Sevgili okurlarım, önceki gün İstanbul’da yaşanan deprem bize bir şeyi daha öğretmiş oldu:
Rezaletin ve sorumsuzluğun aynen devam ettiğini bir kez daha yaşayarak gördük.
İkinci öğrendiğimiz daha da önemli! Bakınız Recep Tayyip’in dün İstanbul’da söylediği sözlere...
“Marjinallerin ne dediğine bakmadan kentsel dönüşüm projelerini süratle hayata geçirmeliyiz. Deprem konusunda siyaset yapmayalım.”
Kendisi siyaset yapıyor, başkalarını eleştiriyor.
Çevre Bakanı Murat Kurum’un yine dünkü sözleri:
“İstanbul için el ele verelim. Aksi takdirde bugünün ihmali yarının felaketi olur...”
Doğru söylüyor zira aradan geçen bunca yıl içerisinde, İstanbul’da beklenen büyük deprem konusunda hiçbir adım atamadılar.
★★★
Bu memlekette nice depremler yaşadık ve karşımıza yine aynı tablo çıktı. Üstelik deprem bu kez gece yarısı saatlerde değil, gündüz olmuştu.
Medyadan izlediniz...
Evlerinden kaçan insanlar gece yatmak için parklara, bahçelere, camilere hücum etti. Nasıl olduğu bilinmez, buralarda yüzlerce çadır kurulmuştu. Aynı gün, depremden birkaç saat sonra çadır fiyatlarına zam geldi.
Ortada gidip beklenecek herhangi bir toplanma alanı yoktu. Aslında vardı ama bunlar sadece propaganda broşürlerinde kalmıştı!
Örgütlenme sıfırdı.
Şansımız varmış ki binalarda kayda değer hasarlar oluşmadı, insanlar enkaz altında can vermedi.
Bu durumda söylenecek tek söz var...
Allah bize kendimize gelmemiz için bir fırsat daha verdi.
★★★
Her deprem sonrasında olduğu gibi ‘deprem uzmanlarımız’ bu kez de medyada bire bir sahne almayı başardı!
Her birinin koskoca unvanları var.
Prof. Dr.
Bu sayın üniversite hocalarımız topluca ve anında canlı ve cansız yayınlarda boy gösterdiler.
Yanıt verdikleri esas konu şuydu:
“Şimdi ne oldu, bundan sonra ne olur?”
Acaba hangisi doğru söylüyordu?
Hepsi farklı konuşuyor ve bizim deprem gerçeklerinden habersiz kafalarımız bir kez daha iyice karışıyordu.
★★★
Bir deprem ülkesindeyiz ama kafalarımız karışık... Anladığım kadarıyla hocalarımızın kafası da aynen bizimkiler gibi karışık!
Hepsi değil ama bazıları biraz daha medyatik olabilmek için (fırsat bu fırsattır diyerek) ekranlarda görünüp şov yapma peşinde.
Bazıları iktidarın adamı, bazıları karşı.
İktidarın adamları işi yumuşatmaya, korkuyu azaltmaya çalışıyor. Onların derdi halkta panik yaratmayalım, herkes soğukkanlı olsun!
Öte yanda ise açık alanlarda, çadırlarında, camilerde bekleşen ve evlerine girmek istemeyen vatandaşlarımız.
Bir düşünün, İstanbul gibi milyonlarca kişinin yaşadığı bir kentte ya yıkım olsaydı!..
★★★
Son olay bize bir şeyi daha öğretmiş oldu...
Devletin ve hükümetin büyük İstanbul depremi konusunda hiçbir hazırlığı, planı programı yok.
Cep telefonları haberleşmesi ile birlikte haberleşme sistemi anında devre dışı kaldı.
Bu nasıl bir haberleşme ağıdır ki insanlarımızı birkaç saniye içerisinde çaresiz bırakmıştır.
Oysa bizim yetkililer her gün nutuk atmıyor mu...
“Vatandaşımız endişe etmesin, İstanbul’da bir deprem olması durumunda her türlü önlem alınmıştır!”
Bu gibi lafların tamamının palavra olduğu şimdi bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
★★★
Evet, şansımız varmış ki son deprem 6.2’de kaldı ve bu kez kazasız belasız atlatmayı başardık!
Ama 1999 Marmara depremi 7.4’tü ve millet olarak perişan olmuştuk.
2023 büyük Kahramanmaraş depreminde yaşananları da unutmayalım.
Enkaz altında kalıp can verenler dışında o geniş bölgede yaşayan milyonlarca insanımızın başına gelenler felaketin ta kendisidir.
On binlerce insanımız aradan geçen bunca zamana karşın hâlâ yaşamını sekiz metrekarelik konteynerlerde sürdürmeye çalışıyor.
Hani nerede depremzedeler için yapıldığı iddia edilen binlerce konut ve iş yeri, nerede?.. Yalanın bu kadarı olur mu!
Hükümete, Tayyipgillere vesaireye falan değil hepimiz Allah’a emanetiz.
Allah bizi korusun.