Çalıştığınız ülkenin dinamiklerini bilmeniz/öğrenmeniz gerekir. Değil siz, kimse parmak sallayarak taraftara “Ona yapılan eleştiri, bana yapılmış demektir, bir daha yaparsanız çeker giderim” gibi ayar veremez. Bizim yerli parmak sallayanlarımız varken, bu konuda yabancıya şimdilik ihtiyacımız yok. Ayrıca (İstanbulspor maçında) yerde yatan rakip takım oyuncusuna şaka yollu tekme vuruyormuş gibi bir hareket yapmanız ne yaşınıza, ne tecrübenize, ne de sorumluluğunuza yakışmadı.
Lafı evirip çevirmeden derhal toplumdan özür dilemeniz gerek. O koltukta oturmasaydınız, bu hareketi yapanı spor camiası, tabiri caizse Filistin askısı ile Boğaz Köprüsü’nden sallandırırdı! Socrates’in yarattığı düşünce devriminden sonra insan ve insan davranışlarının toplumdaki yansıması yaşantımızın devamını şekillendiriyor. Fenerbahçe camiası; Lefter gibi, Alex gibi sizin de heykelinizi dikmeye hazır gibi. Naçizane tavsiyem, bunun kıymetini bilerek, güç zehirlenmenize karşı bir an önce önlem almanız!
BASKETBOLDA MİLLİ MAÇLAR
11 Kasım’da Belçika, 14 Kasım’da Sırbistan ile FIBA Dünya Kupası grup maçlarını oynayacağız. Şampiyonaya katılabilmemiz için kalan 4 maçı da kazanmamız gerekiyor. Vize alamazsak olimpiyat elemelerine katılma hakkını da kaybedeceğiz. Hal böyleyken milli maçların EuroLeague gölgesinde oynanması işin kalitesini etkiliyor. Belçika maçından 1 gün önce Efes, Real Madrid; Fenerbahçe de Kızıl Yıldız ile karşılaşacak. Mevcut olumsuzlukları aşabilmek için lig maçlarımızın bir kısmını (!) ertelemek ne kadar fayda sağlar, göreceğiz. Palyatif çözümler yerine ülkenin basketbol stratejisini oluşturmaktan başka çaremiz olmadığını bir kez daha hatırlatmak isteriz.