2009 yılıydı.

“Sen Türkiyesin Büyük Düşün” sloganıyla seçime gidiyorduk.

Topraktan lav silahları fışkırıyordu, habire suikast krokisi ele geçiyordu, büyük düşünerek büyük manzarayı gördüğünü zanneden sayın ahalimiz, Ergenekon kumpasının gerçek olduğuna inanıyordu.



Tam o günlerde, İzmir Doğal Yaşam Parkı açılmıştı.

Çoluk çocuk, kalabalık bir aile geldi.

Bilet gişesindeki görevliye “altı tonluk kaplumbağayı görmeye geldik, hangi bölümde acaba?” diye sordular.

Görevli arkadaş, kaplumbağaların yaşadığı tropik bölgeyi tarif etti ama, haliyle “altı tonluk kaplumbağa filan yok, bildiğin normal kaplumbağalar var” dedi.

“Nasıl yok!” diye sinirlenerek, kaplumbağaların bulunduğu tropik bölgeye gittiler, baktılar ki, hakikaten yok.

Yetkiliyle görüşmek istediler.

Doğal yaşam parkının biyologlarından biri geldi, “buyrun efendim, nasıl yardımcı olabilirim?” diye sordu.

“Altı tonluk kaplumbağayı görmeye geldik, bunlar bize normal kaplumbağaları gösteriyor” diye şikayet ettiler.

Biyolog kulaklarına inanamadı, “altı tonluk kaplumbağa olur mu kardeşim, fil bile beş ton ağırlığında, nereden duydunuz böyle bir şey olduğunu?” diye sordu.

Neredeyse kavga çıkacaktı iyi mi!

“Sen ne biçim yetkilisin, hiç gazete okumuyor musun, gazeteler bangır bangır yazdı” diye bağırdılar, öfkeyle çıkıp gittiler.

Biyolog ofisine koştu, bilgisayarını açtı, o güne kadar hiç görmediği/duymadığı haberi okumak için internete girdi.



Ekran başındaysanız, lütfen şu anda girin internete... Aradan 13 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ, “Bingöl’deki yol yapım çalışmaları sırasında toprak altında yaşayan altı tonluk kaplumbağa bulundu, vinç yardımıyla kamyona yüklenen altı tonluk kaplumbağa, önce Diyarbakır’a, oradan İzmir’e gönderildi” diye haber var!



Onlarca gazetede, yüzlerce internet sitesinde “gerçek” gibi yayınlandı, birbirlerinden alıntı yaptılar, çoğaldıkça çoğaldı.

Hatta, altı tonluk kaplumbağa haberini “gerçek haber” olarak abonelerine servis eden haber ajansı bile oldu!



Videosu bile vardı.

Kamyon gidiyor, kasasında dev kaplumbağa!



Aynı haberin “İran’da bulundu” versiyonu vardı.

1.5 ton daha hafifti.

“Hazar Denizi yakınlarındaki ormanlık alanda 4.5 tonluk kaplumbağa bulundu, tır’a yüklenerek Tahran’a götürüldü” yazıyordu.



Peki neydi?

İran’da, çocuk parkına götürülen bir kaplumbağa heykeliydi.

Liyakatın l’sinden bile haberi olmayan sayın basınımız sayesinde, gerçekten (!) altı tonluk kaplumbağa haline gelmişti.



Sen Türkiyesin Büyük Düşün denilen sayın ahalimiz de, büyük düşünerek, ikna olmuştu... Altı tonluk kaplumbağaya inanmakla kalmamışlar, İzmir’e gelse gelse hayvanat bahçesine gelmiştir diye düşünerek, yeni açılan doğal yaşam parkına koşmuşlardı.



Yalan haberin toplumdaki etkisi, işte böyle bir şeydir.



Hiçbir gerçek haber, yalan haberden daha hızlı yayılamaz.



Cehaletin yalan habere inanma kapasitesi de sınırsızdır.



Elbette neticede yalan olduğu ortaya çıkar ama, toplumun çooook çok önemli bölümünün bundan haberi olmaz.

Çünkü dedim ya, gerçek haber asla yalan haber kadar çabuk yayılamaz.

Yalan olduğu ortaya çıktıktan sonra bile, gerçeği kavrayanların sayısı, yalana inanmaya devam edenlerin sayısından azdır.



Ve, bakıyoruz bugün mesela...

Her seçim öncesinde petrol bulan sayın hükümetimiz, Adana’da gene petrol buldu.

Bu müjde üzerine, Sözcü gazetesinin orantısız zeka kullanan yazarı Murat Muratoğlu tweet attı, “Adana’da bulunan petrolden sonra, Adıyaman’da arama çalışması yapılan iki kuyuda 6 milyar dolarlık jelibon rezervlerine rastlandı” dedi.

Aradan bir kaç saat geçti...

Melih Gökçek televizyona çıktı, Murat’ın ironisini gerçek zannetti, “bugünkü medyada okudum, yeraltında altı milyar dolarlık jelibon bulunmuş” dedi.

Sunucu vaziyeti düzeltmeye çalıştı, “sahte olmasın” diye uyardı...

Melih Gökçek “hayır hayır sahte değil, resmi şey, arka arkaya bulunuyor” dedi.

Yani, altı milyar dolarlık jelibon rezervine inanmakla kalmadı, izleyenleri de ikna etmek için, resmi olduğunu ilave etti!



Çeyrek yüzyıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentini yöneten kişinin algı seviyesi, günümüze neşe kattı.

Ama aslında, iletişim bilimine dair şaşırtıcı gerçeğin kanıtıydı.



Altı tonluk kaplumbağa.

Altı milyar dolarlık jelibon rezervi.

Hiçbir gerçek haber, yalan haberden daha hızlı yayılamaz.

Cehaletin, yalan habere inanma kapasitesi sınırsızdır.



Niye habire mesela “camileri ahır yaptılar” dediklerini sanıyorsunuz?

Doğru olmadığını bile bile neden ısrarla “camide içki içtiler” diyorlar?

Niye tekrar tekrar “şahlanıyoruz” diyorlar?

Gerçek olmadığı halde niye “2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacağız” diyorlar?

Niye mesela “Lozan Antlaşması’nın gizli maddeleri yüzünden madenlerimizi çıkaramıyoruz” palavrasını üflüyorlar?

Bu tür sahte bilgileri doğruymuş gibi sosyal medyada yaymaları için neden maaşlı trol sürüsü kiraladıklarını zannediyorsunuz?



Doğru olmayan bilginin bumerang gibi dönüp Gökçek’i vurmasına gülüyoruz ama... Türkiye’ye bilinçli olarak yıllardır bunu yapıyorlar.



Melih Gökçek’in içine düştüğü hazin durum, “millet artık gerçekleri görüyor, seçimi kesin kazanacağız” diye şimdiden rehavete kapılan muhalefet için, üzerinde uzuuun uzun düşünülmesi gereken bir medya gerçeğidir.

Yalan haberin gücü asla küçümsenmemelidir.