Sevgili okurlarım, dünyanın her demokratik ülkesinde iki ayrı kesim vardır. Bir kesim ne olursa olsun, patronun çıkarları doğrultusunda mevcut iktidara destek verir.

İkinci kesim ise eleştirir.

Gerektiğinde belgeleri konuşturur, yanıt verilmesini ister. Baskıcı iktidarlardan herhangi bir yanıt gelmesi çoğu zaman söz konusu olmaz.

Bu süreçte özellikle muhalif gazeteciler en ön safta yer alır. İster istemez iktidarın boy hedefi olmuşlardır ve başlarına dayak yemek, tutuklanmak dahil nice işler gelir.

Bu konuda son olarak Fatih Altaylı olayını yaşıyoruz.

Suçu cumhurbaşkanına hakaret ve tehdit!

Saray danışmanlarından biri olayın hemen öncesinde açıklama yapıyor, “Suyun ısındı” diyor... Ve hemen ardından tutuklama kararı geliyor.

Suyun ısınması Türkçede pek hayra alamet değildir!

★★★

Okurlar doğal olarak bilemez, bu iktidar döneminde gerçekten çok zor koşullarda gazetecilik yapıyoruz... Çünkü ağzımızdan çıkan her söz ya da yazdığımız her cümle suç olabilir.

Yazılarda çoğu zaman kendi kendimizi sansür etmek zorunda kalıyoruz.

İnanılır gibi değil ama başına bir iş açılan muhalif herkes gibi, gazetecilerin de tutuklanma sonrasında kısa sürede tahliye edilmesi söz konusu olmuyor.

Fatih Altaylı’nın şimdi tutuklandıktan sonra ne zaman bırakılacağı belli değil.

Üzerimizde baskı devam ediyor.

Altaylı olayı bu konuda ne ilkti, ne de son olacak.

İslam zirvesi, İslam zırvası! 

Sevgili okurlarım, İran’ın ABD ve İsrail’le savaşı olanca hızıyla sürüp giderken İstanbul’da neredeyse bütün İslam ülkelerinin katıldığı bir İslam zirvesi toplantısı yapıldı.

Bizim ‘din kardeşleri’ yine çok sertti!

ABD’yi değil ama İsrail’i eleştirdiler, kınadılar, suçladılar.

İsrail’in vurucu gücü olan ABD’yi kınamaları elbette mümkün değildi...

Çünkü çoğu ABD’nin kucağında oturuyor. Çoğu ABD’nin emir kulu olarak iş başında.

★★★

Aslında bu ‘Müslüman’ ülkeler sadece kendi vatandaşlarını değil, bütün dünyayı kandırma peşinde.

Ülkelerini yöneten o hırsız devlet başkanlarının ve şeyhlerin beynine girmek mümkün olsa, bu son savaşta da büyük çoğunluğunun ABD ve İsrail’den yana taraf olduğu açığa çıkacak!

İslam zirvesinde bile palavralar atıp İsrail’i suçlayan bu sahtekârların aslında keyfi gıcır.

Allah’ın onlara verdiği nimetin üzerine çökmüşler, o inanılmaz petrol ve doğalgaz gelirlerini yemekle meşguller.                                       

Ama gelin görün ki yerin dibinden fışkıran kaynaklar sonsuz... Bütün dünyanın paraları bu heriflere oluk gibi akıyor, yemekle bitmiyor.

★★★

Şimdi kendilerine yeni bir geçim kapısı buldular...

Adına Trump denilen adamla işbirliği içindeler.

Bana soracak olursanız bu Trump normal biri değil.

Şımarık, ne oldum delisi bir ‘şovmen.’

Manyak, bütün dünyaya rol kesen bir artist!

Bizim hırsız Müslümanların gönülleri aslında ABD ve İsrail’den yana ama vakvakları ürkütmemek için İsrail’i kınıyor görünmek zorunda kalıyorlar.

İstanbul’daki İslam ülkeleri zirvesini izlerken bunları düşündüm, kendi kendime “Bunun adı İslam zirvesi değil İslam zırvası” demişim!

Türk sporunda kızlarımız

Sevgili okurlarım, kızlarımız bütün spor dallarında dünya çapında başarılar elde ediyor. Bunların başında voleybol geliyor.

Sadece voleybol değil, kızlarda bütün spor dallarında çok iyiyiz.

Boks, güreş, basketbol, halter...

Voleybolda önceki gün sonuçlanan dünya çapındaki büyük turnuvada bütün rakiplerimizi set bile vermeden yendik, sadece dünya şampiyonu Brezilya’ya yenildik.

Bizim anlı şanlı medyamız voleybolcu kızlarımıza acayip, saçma sapan bir isim taktı ve bu isim ne yazık ki tuttu:

“Filenin sultanları.”

Ne demek bu yaa?

Filede olsun başka alanlarda olsun Türkiye Cumhuriyeti’nde sultanlık mı kaldı?

★★★

O gibi unvanlar tarihin sayfaları arasında çoktan unutuldu gitti.

Osmanlı’da padişahlar vardı, onların eşlerine, kızlarına, çoluk çocuklarına sultan denirdi.

Atatürk devrimleri o unvanları sildi bitirdi, yok etti.

Voleybolcu kızlarımız sultan falan değildir...

Onlar Mustafa Kemal’in başarıdan başarıya koşan kızlarıdır.

Teşekkürler Yılmaz Morgül

Pazar günü bir televizyon kanalında program izliyorum. Bir magazin programı. Ekranda defileye çıkan 25 dolaylarında sosyetik hanım var. Özel giysileri, makyajları, saç biçimleri göz alıcı ve birbirinden ilginç... Programda ‘erkek’ olarak sadece Yılmaz Morgül yer alıyor. 

Morgül bir anda Atatürk’ten söz etmeye başlayınca dikkat kesildim.

Çok kısa ama özlü bir konuşma yaptı, hanımlardan alkış aldı. Daha sonra onlara bir çağrıda bulundu:

“Şimdi hep beraber Onuncu Yıl Marşı’nı okuyalım... Çıktık açık alınla on yılda her savaştan...”

Doğrusunu isterseniz o sosyetik hanımların Onuncu Yıl Marşı’nı bildiğini hiç sanmazdım. Hep birlikte söylediler, alkışladılar. Morgül seslendi:

“Hanımlar Atatürk oturarak alkışlanmaz. Şimdi hep birlikte ayakta alkışlayalım...”

Ve alkışlar ayakta devam etti.

Böylesine bir siyasi baskı ve pislik ortamında millete Atatürk’ü anımsatan,ekranda Onuncu Yıl Marşı’nı okuyan ve söyleten Yılmaz Morgül’ü içtenlikle kutluyorum.