Beştepe’nin siyasi intikamını almak  için açılan Gezi Parkı Davası, Yargıtay’da onandı.

İşadamı Osman Kavala, hiç katılmadığı Gezi Parkı gösterilerinin lideri ilan edilerek, hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüsten müebbete çarptırıldı.

TİP milletvekili Can Atalay, şehir planlamacısı Tayfun Kahraman, dava için Almanya’dan dönen Çiğdem Mater ve aktivist Mine Özerden, darbeye teşebbüse yardımdan 18’er yıl hapis cezası aldı.

17 aydır tutuklu bulunan Mücella Yapıcı, Ali Hakan Altınay ve Yiğit Ekmekçi ise neyse ki tahliye edildi.

Fakat kimseler bilmiyor ki...

Gezi Parkı Davası’ndan ötürü cezalandırılmaları istenen üç kişi daha var.

Onlar ne AK Parti karşıtı sıkı birer muhalif...

Ne de iflah olmaz Gezi eylemcisi!

Onlar...

Gezi Parkı Davası’nda 2020 yılında beraate hükmeden İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Galip Perk ile üye hakim Ahmet Tarık Çiftçioğlu ve Talip Ergen.

ADLİYEDE BERAAT GERİLİMİ

Perk ve heyeti, “mahkumiyete yeter derecede kanıt bulunamadığı” için beraate ve Kavala’nın tahliyesine karar vermişti.

Üç hakim evlerine giderken cep telefonları çaldı.

Arayan, İstanbul Adliyesi’nden üst düzey bir isimdi.

“Nasıl böyle bir karar verirsiniz!” diye çıkıştı.

Adliyeye dönmelerini, tahliye edilen Kavala’nın cezaevinden çıkmadan yeniden tutuklanmasını istedi.

Perk, “Beraat eden insanı tutuklamam. İtirazı reddederim” dedi.

Saat 23’tü.

Üst mahkeme olan İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesi adliyeye geldi.

Savcıdan itiraz bekleniyordu.

Perk, “Bu hukuku hiçe saymaktır” dedi.

Başka formül bulundu.

Kavala, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı Büyükada soruşturmasından tutuklandı.

Gezi Parkı Davası ise birkaç ay sonra Yargıtay’da bozulup geri gönderildi. Dava İstanbul Adliyesi’ne döndüğünde, ceza verecek heyet hazır edilmişti.

FETÖ İNCELEMESİ

Perk ve heyeti dağıtıldı.

Perk, terör mahkemesinden alınarak, İstanbul 17. Ağır Ceza’ya gönderildi. Ardından Bölge Adliye Mahkemesi’ne ‘atandı.’ Üyeleri asliye cezaya verildi.

Hakimler Savcılık Kurulu, üç hakim için disiplin soruşturması açtı.

Müfettiş, Perk’in üniversite arkadaşlarına varıncaya dek bulup konuştu, hesaplarını ve telefon trafiğini araştırdı.

Perk’e üç suçlama yöneltildi.

İlkine şaşırmayacaksınız.

FETÖ!

Bir avukat, Kıbrıs’ta birlikte okuduğu Perk’in FETÖ evlerinde kaldığını iddia etti.

Daha sonra dinlenen Perk’in sınıf arkadaşları evin Okuyucular diye bilinen Nurculara ait olduğunu söyledi.

Avukat “Farkı bilmiyorum” diyerek, ifadesini düzeltti.

Perk ise ilk yıl arkadaşlarıyla, sonra kardeşleriyle kaldığını ifade ediyor.

İddia tutmayınca ByLock’a, ankesörlü arama listesine, FETÖ’cü dernek ve vakıfların üyeliklerine bakıldı.

Hiçbir bağlantısı çıkmadı.

Bu suçlama düştü.

SÜRGÜN İSTENİYOR

Perk hakkındaki ikinci iddia şöyle:

Gezi Parkı Davası’nda karar açıklanmadan önce üç meslektaşına “Ceza vermeyi düşünüyorum” dediği ileri sürülüyor.

Bu iddiadan ötürü “Yargılamanın devam ettiği süreçte dosya hakkında üçüncü şahıslarla bilgi paylaşımında bulunmak suretiyle görevini doğru ve tarafsız yapamayacağı kanaatini uyandırdığı” kaydediliyor.

Perk için yer değişikliği isteniyor.

Yani, sürgün!

ÜÇ HAKİME KINAMA

Üçüncü suçlama, hem Perk’e hem iki üye hakime yöneltiliyor. Gezi Parkı Davası’nda yedi duruşma boyunca tutukluluk halinin devamına karar vermiş olmalarına karşın sekizincide beraate hükmetmiş olmaları suç sayılıyor.

Kararda şöyle deniyor:

“Kuvvetli şüphenin varlığına isnat eden somut olgu ve kanıtlar bulunması şeklindeki gerekçelerle tape ve fiziki takip tutanaklarını hukuka uygun kabul etmelerine karşın sekizinci celsede tape kayıtlarının ve fiziki takip tutanaklarının hukuka aykırı elde edildiğini kabul etmek suretiyle çelişkili davranarak, kayıtsızlık ve düzensizlik göstermek.”

Üç hakime uyarı ve kınama istendi.

Perk iki, 2 hakimde bir iddiadan savunma verdi.

Şimdi 2. Daire’nin karar vermesi bekleniyor.

‘CEZA’ DİYEN TERFİ ETTİ

Yargı çevrelerinden duyduğum kadarıyla Perk ceza alırsa istifa etmeyi düşünüyor. Çevresine “Cübbeyi şerefimle taşıdım, şerefimle bırakırım” dediği ileri sürülüyor.

Haksız mı?

Perk, Gezi Parkı Davası’ndaki kararından ötürü FETÖ’cü diye iftiraya uğradı.

Kızak göreve çekildi.

Şimdi sürülmek isteniyor.

Beştepe’nin arzusuna göre karar verseydi, yargı bürokrasisinin tepesindeydi.

İddianameyi yazan Hasan Yılmaz’dan ne eksiği var?

Yılmaz, bugün Adalet Bakan Yardımcısı.

Dönemin İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan’dan daha mı az muhafazakar?

Gezi Parkı’nda beraat kararı verildiği gün Kavala’yı Büyükada Davası’ndan tutuklayan Fidan, önce Yargıtay’a üye yapıldı. Dosya kapağı bile aralamadan AYM’ye sıçradı. Yüksek mahkeme direnmese AYM başkanı olacaktı.

Hakim Murat Bircan kadar olamaz mıydı?

Kendisi AK Parti’den milletvekili adayı, eşi de FETÖ şüphelisi olan Bircan, ceza vereceği bilinmese avukatlıktan ağır ceza mahkemesine zıplayabilir miydi? Perk gibi beraata karar verseydi eşininin iltisakı önüne konmaz mıydı?

SİZ SOKAĞA DÖKTÜNÜZ

Gezi Parkı milyonlarca gencin özgürlük için sokağa döküldüğü tarihi bir andı.

Türkiye’nin en kitlesel eylemi ve dünyadaki benzerleriyle kıyaslandığında en barışçıl olanıydı.

İşte, bu çıplak gerçek, siyasi talimatla açılmış gülünç mahkeme kararıyla değiştirilemez.

İlla bir fail mi arıyorsunuz?

Ne Soros...

Ne de Sırp Otpor...

Bu saçmalıkları bırakın!

Türkiye’yi yarı açık cezaevine çeviren ve siyasi yargılamalarla memleketi nefes alamaz hale getiren baskıcı iktidarınızla başlayabilirsiniz. Bugün olduğu gibi.

Gezi Parkı Davası’nın üç amacı


Gezi Parkı Davası, üç amaca hizmet ediyor:

Bir: Tıpkı Ergenekon - Balyoz davaları konseptinde yaşandığı üzere geçmişi bugünden geriye ve AK Parti’nin siyasi perspektifine göre inşa etmek. İktidar Türkiye tarihinin en kitlesel ve barışçıl hareketini, resmi tarihe darbe diye geçirmek istiyor.

İki: AK Parti gelecekte, Gezi Parkı gibi gücünü sokaktan alan doğrudan demokrasi eylemlerini darbecilikle mahkum edebileceği hukuki bir içtihat oluşturuyor.

Üç: Amerikalı bir papazı ‘rehin’ alacak kadar doları kalmayan iktidar, Gezi Parkı Davası’nı ABD ve Avrupa Birliği ile pazarlıkta koz olarak kullanabilir. Hani, gece kondusunu yıkmaya gelen zabıtaları durdurmak için evladının boynuna bıçağı dayayıp “Gelmeyin, keserim!” diyen baba var ya...