Atatürk’ün hayatı sıcak ve soğuk savaşlarla geçmiştir. Dumlupınar Meydan Muharebesi ne kadar müthiş bir “sıcak” savaşsa, ta Ankara’dan yönettiği İsviçre’deki Lozan Barış Müzakereleri de o kadar büyük bir “soğuk” savaştır. Atatürk’ün aramızdan ayrılmadan kısa bir süre önce Hatay’ı anavatana katmak için “sıcak bir savaşı göze alarak yürüttüğü soğuk savaş” da başlı başına bir stratejik harp oyunudur. İşte bu Atatürk, kendi elleriyle kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin “çağdaş uygarlık düzeyine” ulaşması için izlemesi gereken yolun taşlarını döşerken “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini en başa koymuştur. Türkiye, yönetilmesi kolay bir ülke değildir. Çünkü yurttaşlar arasında ülkü birliği yoktur. Mesela Kürt sorunu, yani bir kısım Türk-Kürtlerinin, bağımsız veya Kuzey Irak’ta olduğu gibi bir “özerk bölge hükümeti” kurarak ülkeyi fiilen ikiye bölme istemleri, ancak yüksek maliyetle idare edilebilen Filistin benzeri çözümsüz bir meseledir. 

Ekonomik alanda en büyük sorunumuz olan enflasyonun indirilmesinde de “milli mutabakat” yoktur. Halka, “enflasyonun inmesi AKP iktidarının devamını sağlar, inmemesi AKP iktidarının sonunu getirir” hangisini tercih edersiniz diye sorulsa, sizce nasıl bir cevap dağılımı çıkar? Bu soruyu herkes kendine sorsun. Verdiği cevabı kendisi değerlesin. Eğer “hele bir AKP gitsin, iktidara gelecek olan CHP, toplumu üzmeden enflasyonu tereyağından kıl çeker gibi düşürür” diye düşünülüyorsa, kimse hayale kapılmasın derim.  Türkiye ekonomisi, hem 24 Ocak 1980 kararlarına yol açan berbat 1979’da hem de Kemal Derviş’in kurtarıcı olarak geldiği Şubat 2001’den önceki yılda tam anlamıyla şapa oturmuştu. Her iki dönemde de Başbakan (CHP veya DSP’li) Bülent Ecevit idi.

HAMAS’A ASKERİ YARDIM

Batı Şeria ve Gazze Şeridi dahil “büyük İsrail” içinde 14 milyon insan yaşıyor. Bunun yarısı Filistinli Arap, yarısı Yahudi’dir. Filistinli Arapların 2.5 milyonu Batı Şeria’da Mahmut Abbas (El Fetih) yönetimi altında 2.5 milyonu, dün İran’da bir suikasta kurban giden İsmail Haniye (Hamas) yönetiminde Gazze’de, kalan 2 milyonu da İsrail içinde Yahudilerle iç içe yaşıyor. İsrail Millet Meclis’inde vekilleri var. El Fetih ile Hamas düşman kardeşlerdir. Başkan Erdoğan’ın davetini kabul etmeyen ılımlı Mahmut Abbas’ı, Hamas hain kabul eder. Hamas’a yardım, bütün Filistinlilere yardım değildir. Her ne kadar 8-9 aydır İsrail silahlı kuvvetleri Gazze halkına cehennemi yaşatıyorsa da dünya devletleri hâlâ İsrail’i resmen suçlu görmemektedir. Gazze’nin nüfusu ve yaşam düzeyi 1967’den beri çok yükselmiştir. Buna rağmen Hamas, 7 Ekim 2023 akşamı, müzik şenliği yapılan bir İsrail kasabasını basmış, 1.200 sivili işkenceyle öldürüp 150’sini de rehin almıştı. Bu neticesi öngörülmüş planlı bir harekattı. Amaç İsrail’i gaddarlığa mecbur bırakıp, dünya siyasi gündeminde alt sıralara düşmüş “Filistin’in Bağımsızlık Davasını” öne çıkartmaktı. Bu sonuç sağlamıştır. Bir bakıma Hamas kendi açısından bu savaşın galibidir. Başkan Erdoğan, Türkiye’yi Hamas’ın yanında İsrail’e karşı savaşa sokarsa (bu kararı bir insanlık faciasına son vermek için almış olsa da) inisiyatifi savaşı başlatan Hamas’a veya İran’a kaptırmış olacaktır. Halbuki Türkiye bu bölgede oyuna gelen değil, oyun kuran olmalıdır.

ENFLASYONLA MÜCADELE VE İSRAİL’E SAVAŞ İLAN ETME

Bir yıldır yürütülmekte olan enflasyon indirme programının en kırılgan tarafı “yüksek faizle yurda çekilen sıcak dövizin aniden dışarı çıkmasıdır.” Rahip Brunson vakasını hatırlayın. Döviz fiyatları nasıl da aniden yükselmişti. Bunu bize reva gören devrin ABD Başkanı Trump, yeniden siyaset meydanına çıkmıştır. Kaldı ki; böylesi “siyasi gerekçeli mali sıkıştırma” Batı’nın (ABD+AB) ortada Trump olmasa da uygulamaya meraklı olduğu bir “soğuk savaş” taktiğidir. 

SON SÖZ: Her bedel ödenebilir, eğer mevzubahis olan vatansa.