Türkiye’nin ve haliyle iktidarın en önemli iki sorununun ekonomi ve göçmen meselesi olduğunu defalarca yazdık.

Ekonomide çıkış zor görünüyor.

Çünkü yanlış ekonomi politikaları yüzünden hiper enflasyon dalgasına kapıldık ve ülkede fiyat istikrarı kayboldu. Artık “Biber 5 lira” cümlesi de “Biber 15 lira” cümlesi de bize anormal gelmiyor. Zira aklımızda “makul” bir biber fiyatı kalmadı. Aynı durum meyve-sebze fiyatlarından otomobil fiyatlarına, süt fiyatından ev fiyatlarına kadar her yerde geçerli.

İki ay önce “900 bin lira” fiyat biçilen bir konuta bugün “1.5 milyon lira” denmesini tuhaf karşılamıyoruz.

Bin 200 lira kirayla oturan bir vatandaştan ev sahibi 4 bin lira kira isteyince de şaşırmıyoruz. Çünkü o daire boşalınca birilerinin o daireyi 4 bin liraya kiralama ihtimali artık var.

Herkesin, her rakamın mantıklı bir gerekçesi oluyor.

Nasrettin Hoca fıkrasındaki gibi “herkes haklı”.

Bakanlar Kurulu’ndan yapısal bir ekonomi reform paketi beklemek de safdillik oluyor. Seçim arifesinde hangi hükümet kemer sıkma politikaları uygular ki?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ekonomiyi toparlayacak ciddi önlemler beklenen kabine toplantısından sonra karşımıza haliyle sadece konut almayı kolaylaştıran ama aynı zamanda borçlara borç katan modellerle çıkmak zorunda kalıyor.

★★★

Göç meselesi de ekonomi gibi, iş kontrolden çıkmış.

Bizzat yerinde gördüm, Milli Savunma Bakanı Hulisi Akar’dan ve komutanlardan detaylıca dinledim: Sınırlarımız gayet iyi korunuyor. Yani göçmen meselesini bu kadar ön plana çıkaracak büyüklükte bir yeni geçiş mümkün değil. Hatta, “Türkiye’nin izni olmadan birilerinin sınırlarımızı aşması imkansıza yakın bir ihtimal” diyebiliriz.

O halde şu anda yaşadığımız sorunun kaynağı ne?

Bu sorunun cevabı çok basit: Hükümetin “Ensar” diye adlandırdığı ve 5 yıl boyunca sürdürdüğü “açık kapı politikası”.

2011 ile 2016 yılları arasında bir gecede 276 bin kişinin girdiği zamanlar olmuş. Resmi rakamlara göre 4 milyon Suriyeli ülkeye giriş yapmış. Bu sayının gayri resmi boyutunu kimse bilmiyor. Çünkü o dönem yaşanan iki yönlü sınır geçişleri yüzünden rakamların tespit edilmesi imkânsız.

En çok şaşırdığım konulardan biri, İran, Afganistan, Pakistan ve bazı Afrika ülkeleri başta olmak üzere Suriye dışındaki ülkelerden gelen göçmenlerin önemli bir bölümünün turist gibi gelmiş olması. Türkiye’deki üç yabancıdan ikisi Suriyeli, biri Afganistan, Pakistan, İran ve Afrika ülkelerinden. Yani Suriyeli dışında da azımsanamayacak bir yabancı bir nüfus var.

★★★

Peki bir soru daha:

“Hükümet bir milyon Suriyeliyi gönüllü bir şekilde geri gönderebilir mi?”

Mevcut şartlara bakarsanız çok zor.

Bir kere bir barınma sorunu var. 2013’te muhteşem bir proje vardı. Suriye tarafında 1 milyon kişinin yaşayacağı üç şehir kurulacaktı. İki etap halinde ihalesi yapıldı. Toplam 400 milyon dolara mal olacaktı. Hükümet Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’den destek istedi ama Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konudaki görüşmelerden hep eli boş döndü.

Şimdi briket ev projesinde de maliyet sorunu var. AB ve BM bu konuda da Türkiye’yi yalnız bırakmış vaziyette. O yüzden fatura bize düşebilir. İktidarın bir briket evin maliyetini belirleyip iş dünyasına büyüklüklerine göre 5’er, 10’ar, 50’şer, 100’er, 500’er, 1000’er briket ev yapma görevi verebileceği söyleniyor. Kamuyla iş yapan büyük şirketler, aldıkları işler karşılığında Suriye’de belli miktarlarda briket ev yapma faturasıyla karşılaşma endişesi taşıyor.

Peki diyelim ki “Türkler son bir fedakârlık daha yaptı ve briket ev projesinin finansmanı sağlandı”. Bu yeterli mi?

Maalesef briket ev yapımı barınma ihtiyacının karşılanmasında tek başına yetmiyor.

Yerleşim yeri diye ayrılacak yerlerin hepsinin tapusu özel mülkiyet ya da Suriye devletine ait. Yarın o yerlerin sahipleri çıkıp arazilerini isterse ne olacak?

Hadi diyelim o sorunu da çözdünüz.

İstihdam, üretim gibi sorunların da çözülmesi, gidenlerin iş, aş, tarla bulması gerekmiyor mu?

★★★

Bir kez daha işin özünü yazarak tamamlayayım: Göçmen sorunu siyasi bir sorundur. Düğme yanlış siyasi kararlar yüzünden 2011’de baştan yanlış bağlandı ve bu hatanın bedellerini hâlâ ödüyoruz. Ekonomide olduğu gibi göçmen sorununda da kalıcı çözümü getirecek siyasi kararlar almak şart. Aksi takdirde Suriye’de savaş bitene, yeni bir anayasa ve seçim yapılana dek bu sorunla yaşamak zorunda kalacağız.