Sevgili okurlarım, Leman isimli mizah dergisinde birkaç gün önce bir karikatür yayınlandı...
Ve iktidar kesimi kıyameti kopardı.
İş ‘din elden gidiyor’a geldi.
İktidar kesimi hadiseyi yörüngesinden saptırdı, tam kadro ‘peygamberimize hakaret edildi’ diye çığlıklar attı.
Oysa saçma sapan, anlamsız, herhangi bir mizah anlayışı olmayan, esprisi de olmayan bir karikatürdü.
İktidar kesimi işte bu aşamada olanca gücüyle devreye girdi ve hadiseyi büyüttü.
Polis, derginin İstanbul’daki merkezini bastı.
Oysa basılan dergi bürosunda teröristler falan yoktu.
Yere yatırıldılar, hepsine ters kelepçe takıldı, sürüklenerek gözaltına alındılar.
İçişleri Bakanı bütün görüntüleri bizzat kendisi medyaya servis etti.
Dahası var, yayaların bile o bölgeye girmesi yasaklanmışken, dergi binasının önünde binlerce kişi toplanıp dinci sloganlar attı.
Ellerinde, üzeri Arapça harflerle donatılmış yeşil bayraklar vardı.
Polis müdahale etmedi.
Tahmin ediyorum derginin yazarları, çizerleri ve yöneticileri bu aşamadan sonra tam kadro tutuklanacaktır.
★★★
Başta iktidarın borazanı TRT olmak üzere bütün yandaş medya olanca hızıyla devreye sokuldu.
“Saray” da öyle.
Devletin TRT’si bu konuda yayınlarına hemen başladı!
Halkın sokağa dökülmesinden bile söz ediliyordu.
İşin ilginç yanı, bu saçma sapan karikatür Meclis konuşmalarında dile getirildi.
Yangına benzinle gittiler, olayı büyütmeye çalıştılar.
★★★
Peki ama iktidar kesimi bu saçma sapan karikatür olayını niçin böylesine büyüttü?..
Çünkü ellerinde kendilerini savunacak malzeme kalmamıştı... Ve onlara yeni bir malzeme gerekiyordu!
Bula bula bunu buldular, peygamberimize hakaret edildiği iddiasını piyasaya sürdüler.
İşin şu boyutunu hiç düşünmediler, düşünmüş olsalar bile umursamadılar:
Bizim peygamberimiz Hazreti Muhammed büyük insandır, kutsalımızdır.
Onun büyüklüğü böyle saçma sapan, anlamsız, mizah değeri olmayan, espriden yoksun bir karikatürle yok edilir mi?
Bunu düşünmek bile peygamberimize saygısızlık değil midir?
Peygamberimize asıl saygısızlığı, onu kendi siyasi çıkarları ve oy hesapları doğrultusunda kullanmaya kalkışanlar yaptı.
Yanıt bekleyen sorular!
Sevgili okurlarım, ciğerimizi kavuran orman yangınları olanca hızıyla devam etti, ortalığı kasıp kavurdu.
Bunu her yaz mevsiminde yaşarız. Yani olanlar bir sürpriz değildir. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda daha nice orman yangınları çıkacak, hazırlıklı olsunlar.
İki gün önceki yazımda bizi yönetenlere birkaç soru sormuştum.
Aynen şöyle demiştim:
“Şimdi, memlekette uçan kuşlar dahil her şeyi bilen ve her konuda tek başına karar veren Recep Tayyip’e burada birkaç soru sorayım:
-”Türkiye’de şu anda, bu yaz mevsiminde orman yangınları için görevli olan kaç adet yangın söndürme uçağı ve kaç adet helikopter var?
-Bunların kaçında gece görüş cihazı var, kaçında yok?
-Bir cihazın maliyeti ne kadardır?
-Mahvettiğiniz Türk Hava Kurumu’nun uçakları ne oldu?
-Kaç uçak ve helikopter bizim malımız, kaçı yurt dışından kiralık getiriliyor?
-Bunların kira bedeli olarak her yıl içeriye ve dışarıya kaç milyon dolar ödüyoruz?
-Pilotların sayısı kaçtır, bunlar Türk mü, yabancı uyruklu mu? Hangi gerekçeyle yabancı pilotları tercih ediyorsunuz?
-Yangın mevsiminde Türk pilotlar kaç para alıyor, yabancı pilotlar kaç para?
Bunlar çok basit sorular.
Peki yanıt verirler mi?
Tövbeler olsun, Allah affetsin, işlerine gelmeyince veremezler.”
★★★
Dediklerim aynen çıktı...
Yanıt veremediler!
Memleketin gerçeklerini kimden saklıyorlar, niçin saklıyorlar?
Oysa bu basit sorulara yanıt vermek onların sadece birkaç dakikasını alır.
Bir memleket düşünün, yangınlar hızla devam ederken, hava kararmaya başlayınca bütün yangın söndürme uçakları ve helikopterler alandan çekilip sabahı, havanın aydınlanmasını beklemek zorunda.
Niçin, çünkü gece görüş cihazları yok.
Bizde ise bu sorduğum soruların yanıtı sanki bir devlet sırrı saklıyormuş gibi gizli tutuluyor.
İşlerine gelince bol kepçe konuşurlar, bülbüller gibi şakırlar, gelmeyince ise büyük bir sessizliğe gömülmek zorunda kalırlar.
Ormanlarımız işte bu kafalara emanet!