SİYASİ KARARLARA HUKUKİ KILIF
Aranan kişinin yakalanmasından sonra interpol devreden çıkıyor adli işbirliği başlıyor. Kırmızı bültende, kişinin neden arandığı en fazla iki-üç paragrafta belirtiliyor. Kişi yakalandıktan sonra, en geç 40 gün için içinde iade dosyalarının ilgili ülkeye gönderilmesi gerekiyor. Yakalayan ülkenin mevzuatı iadeye elverişliyse iade gerçekleşiyor. Ama konu Türkiye olunca durumun değiştiğini belirten Ufuk Önder, şöyle devam ediyor:
“Konu Türkiye ve terör örgütleri olunca, çok büyük sıkıntılar yaşıyor ve ülkemize karşı çifte standart uygulanıyor. Siyasi kararlara hukuki kılıf uyduruyorlar. Eskiden yargılamada askeri savcı ve hakim bulunduğu, idam cezası var diye iadeler gerçekleşmiyordu. Bunlar kaldırıldı. Şimdi de iade etmek istemediği Türkiye’nin aradığı kişinin kendi vatandaşıyla evlenip vatandaşlık almalarını, ülkemizde ağırlaştırılmış hapis cezası bulunmasını gerekçe gösterip iade etmiyorlar.”
800 KİŞİDEN 20-25’İ İADE EDİLDİ
Asayiş ve kaçakçılıkta işbirliği taleplerinin genelde karşılandığını belirten Önder, şu çarpıcı örnekleri veriyor: “800 civarında terörden iade talebinde bulunduğumuz kişiden, bugüne kadar ancak 20-25 kişiyi iade ettiler. Bunlar da örgüt içinde önemini yitirmiş kişiler oluyor böylece kendi taleplerini gündeme getiriyorlar. İadesini istediğimiz ve ülkemize verilmeyenler arasında 61 kişinin katili var. Aktif terör eylemlerine katılanlara vatandaşlık verilmemesi yönünde alınan kararlar olmasına rağmen Türkiye’nin talepleri mültecilik, vatandaşlık gerekçesiyle iade edilmiyor. Siz, 61 kişiyi öldürmüş kişiye niçin mültecilik veriyorsunuz?”
Önder, batıdaki bazı ülkelerin, Türkiye’den kaçan Hizbullah sanıklarına da destek olduğunu şu örnekle anlattı:
“Aradığımız isimlerden birisi, Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan’ı şehit eden teröristlerdendi. Kaldığı yeri biz belirledik. İlgili ülkeye bu kişinin iade amacıyla tutuklanmasını talep ettik. Ancak ertesi gün bu kişinin o evden çıkıp başka bir yere yerleştirdiğini öğrendik.”
AJAN OLARAK KULLANIYORLAR
Asayiş ve organize suçlardan aranan kişilerden bazılarını ilgili ülkenin “kullandığını” belirten Önder, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bizim aradığımız kişileri bazı durumlarda vermiyorlar. Gerekçe olarak da bu kişinin elemanları olduğunu belirtiyorlar. Yöntemi de şu: İade etmemek için kendi ülkelerinde evlendiriyorlar. Organize suç örgütlerinin, terör örgütlerinin içine sokup ajan olarak kullanıyorlar. Organize suç örgütü mensuplarından yurtdışına kaçanların da oradaki suç örgütleriyle ortak çalışmalar yaptığını biliyoruz. Bunların gizlenmelerinde, oradaki yapıların büyük desteği olduğu gibi, bu ülkelerde bulun Türk vatandaşlarından da destek alıyorlar. Operasyon konularında da polis ve jandarma bakımından Türkiye Avrupa şampiyonlar ligindeyiz.”
Hasan Kundakçı Paşa’ya büyük haksızlık yapıldı
1996 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bayrağımızı indirmeye çalışan bir Rum’a ateş edilmesi emrini veren dönemin Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı hakkında, Rumların başvurusu üzerine kırmızı bülten çıkarılmıştı. Oysa aynı interpolün Mavi Marmara gemisine saldıran İsrail askerleri hakkında kırmızı bülten çıkarılması başvurumuzu reddettiğini belirten Ufuk Önder, yaşadığı olayı şöyle aktardı: “İnterpol genel sekreteri, ‘Bize askeri konuları getirmeyin’ dediğinde, Hasan Kundakçı Paşa için kırmızı bülten çıkardıklarını hatırlattık. Sessiz kaldı. Paşa 26 yıl yurtdışına çıkmadı.”
Önder, yaşadığı ilginç bir olayı da anlattı. “Bir genç, sevgilisine yazdığı mesajda, ‘Usame Bin Ladin’in ABD’de ikiz kulelerini yıktığı gibi sen de benim kalbimi yıktın’ diyor. O dönem görev yaptığım Avusturya’da, gecenin bir saatinde CIA’nın bu ülkedeki irtibat görevlisi ‘Çok önemli’ diye beni aradı. Bunu söyledi. Güldüm. ‘O kırık bir aşk hikayesidir’ deyip önemsenmemesi gerektiğini CIA görevlisine söyledim.”