Sevgili okurlarım tatlı hayaller kurmak, tatlı rüyalar görmek için geceleri yatağa girmeniz, ya da sabahları pembe hayallerle uyanmanız çok sağlıklı bir şey!

Örneğin gece yatınca düşünmeye başlıyorsunuz...

İstanbul Boğazı’na paralel bir su kanalı açılmış.

Hem de 70 kilometre uzunluğunda.

Bazı yerlerde genişliği 550 metre.

Adına Kanal İstanbul dedikleri muhteşem proje...

“Zihni Sinir porocesi!”

★★★

Sahi, böyle bir hayalimiz vardı. Memleketi yöneten sayın büyüklerimiz her gün bir sürü laflar savurur, atar tutardı.

“Hazır olsunlar, Kanal İstanbul’un yapımına en kısa zamanda başlayacağız. Böylesi değil Türkiye’de, dünyada bile hemen hiç yok. Bugün karşı çıkıp yalan söylediğimizi iddia edenler işte o zaman utanacaktır, eğer bu muhalefette utanma duygusu kaldıysa!..”

Biz de hep düşünürdük ne zaman başlayacağını, ne zaman biteceğini...

Ve kendilerine çağrıda bulunurduk...

“Yaa kardeşim şimdi tam seçim zamanı. Bu gibi dandik, saçma sapan işler başlarsa şimdi başlar. Elinizi çabuk tutun, bir an önce temel atın. Eğer yiyen olursa halka yutturmaya çalışın.”

★★★

Peki sonra ne oldu!..

Bu aptalca işi kendileri dahil hiç kimse benimsemedi.

Hiç kimse inanmadı...

Ve vazgeçmek zorunda kaldılar, unutturdular!

Ancak böylesine iddialı oldukları ‘kanal’ hikayesini aniden bir yana bırakmaları, hatta vazgeçildiğini ilan etmeleri asla mümkün değildi.  

Bunu da alıştıra alıştıra yapmaya karar verdiler!

Şimdi kulaklara hafiften üfürüyorlar:

“Yok canım, vazgeçmiş değiliz. Yeri ve zamanı geldiğinde temelini yine atarız.”

★★★

Hangi temeli atacaksınız?

Bu işin maliyeti nereden baksanız milyarlarca dolar.

Bu kadar kaynağı nereden bulacaksınız?

Bu soruların yanıtı yok!

Kendileri de bilmiyor.

Üstelik Kılıçdaroğlu aylar önce açıkladı:

“İktidar olduğumuz zaman, eğer başlamış olursa, firmalar dahil bu Kanal İstanbul işine bulaşmış olan herkesten hesap soracağız.”

★★★

Aslı astarı olmayan bir hayali proje için Türk Milleti’ni yıllarca oyaladılar, inanılmaz yalanlar söylediler, bir sürü yalanı her zamanki propaganda yöntemleriyle yutturmaya kalkıştılar... 

Şimdi ise bu efendilerden tık yok.

İş aynen dönüp dolaşıp astronot palavrasına geliyor.

Sanayi Bakanı Mustafa Varank geçen yıl açıklamıştı:

“Aya’a göndereceğimiz Türk astronot Cumhuriyet’in 100. yılında gidecek!”

Kimmiş o astronot?

Belli değil çünkü öyle biri yok.

★★★

Ben size söyleyeyim, bu işi para karşılığı yapıp uzaya insan gönderen ABD’li şirketler var.

Bastırıyorsun 100 milyon doları, rokete binip uzay gezisine çıkıyorsun. Akşam seni indiriyorlar.

Aksama olmasa bizimki de böyle olacaktı herhalde...

Birini seç, devlet parasıyla uzaya gönder, oradan propaganda yaptır.

Hayal dünyası ya bu...

Ver mikrofonu eline, astronotu roketin içinden canlı yayında konuştur:

“Size yıldızlar dünyasından sesleniyorum. Taşıtın penceresinden dünyaya doğru baktıkça her tarafta sayın cumhurbaşkanımızın o nurlu yüzünü görüyorum. Türk Milleti’ne aşağıdan el sallıyor, en kalbi selamlarını gönderiyor!..”

★★★

Ama şimdi bu oyun da tutmadı ki...

Ay’a gidişi de Kanal İstanbul gibi bize çok gördüler ve ertelemek zorunda kaldılar.

Hiç kuşkunuz olmasın ilkine astronot, ikincisine para bulamadılar!

Allah bize sabır, onlara akıl fikir versin.

Amin.