Somut veya soyut ilahlarını, ilahları için inşa ettikleri ilah evlerini, bu ilahların risalelerini insanlara iletmekle görevli resullerini ve resul öldükten sonra, onun işini devralmış hademelerini, inananların ilaha bağlılıklarını diğer insanlara göstermek için ferden veya cem’an yaptıkları beden hareketlerini ve aynı risalenin yüzlerce yıldır zikredilmesini bir tarafa bırakırsak, din denen kurum, özünde bir “yap-yapma” (dos and don’ts) cetvelidir. Sosyal bir canlı olan insan, kendisi için ne faydalıysa onu yapmak, ne faydasız hatta zararlı ise ondan kaçınmak ister. Ancak neyin faydalı neyin faydasız olduğuna karar vermek kolay değidir. Çünkü “faydalı-faydasız” seçiminin  içinde biri “kısa vade mi, uzun vade mi” diğeri “bireye mi, topluma mı” çelişkileri bulunur. Bu çelişkiler yüzünden ne yapacağına karar vermekte zorlanan bireylere yardımcı olmak amacıyla peygamberler, “Benim sana tebliğ ettiğim risalede neye “doğru” deniyorsa onu yap, neye “yanlış” deniyorsa onu yapma” öğüdü vermiştir. Nitekim Hz.Musa da insanlara “On Emir” tebliğ ederek göreve başlamıştır. Bu suretle “sana göre-bana göre” tartışmasına son veren bir “toplumsal sözleşme”  ortaya konmak istemiştir.

İKİ KUTULU DÜŞÜNMENİN SINIRLARI

Kişi, ister dinden, ister bilimden; isterse ikisinden feyz almış olsun “hayatın kendisi” insanın kafasını “iki kutulu” hale sokar. Kutulardan birinin üstünde “doğru/iyi” diğerinin üstünde “yanlış/kötü” yazar. Doğduğu günden itibaren insanlar, öğrendiği her şeyi, bu iki kutudan birine koyar. Karşısına çıkan olayları değerlemeden veya yapılan önerileri kabul veya ret etmeden önce kutularını tarar. Eğer söz konusu olan şey, “yanlış” kutusundaysa, yanlıştır, “doğru” kutusundaysa doğrudur der. Geçmişte yapmış olduğu  tasnif hatasını idrak etse bile “kendine ters düşmemek” için, binbir türlü “ama”, “lakin”, “öyle olmakla birlikte” diye başlayan mazeretler veya istisnai haller bulur ve asla bir şeyi attığı kutudan çıkarıp diğerine koymaz. Bu inat da gelişmeyi engeller ve toplumsal uzlaşmayı  zorlaştırır.

HÜR DÜŞÜNCE –FREE THINKING

ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi kurucusu Fuat Çobanoğlu, “Free Thinking” diye bir şey tutturmuştu. Biz onun bu sözünü “gericiliğe karşı olmak” diye anladık. Kendimize hiçbir mesaj çıkarmadık. Günlerden bir gün sınıfta “hür düşünme” nedir sorusu tartışılırken, ben “mantık kullanmaktır” dedim. Fuat Bey kızdı ve “aptallar mantık kullanır” (stupid people use logic) dedi. Tabii bozuldum. Peki hocam siz ne kullanırsınız dedim. O da “I reason” (muhakeme ederim) diye cevap verdi. Mantığın üç  yasasına göre: 1) Bir şey iyi ise, iyidir. 2) Hem iyi, hem kötü olamaz. 3) Ya iyidir ya da “iyiden başka bir şeydir” üçüncü hal yoktur. Mantık yasaları doğrudur. Ancak mantıki düşünmenin doğru sonuç vermesi iki şeyin tarifinin doğru yapılması şartına bağlıdır. Birincisi, tartışılan “şey”in; ikincisi, “iyi”nin tanımıdır. Tanımlar eksik, muğlak veya hatalıysa, mantıki düşünerek bulunan sonuç yanlış olur. Mesela: Karın deşen Jak, elindeki bıçakla çok insanın karnını deşmiştir. Ünlü cerrah Hâzım Bumin de elindeki bıçakla çok karın kesmiştir. İkisi de aynı şeydir, çünkü netice itibarıyla bu iki adam da ellerindeki bıçakla, başka insanların karnını yarmıştır demek mantıkla zırvalamaktır.

Son söz: Doğru tanımlanmayan meselenin, doğru çözümü olmaz.