Asrın liderimiz partisine hitaben konuştu, “aslını inkar eden haramzadeler her gün başka kılığa bürünebilir, kimse bizden böyle bir tavır beklemesin, bu fakir kendini bildi bileli böyledir” dedi.

“Bu fakir değişmedi, değişmeyecek” dedi.



Yani asrın liderimiz diye söylemiyorum, hakikaten çok mütevazı insandır... Kendisinden hep “bu fakir” diye bahseder.



Eminim hatırlarsınız, Washington’a posta koyarken bile aynı alçakgönüllülükle seslenmişti, karşınızda ne Osmanlı’nın hasta adamı var, ne Cumhuriyet’in çömez devleti var, “bu fakir” görevde olduğu sürece bu böyle biline demişti.

Tam o günlerde, 78 milyon dolarlık makam uçağı varken, 120 milyon dolara yeni makam uçağı aldığı ortaya çıkmıştı, hatta, yeni uçağın tasarımını bizzat yaptığını söylemişti.



Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da “fakir” duruşunu değiştirmedi, ahhh benim kardeşlerim ahh, “bu fakir” hiçbir zaman sultan olmanın gayreti içinde olmadı dedi.

1.150 küsur odalı saray yaptırdı.

(Her gün bir başka odasında otursan, turu tamamlayıp yeniden başladığın odaya gelmen 3.5 sene sürüyor.

Buckingham Sarayı’ndan dört misli büyük, Beyaz Saray’dan altı misli, Elysee Sarayı’ndan 25 misli büyük, Kremlin’in yanına Kızıl Meydan’ı ilave et, bizimkinin arsasında hâlâ 200 bin metrekare boş yer kalıyor.)

Biraz büyük olmadı mı diye sordular.

İtibardan tasarruf olmaz dedi.



Tek adam seçildikten sonra da aynı “fakir”di.

Hamdolsun benim milletim “bu fakiri” bir faninin görebileceği tüm makamlara getirdi, bir insan daha ne isteyebilir ki dedi.

Bizler de hakikaten bir insan daha ne isteyebilir acaba diye düşünüyorduk ki... Boğaziçi’ne hakim tepede, 50 bin metrekare koru içinde, Vahdettin Köşkü’nü kullanmaya başladı, Boğaz’a sıfır Dolmabahçe Sarayı’nı kullanmaya başladı, Boğaz’ın kuğusu Beylerbeyi Sarayı’nı kullanmaya başladı, Huber Köşkü’nü, Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü’nü, Beykoz Kasrı’nı kullanmaya başladı, 136 metre boyundaki Savarona’yı kullanmaya başladı, 3 bin 600 metrekare açık alana sahip, 550 metrekare güneşlenme güvertesi var, sığışamadı, Savarona’ya gecekondu gibi kat çıktılar, Abdülaziz’in altın varaklı padişah koltuğunu kullanmaya başladı, Marmaris’e 92 bin metrekarelik, 300 odalı yazlık saray yaptırdı, 11 bin metrekare plajı var, Ahlat’a göl manzaralı saray yaptırıyor.



Mültecilere yardım etmedikleri için petrol zengini ülkeleri fırçaladı, bunlar çıkardıkları petrolün sadece zekatını “fakir”lere verseler, dünyada “fakir” kalmaz dedi.

Demeye kalmadı, petrol zengini Katar şeyhinin “bu fakir”e iki katlı, asansörlü, Boeing 747-8 model uçak hediye ettiği ortaya çıktı.



“Bu fakir kardeşiniz” dedi...

Tek başına bir yılda, sorgusuz sualsiz 2.5 milyar liradan fazla örtülü ödenek harcıyor.



“Bu fakir”i korkutamayacaklar dedi.

Sırf korumaları için yılda 400 milyon lira harcanıyor.



Trt’de ramazan programına katıldı, “fakir”lerin evlerine giderek yer sofrasında iftar yaptığını söyledi, benim bu “fakir” evlerine gitme geleneğim taa belediye başkanlığımdan başlar, “fakir” evlerini ziyaret etmek insanın yorgunluğunu alıyor dedi.

Bu arada, kendi sarayında chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie ikram edildiği ortaya çıktı, zaten kendisi de her akşam kestane balı gezdirilmiş Medine hurmalı manda yoğurdu yediğini izah etti, şifadır, tavsiye ederim dedi.

Eleştirilince de sinirlendi...

Benim insanım istediği marketten manda yoğurdu da buluyor, koyun yoğurdu da buluyor, keçi yoğurdu da buluyor, sanki Türkiye manda fakiri bir ülke dedi!



Ve şimdi... “Bu fakir değişmedi, değişmeyecek” dedi.



E, hâlâ tevazuyu elden bırakmadığına göre, bu defa New York’a mı saray yapılacak, yoksa Elon Musk’tan makam roketi mi alınacak, orasını bilmiyorum gari.