“... Ülkemizde 13 kişinin serveti 38.9 milyar dolar. 90 milyona yaklaşan nüfusumuzun yarısının toplam serveti 38.5 milyar dolar. Sürekli ‘dünya beşten büyüktür’ diyen Erdoğan’a 90 milyonun neden 13’ten küçük olduğunu sorabiliriz. Ama sorunun tek muhatabı o değil.”

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan sosyal medya paylaşımında Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nın verilerini paylaştı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sordu: “90 milyon 13’ten neden küçük?”

Bir soru da biz soralım: Erdoğan’ı kafasında ve dünyasında gelir dağılımındaki adaletsizliği çözecek bir formülü var mı? Dönüp dolaşıyoruz “çözüm” noktasında sıkışıp duruyoruz!

Evet...

Bugün iktidar ve ortağının söyleyeceği yeni bir şey yok.

Peki ya muhalefetin, Altılı Masa’nın?

Ya da soru şu: Kim yeni bir dünyadan bahsediyor? Sözde değil ama özde bunu istiyor. İki hafta önce (7 Ocak) TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’ın kahvaltısında sonrasında Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) öğlen buluşmasında (9 Ocak) çözüm önerilerini dinledim. Bugün yakıcı gerçeklik şu: Türkiye’nin “sola” her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. 1923 Cumhuriyet Devrimleri’yle buluşan ve bunu bir öteye taşıyan “sol”...

Erdoğan gitsin, sistem de değişsin


Önce mahkumiyetlerden vazgeçmek gerekiyor. Nasıl mı? Kemal Okuyan’ın şu tespitinin altını çizmekte fayda var:

Erdoğan gitsin duygusu bu düzen değişmeli duygusuyla tam olarak bir araya gelmedi, bunun için uğraşacağız seçimlere kadar. Ve bu duygunun karşısında olmayacağız. Şu yalana da ortak olmayacağız, ‘Erdoğan gittiğinde bu karanlık sona erecek’, hikaye... Bunun yanı sıra biz bu muhalefete kefil olmayacağız, halkımızı da uyaracağız. Bizim bir ittifakımız var, orada birlikte karar vereceğiz ama söyledik, Erdoğan’ın seçilmesine asla yardımcı olmayacağız”

Sorun tam da bu! Düzen değişmediği sürece kim gelirse gelsin 90 milyon 13 servet sahibinden küçük olacak! “Servet eşitsizliği” raporunun İsviçre’nin Davos kasabasında gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu’nun başladığı güne denk gelmesi de manidar! Çünkü... TKP liderinin tespitleri, geçen yılki Davos’ta  “dünyayı yönetenlerin”, “artık yönetemiyoruz” dediklerini aklıma getirdi.

Örneğin...

20 yıl önce: Küresel rüyadan uyanıyoruz


Columbia Üniversitesi’nde profesör ve Dünya Bankası’nın eski baş ekonomisti Joseph Stiglitz’in geçen yıl kaleme aldığı şu makale:

“... Kırk yıl boyunca küreselleşmeyi savunduktan sonra, Davos kalabalığının işleri yanlış yönettiği açık. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için refah vaat etti. Ancak küresel kuzeydeki şirket devleri zenginleşirken, herkesi daha iyi duruma getirebilecek süreçler bunun yerine her yerde düşman yarattı. Zenginleri zenginleştirmenin otomatik olarak herkese fayda sağlayacağı iddiası olan “damlama ekonomisi” bir dolandırıcıydı - arkasında ne teorisi ne de kanıtı olan bir fikir. (1 Haziran 2022/The Guardian)”

Burada bir itiraf var: “Zenginleri zenginleştirmenin otomatik olarak herkese fayda sağlayacağı iddiası olan ‘damlama ekonomisi’ bir dolandırıcıydı...”

Hatta... Ekonomi hocası Prof. Dani Rodrik’in 20 yıl önce yaptığı şu tespitini de unutmamak gerekiyor- ki neoliberalizmin/küreselleşmenin kaybettiğini gören liberallerdendi-:

“(Küreselleşme rüyasından uyanıyor muyuz?) O rüyanın gerçekte yürümediği ortada, ampirik olgular ortada, alternatifin ne olduğu konusunda yeni tartışmalar ortaya çıkıyor. Bu tartışmalar yeni öneriler getirmediği için siyaset yapıcılarında şu yargı oluşuyor: Evet bu model işlemiyor ama bu modelden çıkmamızın riskleri de çok yüksek. Modelden çıkarsak, sermaye girişleri duracak, IMF, Dünya Bankası desteğini çekecek. Alternatifler olmadığı için başka yola girilmiyor. Ancak bir arayış, modelin yürümediği konusunda yaygın izlenim var. Gelir dağılımı bozuluyor, iş kayıpları ve yoksulluk artıyor. Öte yandan son on yılda en büyük büyüme oranlarını yakalamış ülkelere bakarsak... (4 Şubat 2002/Milliyet)

Evet... Alternatifler olmadığı için sistem yürüdü! Ya bugün?

TKP’nin de TİP’in de “sistem değişmeli” vurgusu önemli ama bir farkla. TKP, iki ittifaka ve HDP’ye mahkum olmadan “Sosyalist Güç Birliği” diyor sonra da ekliyor:

“TKP bir kere şunu söylüyor, biz bu ülkenin partisiyiz. Bu ülkenin kuruluşunda TKP’nin katkısı ve kanı var. Bir bölümü İstanbul’daki İngiliz cephaneliğini patlatırken bir bölümü Karadeniz’de kalleşçe öldürülen yoldaşlarının kanıdır. Kökü dışarıda diyorlar, bizim daha başlarken kökümüz buradadır.”

SONUÇ: Mesele sadece 2023’ü kazanmak değil sonrasını yönetmek için programı halkın önüne koymak. Bugün bize sunulan ekonomik sistem sürdüğü sürece asgari ücreti 20 bin lira da yapsanız enflasyon yine halktan çıkar.