Mehmet Akif, dine ve imana yüksek derecede inanmış bir insandı. Mukayeseli edebiyat profesörleri onun için “din şairi” tanımlaması yaparlar. Cumhuriyet kurulduğunda Mustafa Kemal Atatürk, halk dini iyi anlasın, öğrensin diye Kuran’ı Türkçeye çevirmesi için Mehmet Akif’ten ricada bulundu.

O çeviriyi yaptı.

Fakat yayımlamadı.

Bir arkadaşına verdi.

Özetle şair Mehmet Akif, dinini birinci el kaynaktan inceleyen ve inancına göre yaşayan bir insandı. Her olana bitene “kader” diyenlere çok kızıyordu, şiir yazdı. “Safahat” adlı kitabında “Tevekkül” adlı bu şiiri var. Amasra’da kömür madeni patlayıp 41 madenci yanarak can verince ve “bu ölümler tevekkül, kader planında var” denildiği günlerde ben şiiri bu köşede yayınlamıştım.

5 ay bile olmadı.

Deprem alttan vurdu.

Sağ yandan vurdu.

Sol yandan da vurdu.

11’ci gündeyiz.

Canını yitiren insanlarımızın sayısı 36 bini, yaralı sayısı da 109 bini geçti; “yine kader planı” lafı.

Şiiri yeniden yayınlıyorum.

★★★

İşte o şiir:

“Kadermiş!”  Öyle mi?

Hâşâ,

bu söz değil doğru;

Belânı istedin

Allah da verdi...

Doğrusu bu.

★★★

“Çalış!” dedikçe Şeriat,

çalışmadın, durdun,

Onun hesabına birçok hurâfe uydurdun,/ Sonunda bir de tevekkül sokuşturup araya, Zavallı dîni çevirdin maskaraya!

★★★

Bırak çalışmayı,

Emret

oturduğun yerden,

Yorulma, öyle ya,

Mevlâ ecîr-i hâsın iken!/ Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini,/ Birer birer oku tekmîl edince defterini;

Rabbim görür;

Vazîfesidir...

Yükün hafifledi...

Doğru kahveye gir!

★★★

Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak.../ Hudâ vekîl-i umûrun değil mi keyfine bak!/ Onun hazîne-i in`âmı kendi veznendir!/ Havâle et ne kadar masrafın olursa...

Verir!

★★★

Silâhı kullanan Allah,

hudûdu bekleyen O;

Levâzımın bitivermiş,

değil mi?

Ekleyen O!/

Çekip kumandası altında ordu ordu melek;/ Senin hesâbına küffârı hâk-sâr edecek! / Başın sıkıldı mı, kâfî senin o nazlı sesin:

“Yetiş!” de,

Kendisi gelsin, ya Hızr’ı göndersin!/ Evinde hastalanan varsa, borcudur: Bakacak;/ Şifâ hazînesi derhal oluk oluk akacak.

★★★

Demek ki:

Her şeyin Allah...

Yanaşman, ırgadın O;/

Çoluk çocuk O`na âid;

Lalan, bacın, dadın O;/

Vekîl-i harcın O;

kâhyan, müdîr-i veznen O;

Alış seninse de, mes`ûl olan verişten, O;/ Denizde cenk olacakmış...

Gemin O,

kaptanın O;

ordu lâzım imiş...

Askerin O;

Köyün yasakçısı; şehrin de baş muhassılı O;/ Tabîb-i âile, eczâcı... Hepsi hâsılı O.

Ya sen nesin?

Mütevekkil!

Yutulmaz artık bu!/

Biraz da saygı gerektir...

Ne saygısızlık bu!/

Hudâ’yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hudâ;/ Utanmadan da tevekkül diyor bu cür’ete... Ha?!”

★★★

Mehmet Akif, isteseydi saraylarda, köşklerde yaşayabilir, zengin biri olarak ölebilirdi. İstiklal Marşı’nı (Korkma-Sönmez) yazdığında, yarışmada birinciliği kazandığı için, kendisine 500 TL armağan verildi.

İstemedi.

Para ödülünü Hilal-i Ahmer (Kızılay) bünyesinde kadınlara iş öğreten ve cephedeki Mehmetçik için elbise diken Dar’ül Mesai Vakfı’na bağışladı. O yıllarda 500 TL ile İstanbul Boğaziçi’nde 5 yalı alınabiliyordu. Dini siyasete alet edip parti kurduklarında bütün servetleri parmaklarındaki nikah yüzüğü ile iktidara gelen ve bugün hem kendileri ve hem  yakınları milyarder olan politikacılar; deprem olup, insanlar ölünce; “kader planı...” diyorlar. Mehmet Akif ise onlar için 100 yıl önce; “Sonunda bir de tevekkül sokuşturup araya,/ Zavallı dini çevirdin maskaraya!” diye yazmıştı.

★★★

Dün Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhami Güler’in “Doğal Felaket afet ve kader” başlıklı yazısını okudum.

Şunlar yazılıydı:

“Bir doğa olayının doğurduğu sonuçları, “Kader” kavramı ile Allah’ın üzerine atmak, iftiradır ve zülümdür... Fay hattının kırılmasının doğurduğu felaket sonucu için “Allah’tan geldi..” yargısı doğru değildir... İnsanın, kendi ihmali veya ihanetinin ortaya çıkardığı yıkım ve ölüm sonucunu, “Kader” veya “Ecel” kavramları ile Allah’ın üzerine atması, dindarlık görünümü altında ahlaksızlıktır”

★★★

Tamam!

Deprem çok büyük.

Ama öldüren kader değil.

Öldüren politikacı sınıf ile müteahhit sınıfın depreme dayanıklı şehir kurmaya ihanet edip yaptığı hırsızlık.

Öldüren cahillik,

Öldüren denetimsizlik.

Halkın iktidara olan güveni tamamen bitti. Muhalefetten çözümü çok net anlatmasını bekliyoruz.