Sevgili okurlarım sayın büyümüz ve büyük devlet adamı Devlet Bahçeli dün Meclis kürsüsüne yine çıktı ve aynı çağrısını bu kez isim vermeden tekrarladı.

“Apo örgütüne silah bıraktırsın ve Meclis’e gelip konuşma yapsın. Örgütü lağvettiğini açıklasın!”

Biz işin bu kadarını biliyoruz da, ötesinden haberimiz yok.

Devlet Bey’in bu çağrısının amacı belli...

“Apo 1999 yılında enselenmişti. O yıldan bu yana 25 yıl geçti ve İmralı’da yatmayı sürdürüyor. Apo artık pişmanlığını itiraf etsin, biz de onun AKP-MHP ortaklığı tarafından serbest bırakılmasını sağlayalım!”

★★★

Sürekli olarak bunları söylüyor...

İyi de, şahıs nasıl bırakılacak?

Bu işin uzun bir süreci var ve hepsi de birkaç aşamalı zor işler.

Anımsayın, 1999’da Türkiye’ye getirilen Apo İmralı yargılaması sonucunda idam cezası almıştı.
O sırada TCK’da idam vardı.
Fakat özellikle Batı dünyası bu cezaya sürekli itiraz ediyor ve idamın kaldırılması gerektiğini ısrarla vurguluyordu.

Türkiye’nin bu baskılara daha fazla direnmesi mümkün olmadı ve Meclis’ten geçirilen bir yasa ile idam cezası kaldırıldı.

Yerine müebbet (ölünceye kadar) hapis getirildi.

İdamın kaldırılmasına destek verenler arasında Devlet Bahçeli’nin partisi de vardı!
Apo böylece yırttı ve hayatı kendisine bağışlanmış oldu!

Evet, aradan 25 yıl geçti ve yaşamını İmralı cezaevinde sürdürüyor.

★★★

Gelelim günümüze...

Ancak işin bundan sonrası pek kolay görünmüyor!

Şimdi varsayalım Devlet Bahçeli’nin ısrarla yaptığı bu çağrıları izlemekte olan Apo, bir süre sonra bir açıklama yaptı ve örgütüne de çağrıda bulundu.

“Sayın Bahçeli büyüğümüzün çağrıları doğrultusunda ben de bir şeyler söylemek istiyorum. Terörün çıkar yol olmadığını burada geçirdiğim 25 yıl içerisinde anlamış bulunuyorum! Örgütüme çağrıda bulunup silah bırakmasını istiyorum...”

★★★

Ama bizim bildiğimiz Apo uyanık adamdır.

İşini garantiye almak için bir çağrı daha yapabilir!

“Şimdi görev Meclis’e ve özellikle AKP-MHP ortaklığına düşüyor. Madem konuşuyorlar, acele bir yasa çıkarıp beni buradan kurtarsınlar!..”
Ancak bu da pek mümkün görünmüyor...

Zira bilindiği gibi kişiye özel yasa çıkarıp Apo’yu ya da herhangi bir kimseyi tek başına salıvermek mümkün değildir.

O halde Devlet Bey ne yapacaktır?

Büyük ortağını ikna edip genel af çıkarmaktan başka çaresi olmadığını görecektir.

Ancak gelin görün ki büyük ortak genel affa da karşı olduğunu defalarca açıklamıştır.

Gördüğünüz gibi durumlar iki ortak açısından pek parlak değil!

★★★

Şimdi yine varsayalım, bu sürecin öncesinde bütün engeller aşıldı ve çıkarılan bir yasa ile Apo salıverildi...

Ve Devlet Bahçeli’nin çağrısı doğrultusunda günün birinde Meclis’e geldi!

Kapıda kendisini karşılayan gazetecilere kısa veya uzun bir açıklama yapacak mıdır!

“Sayın büyüklerimin yoğun çabası sonunda Meclis’e gelmiş bulunuyorum. Gerek Tayyip ve gerekse Devlet Bey’lere minnettarım. Şimdi Devlet Bey büyüğümüzün çağrısı doğrultusunda hem DEM Parti grup toplantı salonuna gidip etkili bir konuşma yapacağım hem de Devlet Bahçeli Bey’in elini öpeceğim.”

★★★

Böyle durumlarda ‘şeytan’ devreye giriyor ve insanın
aklına ister istemez bazı sorular takılıyor!

-Böyle bir karşılaşma olayında Meclis’te ‘ev sahibi’ durumunda olan Devlet Bey büyüğümüz ya koridorlarda Apo’ya rastlarsa neler olur?
-Ayıp olmasın diye onu kuliste bir çay içmeye davet eder mi

-Ya da Meclis lokantasında bir öğle yemeği yemeye!..

Sohbet herhalde şöyle başlardı:

“Bak Apo, özgürlüğüne yeniden kavuşasın diye elimden geleni yaptım. Recep Tayyip Bey gerçi bu konuda sessiz kaldı ama sen ona bakma. Ben bu çağrıları onun onayı olmadan yapamazdım. Onun taktiği farklıdır. Belli konularda konuşmaz, bizi konuşturup havayı koklar. Her işine geldiğinde öyle yapar. Belli zamanlarda sütre gerisinde kalır!”

Valla olur mu olur!

Bize de şaşırmak ve olanı biteni bazen gülerek, bazen de hayretler ederek izlemek düşer.