Çok severdim...
Kaç kez seyrettim bilmiyorum, sonunda “N’olacak” filminin makarasını eve götürmüştüm...
Herkesi güldürürken, bir gün olsun “Beni anladılar” diyerek güldürdükleri gibi gülmeden gitti, başınız sağ olsun...

*

Derdini anlatmak için girmediği kılık kalmadı....
Sarhoş oldu, ayık oldu, hırsız oldu, polis oldu, seçmen oldu, milletvekili oldu, işçi oldu, patron oldu, emekli oldu, kadın oldu, erkek oldu, eşcinsel oldu, zampara oldu, doktor oldu, hasta oldu...
Anlatamadı...
Sadece bakıp güldüler...
O kuliste makyajını için için ağlayarak silerken...

*

Anlatamadan gidenlerden...
Tıpkı Nazım Hikmet gibi, Aziz Nesin gibi, Uğur Mumcu gibi...
“Suçlu; siyasetçilerden daha çok, onu adam yerine koyup oraya getirenlerdir“ diyerek anlatmak istedi Levent Kırca...
Olmadı...
Olmayınca tabi Süleyman Demirel’in verdiği “Devlet Sanatçısı” unvanını Tayyip Erdoğan 2015’te geri aldı...

*

Bu cenazeler...
Bu kan...
Bebeğini parçalanmış insan gövdelerinin altında arayan o babalar...
Bu acılar...
Yüreğimizdeki bu yangın boşuna değil...
Sadece gülmek yerine biraz olsun anlasalardı...

*

Son konuştuğumuzda bu utanç döneminin canını yaktığını anlatmıştı...
İkimiz de susup telefonu kapatmıştık...

*

Son mektubunu anlayın bari:
“Dik durun... Adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin... Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle....
Atatürk’le kalın, Cumhuriyetle kalın, hoşçakalın!......”