Türkiye’nin ekonomisi ve iç siyaseti yüzünden dış politikadaki çok önemli detayları ya atlıyoruz ya hak ettiği önemi vermiyoruz.

- Örnek vereyim: İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda işlenen “Kaşıkçı Cinayeti”yle ilgili yargılama dosyasının Suudi Arabistan’a iade edilmesi olayı.

- Konuyu bilmeyenlere, duymayanlara kısa bir anımsatma: İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, savcılık dosyanın Suudi Arabistan’a iade edilmesi yönünde bir mütalaa sundu. Hükümet de savcılıkla aynı görüşte. Mahkeme de kabul ederse dosya Suudi Arabistan’a iade edilecek.

★★★

Adalet Bakanı Bozdağ, savcının 2016 yılında kabul edilen “Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği” başlıklı 6706 sayılı kanunun 24. maddesi gereğince böyle bir talepte bulunduğunu açıklamıştı.

Söz konusu maddenin 1. fıkrasının “a” bendinde “Şüpheli veya sanığın yabancı devletin vatandaşı olması nedeniyle Türkiye’de hazır bulundurulması veya adli yardımlaşma yoluyla savunmasının alınamaması...” durumu tanımlanmış.

Adalet Bakanlığı yetkilileri de 26 sanığın Türkiye’de olmadığına, Suudi Arabistan’la adli yardımlaşma anlaşması olmadığı için savunmaların alınamadığına, savunmalar alınamayınca da yargılamanın sürdürülemediğine, savcının bu talepte bulunmak zorunda kaldığına dikkat çekiyor.

Özetle “dosyanın iadesinden başka çare yoktu” deniliyor.

Bu kadar basit olabilir mi?

Sanırsınız olay sıradan bir cinayet!

Oysa, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, pasaport işlemleri için Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na gitmiş ve randevu günü Suudi Arabistan’dan İstanbul’a gelen özel bir “ölüm timi” tarafından Başkonsoloslukta öldürülmüştü. Riyad’ın emriyle gelen tim, Kaşıkçı’yı öldürmekle kalmayıp cesedini adeta buhar etmiş, sonra da ellerini kollarını sallayarak ülkelerine dönmüştü. Peşi sıra da “dostlar alışverişte görsün” tarzı bir yargılamayla gerçek sorumlular açısından konu kapatılmıştı.

Şimdi Türkiye’de işlenen bu vahşice cinayetin dosyası “alın siz yargılayın” denilerek, cinayet emrini verenlere teslim edilecek.

★★★

Bir Ankara gazetecisi olarak her zaman örnek aldığım meslek büyüğüm Gazeteci Sedat Ergin’in dünkü köşe yazısını okuyunca o kadar da basit olmadığını anladım.

Zira Sedat Ağabey, davanın iade edilmesi talebiyle, Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin normalleşme süreci arasında bir bağ olduğunu bütün çıplaklığıyla önümüze sermiş, ilginç bilgiler de paylaşmıştı:

“Suudiler, önce Türkiye’nin ihracatına boykot uygulamasına girişerek yaptıkları ithalatı kademe kademe düşürdüler. Türkiye’nin 2019’da 3 milyar 292 milyon dolar olan ihracatı, 2020 yılında 2 milyar 379 milyon dolara gerilemiştir. Ardından 2021 yılında sert bir düşüş göstererek 186 milyon dolara kadar inmiştir.

Suudiler, sadece ihracatçılara değil müteahhitlere de yaptırım uygulamıştır. Türkiye Müteahhitler Birliği’nin rakamlarına göre, Türk firmalar 2018 yılında bu ülkede toplam 3 milyar 43 milyon dolarlık proje üstlenirlerken, 2019 yılında bu rakam birden 559 milyon dolara düşmüştür. 2020 yılında ise 21 milyon dolara kadar inmiştir.”

★★★

İnsanın aklına ister istemez cinayet sonrası Ankara’dan yapılan sert açıklamalar geliyor. O günlerde Suudi Arabistan “dış güçler” kategorisindeydi ve düşmanlaştırılmıştı. İktidar mensupları ve destekçileri biraz da “mağduriyet” kıvamında nasıl da koro halinde sert tepki gösterme yarışına girmişti.

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı sadece cinayete değil, Suudi Arabistan’ın yaptığı yargılamaya da tepki göstermişti:

“Karar, gerek ülkemizin gerek uluslararası toplumun bu cinayetin tüm yönleriyle aydınlatılmasına ve adaletin tecellisine yönelik beklentilerini karşılamaktan uzaktır”

Gelin görün ki aynı Türkiye, vahşi cinayetin dosyasını “beklentileri karşılamaktan uzak” o Suudi Arabistan yargısına teslim etmeye hazırlanıyor ve bizden de “6706 sayılı kanunun 24. maddesi gereği yapılıyor” açıklamasına inanmamız bekleniyor.

Belli ki İsrail’le normalleşme çerçevesinde, İsrail’in üç gün önce Cenin’de üç Filistinliyi katletmesine dahi sessiz kalan Ankara, bir boykotla Türkiye’ye 6 milyar dolarlık bir fatura çıkaran Suudi Arabistan’la normalleşme uğruna da Kaşıkçı dosyasını kapatıyor.

Hani vahşi cinayetin hesabının sorulması, Türkiye için “onur meselesi”ydi?

Oldu mu şimdi?

Altı milyar dolar bir şekilde bulunurdu!

Ülkenin onuru ne olacak peki?