AKP iktidarına kadar rüşvet denildiğinde insanımızın aklına hemen Hürriyet Gazetesi’nden merhum Yıldırım Çavlı’nın ortaya çıkardığı İSKİ Skandalı ve Ergun Göknel gelirdi!

Hatırlayacaksınız, dönemin İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) Genel Müdürü Ergun Göknel, fahiş fiyatla klor satın aldığı suçlamasıyla yargılanmış ve mahkum olmuştu.
“Ben Türkiye içindeki ihalelerden rüşvet almadım!’’ demesine karşın, yıllarca cezaevinde yatmıştı.

Mali Şube’de videoya kaydedilen sorgusunda rüşveti, o ihaleyi hazırlayan komisyon üyelerinin aldığını söylemişti.

Bu arada dış alım ihalesini kazanan çok uluslu bir firmanın İsviçre’deki hesabına, sadece bir kez, o da kendisinden habersiz, para yatırdığını itiraf etmişti!

Ancak bu para, bir Alman tarafından Ergun Göknel hapisteyken, ondan habersiz çekilmişti!

Yani İSKİ ihalelerinden cebine beş kuruş girmemişti!

Cezaevinden çıktığında beş parasızdı.

İtibarı da, malı da, mülkü de yoktu!..

★★★

İSKİ skandalı, Refah Partisi’nin ve onun Belediye Başkan Adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın önünü açtı.

Rüşvetten ve başarısız yerel yönetim uygulamalarından yaka silken halk, “Bunlar Allah’tan korkan insanlar. Hiç olmazsa hırsızlık yapmazlar!’’ diyerek, Refah Partisi’ne ve Erdoğan’a oy verdi.

Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.

2001 yılındaki Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi ise Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olmasını sağladı.

Hortumlanan bankalarda 70 milyar Dolar buharlaşmış, hayatı boyunca biriktirdiği paraların uçup gittiğini gören tasarruf sahipleri, kendilerini banka şubelerinde yakmışlardı.

Binlerce eğitimli insan işsiz kalmış, her sektörden yüz binlerce esnafın kepenkleri bir daha açılmamak üzere kapanmıştı.

Türkiye’yi yolsuzluk ekonomisiyle yönetenlerin sebep olduğu kriz, geniş kitlelerin omuzlarına, hayatları boyunca ödemek zorunda kalacakları ağır bir borç yükü bırakmıştı.
İşte Tayyip Erdoğan, krizin sorumlularına türbelerde bedduaların edildiği bu atmosferde Başbakan oldu.

Halk, yolsuzluk ekonomisiyle ülkeyi batıranları sandığa gömdü.

“Allah’tan Korkanların Partisi” olarak gördüğü AKP’yi iktidara getirdi.

★★★

AKP’nin ilk yılları, halkın beklediği gibi geçti.

Ama sonraki süreçte her şey eskiye döndü.

Hatta gelen gideni aratır oldu!.

Adam kayırma, torpil, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları doruğa çıktı.

Ancak muhalif belediyelerle ilgili isimsiz ihbarların bile üzerine giden, baskın üzerine baskın yapan polis ve savcılar, sıra AKP’liler hakkındaki çok ciddi iddiaların gereğini yapmaya gelince, bunları sümenin altına itmeyi tercih etti!

★★★

Geçenlerde, bir bakanlıktan ihale alan bir firma sahibiyle konuşuyordum.

“Artık ihalelerde para istenmiyor!’’ deyince “Ne güzel! Yani rüşvet alınmıyor mu?’’ diye sordum.

Güldü. “Keşke öyle olsaydı!’’ dedi.

Anlattığına bakılırsa rüşvetin adı değişmiş!

Rüşvetin yeni adı “Umre’’ olmuş!

İhale komisyonundakiler, kazanan firmanın temsilcisine “Artık bizi Umre’ye götürürsünüz!’’ diyorlarmış.

“Peki götürüyor musunuz?’’ diye sordum.

“Götürmeyelim de ne yapalım? Başka türlü iş alamayız ki!’’ dedi.

Önce Umre’ye gidiliyor, oradan da bir haftalığına Uzakdoğu’ya uçuluyormuş!

Tayland’ın başkenti Bangkok ve oradaki alemler tercih ediliyormuş!..

★★★

Buraya kadar okuduğunuz satırları 2013’te, yani AKP iktidarının 10. yılında yazmışım.

Aradan yaklaşık bir 10 yıl daha geçti ve yolsuzluk iddiaları dudak uçuklatan boyutlara ulaştı.

Hayatı yolsuzluk yapanlar, rüşvet alanlar, ihale
dümenleri çevirenler, kısacası suçlular ve suç örgütleriyle mücadele etmekle geçmiş bir gazeteci olarak üzülerek belirtmeliyim ki; bu dönemdeki kadar büyük yolsuzluk iddialarına meslek hayatımın hiçbir döneminde tanık olmadım.


Örneğin sadece Sedat Peker’in iddialarından 100 tane, belki de daha fazla İSKİ skandalı çıkar!.. (Şimdilik hepsi iddia!..)

AKP öncesi dönemlerde adları yolsuzluklarla anılanlar bile, ortaya saçılacaklara şaşkınlıkla bakar!..