Gülmek, kahkaha atmak ne güzel şey. Hastalıklara bile iyi geliyor, ömrü uzatıyormuş. Doktorlar söylüyor. Atasözlerimiz var. Bir kahkaha, bir kilo pirzolaya bedeldir. O kadar pahalı şey yani!

Gülmek vaaar, gülmek var ama...

Patron gülüşü, cadı gülüşü, kişneye kişneye at, tıslaya tıslaya yılan gülüşü var. Sahte gülüş, ağzını kapatarak gülme, püskürterek gülme var. Ukala gülüşü, ölümüne gülüş, katıla katıla gülüş, çığlık çığlığa, arada durup ciddileşerek gülme, gözlerinden yaş gelene kadar ağlaya ağlaya gülüş, dokunup yanındakine vura vura gülme, hoplayarak gülme, korkunç kahkahalarla gülme, hem alkışlayıp hem gülme...

Sınırı, standardı yok!

Sosyal medyacılardan değilim, bilmiyordum öğrendim. İspanyollar sosyal medyadan jajaja diye gülerken, Amerikalılar hahaha, Koreliler kkkkk, Nijeryalılar kwkmd, Yunanlılar xaxaxa, Brezilyadakiler rsrsrsrs, İtalyanlar ah ah ah, Fransızlar mdr, İzlandalılar hi hi, Taylandlılar çok enteresan 55555, Japonlar www, Türkler ise asjdhaskda diye gülüyormuş!

Niye? Bilen yok... Bilmeye de gerek yok...

Gülüşüyle hafızalarımıza kazınanlar da var... Adile Naşit’in ölüyü bile güldüren kahkahaları, Erol Taş’ın ürküten gülmesi, Kemal Sunal gülmesi, hatta sonunda RTÜK’ün bile biblemeyi bıraktığı eşekli güzellemesi, Halit Akçatepe gülmesi, Mahmut Hoca’nın ceza verdiği Hababam Sınıfı’na ‘Bacaksız’ Tuncay Akça’nın gülmesi, Türk sinemasının yuva yıkan kadını Suzan Avcı’nın yıkılan yuvaya bakıp viskisini yudumladıktan sonraki fettan gülüşü, Türkan Şoray’ın canından çok sevdiği adamı kurtarmak için aslında büyük fedakarlık yaparken, ‘benim için bir hevestin’ demesi, içi kan ağlarken attığı kahkahası, yıldız sunucularımızdan Saba Tümer’in kahkahaları, Zeki Alasya’nın içten, sıcacık, saf, karşısındaki ne söylerse inanan gülüşü, Mehmet Ali Erbil’in, ‘her şeyin farkındayım’ gülüşü, Bülent Ersoy’un ‘sefam olsun’ kahkahası, Yıldo’nun ‘kopardınız beni ulan’ gülüşü...

Kahkaha yogası bile var! Çuvalla para ödeyip terapi alıyorsun. Hintli Madan Kataria tarafından geliştirilmiş tekniklerle kahkaha egzersizleri yapıyorsun. Stresin azalıyor, bağışıklığın güç kazanıyor, depresyonu yenip aniden olumlu düşünmeye başlıyorsun.

Fakat memlekette yaşayanlar son zamanlarda ‘çok fena’ gülüyor!

Gazeteciyiz, ekmeğimizi ballı ihaleden, iktidarı devamlı alkışlamaktan değil insandan çıkarıyoruz ya; bir üyesi olduğumuz milleti, gelişen son durumlar karşısında icat ettikleri yeni teknikleri çarşıda, pazarda, tv haberlerinde, sokak röportajlarında gözlemliyoruz.

Gözlem sonucunu açıklıyorum. Millet olarak geliştirdiğimiz son teknik, mevzu ne olursa olsun tuhaf tuhaf gülmek. Ota da gülüyoruz, başka şeye de!

Misal eczaneye gidiyor bir yurttaş. İlaç yok. İlaç varsa parası yetmiyor. Kaşları çatık ama gülüyor!

Aracıyla 50 liralık benzin almak için yanaşıyor benzinciye, bir muhabir mikrofon uzatıyor; yine zam gelmiş ne diyeceksiniz? Ha ha haaa, Allah Allaaah!

AKP’li yöneticilerin, dünya liderinin her fırsatta suçladığı siyasi parti HDP’nin kapısı AKP’liler ve hatta AKP’li adalet bakanı tarafından çalınmış, HDP legal bir partimizdir denmiş, ne diyorsunuz? Ne diyim bilemedim ki şimdi, hoh hoh hoh!

Kılıçdaroğlu kırmızı bültenlerle aranan dünyanın en tehlikeli mafya babalarının, uyuşturucu baronlarının Türkiye’de cirit attığını, çocuklarımızın, gençlerimizin uyuşturucunun pençesine düşürüldüğünü öne sürünce İçişleri bakanı yanıt vermiş ona. “Ortalama haftada 5 bin uyuşturucu satıcısını veya imalat yapanı gözaltına alıyoruz (Haftada 5 bin, ayda 20 bin, yılda 240 bin ediyor bu arada). Avrupa’da uyuşturucu serbest, kullanımı da serbest, şırıngası da serbest ama milletimiz olarak biz buna müsaade etmeyiz, tahammül etmeyiz, müsamaha göstermeyiz” demiş, ne diyorsunuz acaba? Haaaa nah nah hoh hahh puhaaa puhaaa!

Senin cüzdanda yüz lira kaldı ama bankaların karları patlamış, yüzde 400 falan... Huuu, huh huh hah hah haaaa!

Bir kilo süt 35 lira, peynir şu kadar olmuş... He he!

Ekmek 5 lira ama yine zam geliyormuş... Hoh hoh hoh ho ohooo!

En düşük emekli maaşı 3 bin 500 lira ile nasıl geçiniyorsunuz? Hah hah hah, gül gibi gül gibi!

Kaban almak için, yün hırka almak için kredi alınıyormuş, ne diyorsunuz? Bırrrr, haaaa ha ha ha!

Sırf milleti için uykusundan uyanan Nebati, 5 milyon yetmez daha çok fakire yardım yapılmalı diye didinen Aile bakanı, bir uçaktan inip diğerine binerek devamlı koşturan, gecesini gündüzüne katıp bizim için çalışan Saray erkanı için neler düşünüyorsunuz? Hah hah hahaaa... Ay vallaha evladım durduk yere güldürdün beni. Çok severim Atilla Atasoy’un güzel bir şarkısı vardı onu hatırladım bak şimdi; sen kimlerden öğrendin gülerken ağlatmayı böyle!

Hadi yine iyisiniz elektrik, doğalgaz faturalarınız düşecek, bulduğumuz doğalgaz pek yakında evlere gelecekmiş, ne diyorsunuz? Ha ha ha... Hoh hoh hoooh... Haaaa ha ha... Bülent Ersoy gibi güldürdünüz beni yahu, ay karnım ağrıdı gülmekten. Pardon ne demiştiniz!

Yerli ve de milli, aynı zamanda babayiğit TOGG banttan indi, canlı yayında izlemişsinizdir. Fiyatı 1 milyon liracık falan olacakmış. Oğlana, kıza bir de kendinize satın almak için siz de dünya liderimiz ve Mustafa Sarıgül gibi sipariş verip sıraya girdiniz mi? Uuuu haaaa ha ha hahaaaaayt... Yıldo’ya döndüm, kopardınız beni!

Gelecek seçimde şu fakir kardeşinize bir kez daha oy verin bakın o zaman daha neler neler yapacağız, sizi nasıl düze çıkaracağız diyenlere not: Durum şahane yani, gülmekten ölüyor millet!