“... 10 günde üç çocuğuyla evinde açlık çeken bir anneyle de karşılaştım; uyuşturucu bağımlılığından sonra uyuşturucu satıcısı haline gelmiş ve oğlu cezaevinde olduğu için acı çeken anne babayla da karşılaştım. Yoksulluktan neredeyse tamamen içine kapanmış ve artık toplumdan bir beklentisi kalmamış insanlarla da karşılaştım. Daha önce asgari ücretle ev kirasını verebildiği halde bugün aldığı asgari ücretin tümü ev kirasına yetmeyen kiracılarla karşılaştım. Esenler’de perişanlık var, Esenler’de yoksulluk var, Esenler’de uyuşturucu girdabı var, Esenler’de büyük bir dram var.”

3 Ekim’de CHP İstanbul Milletvekili Yüksel Mansu Kılınç, Esenler İlçesi’nde artan “uyuşturucu” bağımlılığına dikkat çekti ve tespitlerini sıraladı. Kılınç’ın cümleleri, yoksulluk-uyuşturucu ilişkisinin altını çizen cümleler! Yani... Sorun sistemde! Kısır tartışmaların, hacivat-karagöz atışmalarının çok ilerisinde bir sorun yaşanıyor.

Mini mafyalar, suç kartelleri


Örneğin...

Zaman zaman alıntılar yaptığım önemli bir sosyal kuramcı David Harvey’in tespitiyle CHP’li Kılınç’ın tespitleri bakın nasıl örtüşüyor:

“... Etkin demokratik kurumların koruyuculuğundan mahrum bırakılan ve her türden toplumsal yerinden etmeyle tehdit edilen bir kullan-at iş gücünün sosyal dayanışmalar inşa edebileceği ve kolektif bir irade gösterebileceği başka kurumsal biçimlere yönelmesi kaçınılmazdır. Çeteler, suç kartelleri, uyuşturucu ticaret ağları, mini mafyalar ve gecekondu mahallesi babalarından topluluk, taban ve sivil toplum örgütlerine, seküler kültlere ve dini tarikatlara kadar her şey çoğalır.” (Neoliberalizmin Kısa Tarihi/ İngiliz sosyal kuramcı David Harvey/Sayfa 180)

Yoksullaştıkça “uyuşturucu ticaret ağları” sizi kuşatır ve içine alır! Buradan İtalyan Marksist-felsefeci Franco Berardi’ye uzanalım.

Fortune’nın listesindeki zengine bakın


Berardi’nin, “Yaklaşan Küresel İç Savaş: Herhangi Bir Çıkış Var mı? (2016)” başlıklı yazısında yaptığı uyarılar bugün de geçerli. Altı yıl önceyle bugün arasında fark yok hatta daha da vahim bir tablo var:

“... Savaşın özelleştirilmesi neoliberal deregülasyonun (kuralsızlaştırma) bariz bir özelliğidir ve aynı paradigma Halliburton’u ve Sinaloa Karteli’ni, Blackwater’ı ve IŞİD’i doğurmuştur. Şiddet işi, küresel ekonominin ana kollarından biridir ve finansal soyutlama, suç parasını başka hiçbir türden ayırmaz.

“... Neoliberal deregülasyon, dünya çapında bir nekro-ekonomi rejiminin yolunu açtı: Her şeyi kapsayan rekabet yasası, ahlaki reçeteleri ve yasal düzenlemeleri iptal etti. Thatcher’ın neoliberal felsefesi, ilk aşamalarından beri bireyler arasında savaşı öngörmüştür. Hobbes, Darwin ve Hayek, sosyal uygarlığın sonunu, barışın sonunu kavramsallaştırmaya çağrılmışlardır.

“... Kitlesel şiddetin faillerinin dini veya ideolojik etiketlerini unutun ve onların gerçek doğasına bakın. Sinaloa Karteli ve IŞİD’i alın ve Blackwater ve Exxon Mobil ile karşılaştırın. Düşündüğünüzden çok daha fazla ortak noktaları var. Ortak amaçları, çağdaş ekonominin en heyecan verici ürünlerine yaptıkları yatırımlardan maksimum miktarda para elde etmektir: terör, korku ve ölüm. Nekro-kapitalizm, dünyanın yükselen ekonomik düzenidir.

“... Narkotik işi Meksika ekonomisinin temel direğidir ve aslında Sinaloa Karteli’nin başkanı Joaquin ‘El Chapo’ Guzman, Fortune dergisi tarafından 2012’nin en önde gelen işadamlarından biri olarak listelenmiştir. Neden olmasın? Ne de olsa, o sadece kuralsız adam kaçırma, uyuşturucu kaçakçılığı ve cinayetle uğraşan neoliberal bir girişimci.”

SONUÇ: Sistemin ürettiği uyuşturucu, sistemin ürettiği mafya! Dar siyaset, yoksullaşan halkın “sistem içinde” suç kartellerinin kucağına itildiğini konuşmuyor! Varsa yoksa propaganda. Meclis’in vekilleri çıksın sokağa, mahallelere, okul önlerine gitsin ve gerçekle yüzleşsin. CHP’li Yüksel Mansur Kılınç’ın Esenler pratiğinden ders çıkarılmalı.