Şair Ahmed Arif’in, ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ şiirinde, sevgiliye duyulan özlemin büyüklüğü prangayla anlatılır. İtalyanca kökenli ‘pranga’ kelimesi, çok eski zamanlarda hapishanelerdeki ağır ceza mahkumlarının ayağına vurulan iki okka bir dirhem ağır, demir zincirlere denilir. Türkiye’de prangalı hayat, 1946’da çok partili hayata geçişle başladı. Özgürlüklerin, demokrasinin artması beklenirken, 76 yıldır düşünen, sorgulayan gençler ötekileştirilerek, sindirildi. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 ihtilallerinde demokrasi askıya, gençlik prangalı işkenceye alındı. Üniversiteliler özgürlükçü fikirlerinden suçlanıp, elleri ayakları zincirlenerek, bayılana hatta ölene kadar demir askılara asıldı.

DARAĞACI ADALETİ

Milletin çocukları, milletin gözünde ‘anarşik’ yapılıp, ‘Ölen ölür, kalan kalır (!)’ gibi vahşet özneli fikirler, sıradanlaştırıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün, “Milletin bağrından temiz bir kuşak yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak. Bütün ümidim gençlikte” dediği Türk gençliği, bu kadar ne yapmış olabilirdi? Şahsi hiçbir çıkarı olmayan gençlik, anayasaya bağlı, bağımsız, laik demokrat, özgürlükçü ve gelecek güvencesi olan bir ülkede yaşamak istemişti. 12 Eylül’ün mimarı Kenan Evren, “Bir sağdan bir soldan astık” sözüyle, darağacı adaletini (!) bile meşrulaştırmaya kalkıştı. Tarihimizin utanç veren karanlık sayfalarını, durduk yere açmadım.

MİLLET AFFETMEZ

Düşünen, fikrini savunan gençler, elleri ayakları zincirli, askılı işkenceye alınmasalar da ters kelepçelerle yerlerde sürüklenip, tutuklandı. Türkiye’nin en zeki evlatlarının okuduğu ODTÜ’lü ve Boğaziçi’li gençler özgürlük, eşitlik, özerklik, barınma gibi haklı taleplerini dile getirdiği için devletin gözünde ‘anarşik’ oldu. 1971 ve 1980 ihtilallerine benzer bir süreç ilerliyor. Türk milleti, yarım asırdan fazla zaman geçse de evlatlarını önce sağcı-solcu diye ayırıp, sonra işkenceden geçirenleri affetmedi, affetmez. Tarihten ders almayan AKP iktidarı, şimdi de tarikatlardaki rejim karşıtı cübbeli sarıklıları, ‘hafızlık icazet töreni’ adı altında sokaklara salıp, devlet yurdundaki üniversite gençliğini, yersiz yurtsuz bırakıp sokaklara itiyor.

GELECEK İPOTEĞİ

Türkiye’deki 8.4 milyon üniversite öğrencisi ve KYK’ya bağlı 778 yurtta 774 bin yatak var. Yurtlara 624 bin öğrenci başvururken 150 bin yatak boş kaldı. Şehirdeki devlet yurtlarının çoğu kapatılıp, üniversitelere bazıları 50 km uzaktaki yap-işlet-devret yurtlarda, gençler kalmaya zorlandı. Üniversiteye 20’li yaşlarında giren bir genç hatta hiç üniversite okumayanlar bile 2050’li yıllarda saçlarına ak düşene kadar 30 yıl boyunca devlete borçlandı. Köprü, otoban, hastane derken, gençlerin geleceğine 2050 yılına kadar mali ipotek konuldu. Tek bir genç bile, ister yatsın ister yatmasın, isterse bir kap çorba içmesin, iktidar değişse de değişmese de bu yurtların parasını devlet müteahhitlere ödeyecek.

YATAK BORÇLUSU

Bu hamlelerin perde arkasında, adı bile ‘öğrenci’ yerine Arapça ‘talebe’ yani ‘bizi talep eden istekli’ anlamına gelen 4 bin 406 cemaat yurdunun 60 bin yatağını doldurulması var. Gençlerin zihnine, yatak yorgan karşılığı tarikatlar ipotek koyup, rejim karşıtlarını militer disiplinle yetiştiriyor. Takkedeki mavi, siyah gibi renkle tarikatı ayrıştırılan bu gençler; mühendis, öğretmen, doktor, hukukçu çıkıp, döşeğinde yattığı tarikatı adına devlette kadrolaşıyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı mı? Öğrenciye, barınma-beslenmesi için 850 lira öğrenim kredisi veriyor. Ev sahiplerinin bile kiraya yüzde 25’ten fazla zam yapmasını sınırlandıran iktidar, yurt ücretlerini yüzde 80 zamlandırınca 800’ünü geri aldı. Üniversitelinin cebinde aylık 10 simit parası 50 lira kaldı!

ANARŞİK GÖRÜLDÜLER!

Yurt menüsünde kuzu incik, bademli pilav, manda yoğurdu, smoothie, starex, frambuazlı makaron yok. Yarı aç yarı tok okuyan öğrenciden 26 bin lira kredi için 50 bin lira faizle 76 bin lira geri ödeme istendi. Borcu 100 bin lirayı aşanlar var. Borçlu 5.5 milyon üniversiteliden, 400 bini icralık oldu. TBMM’de 6 ay önce bütçe görüşülürken, ‘Bursları arttır, borcu sil’ diyenler saptandı. Gençlik ve Spor Bakanlığı, “Ne şekilde olursa olsun, yazı yazıp, resim yapıp, slogan atarak anarşi ve terör olaylarına karıştıkları” gerekçesiyle burslarını kesip, yurttan attı. Şimdi de TÜİK Üretici Fiyat Endeksi’yle günlük faiz uygulayıp, öğrencilerden 2024 Ocak ayına kadar geri ödemeleri istendi. “Ya sus, ya tarikata, ya sokakta yat” seçenekleriyle AKP, gençlerin geleceklerine ve dillerine pranga vuruyor. Türkiye ihtilal yıllarındaki gibi gençliğin karanlıklara sürüklenmesini bir kez daha kaldıramaz!