Bu depremlere ne yazılır, nasıl yazılır? Ekonomi mi? Geçiniz... İsyanım var!

Televizyondan haber almaya çalışıyorum, çıkmış hala “Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla” diye yağlama derdinde olan ciğeri problemli insanlar... Belli ki talimat olmasa kımıldamayacaklar. Bu acı günde onlarla da uğraşmak istemiyorum. Geçiniz...

★★★

Bundan 24 yıl önce olan 1999 yılından daha büyük bir felaketle karşı karşıyayız. Görünen o ki onca yıl ders almamışız. Hiçbir şekilde depreme hazırlanmamışız. Deprem için toplanan paralar nerede sorusuna zamanın ekonomiden sorumlu bakanı Mehmet Şimşek, “Para duble yollara gidiyor, demiryollarına, havayollarına, çiftçimize, eğitime gidiyor” cevabını vermişti. Cebimizden 5 kuruş çıkmayacak derken meğer deprem paralarını harcamışız.

★★★

Deprem öldürmez, hırsızlar öldürür. Bina yapımlarında teknik, bilim, fizik yasaları, denetlemeler ve resmi kurallar geçerlidir. İki bina yan yana... Biri yerle bir, diğeri ayakta... Demek ki yıkılanda rüşvet, hırsızlık, yağma ve talan kuralları kabul edilip uygulanmış, para cukkalanmış. Depremin ne zaman olacağı bilinmediğinden hırsızlığın da ne zaman ayyuka çıkacağı belli olmuyor. Bu sefer öyle ağır cezalar verilmeli ki hayatları boyunca rahat uyuyamasınlar. İnşaat işinin göbeği İstanbul’da kayıtlı müteahhit sayısı 60 binin üzerinde... Bütün Avrupa kıtasında bu sayı 25 bin civarında... Nüfusun Türkiye ile aynı olduğu Almanya’da müteahhit sayısı 3 bini geçmiyor. Ya tüm Türkiye’de kaç müteahhit var? Sıkı durun; 330 bin! Türkiye’deki sayı bütün Avrupa’nın 13 katı... Tarlada yetişse, verimli olmaz böylesine... Alıcısı olsa dünyaya ihraç ederiz, paraya para demeyiz. İpini koparan inşaata başlayınca sektör sıkıntıya girdi haliyle... Haliyle arsayı bulan çiğ köftecinin bile müteahhit olduğu ortamda nasıl bir kalite bekliyorsunuz ki yapılarda? Zaten yıkılacak ilk sarsıntıda...

★★★

Ali Ağaoğlu 2009 yılında verdiği röportajda “1970’li yıllarda İstanbul’un Anadolu yakasında yapılan yapıların büyük bir kısmına inşaat malzemesini ben sattım. Kumları Marmara Denizi’nden, demirleri hurdadan çektik. O zamanın şartlarında en iyi malzeme buydu. Sadece biz değil tüm firmalar aynı şeyi yapıyordu. Deprem olursa İstanbul’a ordu bile giremez, ölen şanslıdır” demişti. Belki 50 yıl önce bu durum kabul edilebilirdi. Nitekim bu depremlerde daha geçen yıl yapılan apartmanlar yıkıldı. Nedeni tabii ki hırsızlıktı! Önce şu yaralarımızı saralım sonrasında yapılması gereken belli... Birileri bu işin hesabını vermeli!