Acı haberi bana Kemal Ulusu verdi:

“Halûk Pekşen’i kaybettik!”

O an beynimden vurulmuşa döndüm. Bir süre kendime gelemedim.

CHP eski Trabzon milletvekili Halûk Pekşen ortak arkadaşımızdı ve ülkemizin yetiştirdiği çok değerli, vatansever siyaset adamlarından biriydi. 61 yaşında en verimli çağındaydı.

Ulusu’nun telefonundan kısa bir süre sonra yine ortak arkadaşımız olan eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez’den bir mesaj aldım:

“Çok değerli dostumuz, saygın hukukçu, vatansever, Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı, 25 ve 26’ncı dönem CHP Trabzon Milletvekili, iyi ve güzel insan Halûk Pekşen kardeşimizi en verimli çağında maalesef kaybettik. Acımız çok büyük.”

★★★

Türkiye’nin çağdaşlık yolunda ilerlemesi için savaşan yaman bir mücadele adamı olan Halûk Pekşen’le iki ay kadar önce, bir grup arkadaşla birlikte, onun Bodrum Gündoğan’daki yazlık evinin bahçesinde toplanıp ekonomi ve siyaset üzerine sohbetler yapmıştık.

O toplantımızda çok sağlıklıydı ve ülkemizin geleceği için umutlu, güzel projeleri vardı. Sonra birden hastalandığını duyduk. Zatürre diyorlardı. Tedavi edildiği hastaneden dostlarına yolladığı son mesajı şöyleydi:

“Arkadaşlar...

Sağlığıma kavuşuyorum. Hemşireler ‘Biz sizi kurtardık, şimdi siz Türkiye’yi kurtarın’ dedi. Yeniden buluşacağız.”

Son ana kadar umut doluydu ve hasta yatağında bile kendinden çok Türkiye’nin kurtuluşunu düşünüyordu.

Yalnız CHP’nin değil, Türkiye’nin de büyük kaybı olan o değerli “uygarlık savaşçısını” 61 yaşında yitirmenin derin ve sarsıcı üzüntüsü içindeyiz.

Halûk Pekşen başarılı bir hukukçu ve iyi bir siyaset adamı olması kadar, çok iyi bir aile babasıydı. Onun sevgili eşi Rukiye Pekşen hanımefendi ile üzerinde sevgiyle titrediği kızları Ezgi ve Öykü’ye başsağlığı ve Allah’tan sabır diliyorum.

Nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun.

“Gaflet, dalâlet ve hatta hıyanet içindeydiler!”


Tarihe kızılır mı? Hayır, böyle bir şey akılsızlık olur tabii ki...

Evet, tarihe kızılmaz ama ondan ders alınır.

Fakat, günümüzde ne yazık ki, tarih bilincini yok ettiler!

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in 9 Eylül günü İzmir’in 100’üncü Kurtuluş Günü kutlamasında:

“100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeydi” demişti ya... Vay, sen misin bunu söyleyen? Birilerinin bam teline basmış anlaşılan!

Bu sözler hâlâ tartışılıyor. İktidar yandaşları ve troller Tunç Soyer’e hücum edip hakaretler yağdırmaya devam ediyor.

Peki, Tunç Soyer’in sözlerinde bir yanlışlık var mı? Hayır, tarih “Yok” diyor. Çünkü bunlar Atatürk’ün büyük eseri NUTUK’ta yer alana ifadelerdir.

Tunç Soyer tarihsel bir gerçeği naklettiği için insaf dışı, acımasız bir tepkinin hedefi  hâline getirildi ve iflah olmaz bir cahillikle suçlandı.

Okurlarımdan çok sayıda mesaj aldım. “Bu konuda gerçek nedir?” diye soruyorlar.

Ben onlara, Atatürk’ün NUTUK’ta yer alan “Gençliğe hitabesi”ni hatırlatmakla yetineceğim. Ata’mız diyor ki:

“... Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta ihanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı!

Bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır.

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

GÜNÜN SÖZÜ

Bu kısa ömürde, aza sahip olan değil, gözü doymayan fakirdir!