Bazen çıkarsın, oynarsın ve rahat bir şekilde soyunma odasına gidersin. Maçın başında hemen belli olmuştu Fenerbahçe’nin gol atacağı. Bodrum çıkamıyor ve dönen topları alamıyordu. İlk kez resmi maça çıkan Rüzgar için talihli bir akşam olmayacağı belli olmuştu.
Skriniar’ın golü ile öne geçmişti Fenerbahçe. Sonraki dakikalar oyun hep konuk takımın kontrolünde geçiyordu. Öyle bir maçtı ki, İrfan Can yere yatmamıştı. Böyle giden maçlarda konsantrasyon çok önemli bir madde olarak en başta yer alır. Kaleci İrfan Can’ın nefis kurtarışı sonrasında Talisca’yı şanssız bir an bekliyordu. Atağın devamı olan pozisyonda elini unutmuştu Talisca. Puşcaş penaltıdan golü atarken bu maç sıkıntıya girer mi düşüncesine hiç katılmıyordum.
Santra ile düşüncem doğru çıkmıştı. Önce Oğuz, sonra Szymanski ve penaltıdan Talisca maçı 1-4’e getirmişti. İstatistiklerde gol beklentisi çok yüksekti Fenerbahçe’nin.
İşin aslı, kadro kalitesi oyuna olduğu gibi yansımıştı. İki takım arasında bu yüzden büyük fark vardı. Oğuz Aydın formayı aldıktan sonra göz kamaştırıyor. 6 gol, 6 asist net bir başarı. Szymanski 9 gol, 6 asistle takım için bu sezon iyi işler yaptığını bir kez daha ispatladı.
İkinci yarının büyük bölümü bir taktik çalışması şeklinde geçti Fenerbahçe için. Maç ilk yarıda bitmişti. Maximin, Tadic ve Dzeko’nun son durumlarını görmek için çok rahat ortamda giden maçta onları oyuna almıştı Jose Mourinho. Dün akşam saha içinde En Nesyri’nin etkisi yoktu. Kalabalık savunma arasında kaybolmuştu. Kostic ve Mert görevlerini iyi yaptılar.
Zirve mücadelesindeki Fenerbahçe, en rahat deplasman maçlarından birini oynadı. Takım savunması, organize hücum girişimleri ve rakibin birinci bölgesinde yaptığı baskı ile iş zaten ilk devre bitmişti. Fredy klas gol attı ama artık çok geçti. Mourinho artık derbiyi bekliyor...