları göreve davet ediyorum.”

İşin özü Bilecik’in sözlerinde.

Çünkü... 3 Temmuz 2011’de Aziz Yıldırım önderliğinde direnen Fenerbahçe taraftarı, 15 Temmuz’a giden yolda örgüte büyük darbe vurdu! Kabul edin ya da etmeyin: Tarih böyle yazıyor. Bunu... Trabzon’da şampiyonluğu kutlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da biliyor! Nasıl bilmesinler? Kitap bile yazdılar! Nasıl mı?

Ya o pankart ya da o iki kitap


Kasım 2016...

Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanlığı tarafından İngilizce ve Türkçe olarak hazırlanan ‘10 Soruda 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Fetullahçı Terör Örgütü’ isimli kitapla darbe girişiminde yaşanan gelişmeler ve terör örgütü FETÖ’nün gerçek yüzü anlatıldı.

42 sayfalık kitapta...

“Darbeye giden süreç nasıl başladı?” başlıklı bölümde o davalar şöyle sıralandı:

“2005-Şemdinli olayları, 2006-Rahip Santoro cinayeti, 2006-Danıştay saldırısı, 2007-Hrant Dink cinayeti, 2007-Ergenekon operasyonları, 2010-Balyoz davası, 2010- HSYK seçimleri, 2011-Şike davası (Fenerbahçe üzerinden futbol sektörünü ele geçirme girişimi), 2011-Askeri Casusluk davası, 2011-OdaTv davası, 2012-MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağrılması, 2013-Gezi olayları, 2013-17/25 Aralık operasyonu, 2016-15 Temmuz darbe girişimi...”

Yani... 42 sayfalık kitabı hazırlayan Erdoğan’dı ve Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde de duruyor! ...

(https://www.tccb.gov.tr/assets/dosya/15Temmuz/onsorudafeto_tr_en.pdf)

Bitmedi...

İçişleri Bakanlığı Güvenlik Stratejileri Daire Başkanlığı’nın 15 Ekim 2019’da yayımladığı kitabın adı “Fetullahçı Terör Örgütü”.

Kitabın “Yargı Yapılanması” başlıklı bölümünden aktarıyorum:

“... 2010 yılında HSYK’nın yapısında yapılan değişikliklerle seçimle belirlenen üye koltuklarını örgüt ele geçirmiştir. Bu sayede Yargıtay üyelerinin büyük bir kısmını belirleyebilmiştir. Örgüt, yargı yapılanması aracılığıyla hukuksuz bir biçimde yürütülen Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Oda Tv, Şike gibi kumpas davaları ile sansasyon yaratmıştır. Bu kapsamda, yargı yapılanması üzerinden ülke dinamikleri örgüt lehine tasarlanmaya çalışılmıştır.” (Sayfa 95-96)

Bu kitabın önsözünü kim kaleme aldı biliyor musunuz? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.

SONUÇ: Ya o pankart doğru ya da Erdoğan ve Soylu’nun yazdıkları! Devlet bir karar vermeli! Mesele futbol değil... Mesele Trabzonspor, Trabzon şehri ya da halkı hiç değil! Mesele... Terör örgütüne, Türkiye Cumhuriyeti’nin dibine dinamit koyan örgüte karşı mücadele. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi Türkiye’ye yapıldı ve o geceyi kimse unutmadı! Fenerbahçe’nin de 15 Temmuz’u 3 Temmuz’dur.